Yazar: 17:31 İnceleme, Şiir

Ah Kunâla-Varla Yok Arası-, İbrahim’in Baltası: Asaf Hâlet ve Putları

Sev-gi

Sevgi, putların ardındaki hakikatin kireçli yüzüdür. İnsan, bu yüzden “kırılmak” eylemini “kalp” ile birlikte kullanır; varlığını, göğüs kafesinin içinde bir yerlerde arayıp durur. Bırakılmış her çıtırtı, yaşama dair izler taşır. Belki de hayat, bir yanıyla bu yüzden parçalanmak üzerinedir. Varoluşla olan savaşın ne zaman başladığını bilmek güç ancak bu savaşın Don Kişotları olduğunu biliyoruz. Bazen kılıç sallamak yetmez, Kunâla ve İbrahim gerekir.

Otuz altı yaşında hayatını kaybeden Orhan Veli için yalnızca iki sözcük kaldı ardından: “Şair öldü.” Yaşarken ona “garip” dediler, şairliğini bile layık görmeden. Aynı yakıştırmayı Asaf Hâlet Çelebi için de sık sık yaptılar. Peki, kimdi gerçekten garip olanlar? Her şeye rağmen cesurca itiraz edenler mi yoksa yüzyıllardır aynı ezberleri tekrar edenler mi? Şüphesiz ki tüm atılımlar, “garipler” tarafından yapılmıştır.

Entelektüellik Meselemiz

Entelektüellik meselesine gelelim. Yüzyıllardır tartışılan bu kavramın ismi değişse de değişmeyen tek şey, kimin entelektüel olduğudur. Bir alanı teorik olarak bilmek ya da üzerine çalışmak, bu unvanı vermeye yetmez. Asaf Hâlet gibi kavranması zor şeyleri anlayıp bunu kendinden bir parça haline getirmiş olmak gerekir. Ne yaşadığı zaman diliminde değeri anlaşıldı ne de ölümünden sonra baş tacı edildi. Dünya ile derdi olan, insanın içine bakabilen gerçek bir düşünür ve yazardı.

O, özde var olmayı, özü sevmeyi en güzel ifade eden şairlerdendi. Güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakan Kunâla’nın içini sevdi, görünenin ötesindekini görüp sevmeyi başardı.

Kunâla ve Sevgiyi Anlamak

Şöyle seslenir: “Simsiyah saçların var Kunâla / Kemiklerine yapışık etlerin var / bir gün dökülecek.
Sonra devam eder: “Bu can içimde kuştur Kunâla / seni görünce titrer.”
Ve bitirir: “Bu dünyadan göçmeden / bir tek seni sevmek geç değil.”
1

Bu dünyadan geçmeden yalnızca Kunâla’yı sevebilmek mesele. Asaf Hâlet’in çok sevdiği İran kültürüne ait bir söz vardır: “Her yere bakan, hiçbir şeyi göremez.” Belki de sır, baktığımız yöndedir.

İbrahim ve Putların Kırılışı

Asaf Hâlet’i anlamak ve onun mistik dünyasında çıplak ayakla gezinebilmek için “İbrahim” şiirini incelemek gerekir:

ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim

Öncelikle, puttan kasıt nedir? Nerededir bu putlar? Put, sadece bir nesne değildir. İnsanın hayatında oluşturduğu taşlaşmış kalıpları, katılaşmış kalpleri ve körlüğü temsil eder. Bozuk para gibi harcanmış bedenler, bu kaskatılığın yıkılışını bir kez olsun görsün ister. İşte burada İbrahim çıkar gelir. Onun baltası sadece darbe vurmaz, başkalarının sevgisinde vicdanlarını temizleyenlere karşı bir Musa asasıdır. İbrahim’in gösterdiği yol, yalnızca bir yol değil varoluş sancılarının ortasında bir aidiyet hırkasıdır.

güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kim

Güneşin doğuşu ve batışı arasında geçen süreye biz “hayat” deriz. Birbirine eklenmiş, dönüp duran bir girdabın sayılara bölünmesi… Sıcaklığı alınmış şeyler buza dönüşürken, koca bir güneşi karşısına koyup hayata yeniden soluk veren İbrahim, putların boynunu kırar. Nihayetinde insanoğlu acizdir ve bir o kadar da muhtaçtır.

asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
Buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim
2

Buhtunnasır, yani Nebukadnezar, Babil İmparatorluğu’nun kralı. Tanrı’ya karşı gelmesiyle bilinen, kutsal kitaplarda anlatısına yer verilen bir figür. Asaf Hâlet’i anlamaya başladıkça onun dini terminolojiyi doğrudan kullanmadığını fark ederiz. Buhtunnasır’ın burada sembolize ettiği şey, inanç bağlamının ötesindedir: Saf sevgiyi ve bağlılığı taşlaştıran bir unsur. Aynı zamanda, hak edilmek ile edilmemek arasında bocalayan bir varlığın panoramasını sunar. Bahçede gezinen güzellikleri kendine layık görmeyen, içini derinden yaralayan bir insanın feryadıdır bu. Elzem olan ve içini doldurması gereken yakınlık bahçededir ama Asaf Hâlet, bu bahçeyi zamansız kucaklamıştır. Böylesine acımasız bir dünyada, yine dönüp dolaşıp İbrahim’e seslenir: “Gönlümü put sanıp kıran kim?”

Asaf Hâlet’in Sırrı

Hayatı boyunca altmışa yakın şiir yazdı Asaf Hâlet. “Nicelik değil, nitelik önemlidir” sözünün karşılığını onun şiirlerinde bir kez daha buluruz. Modern çağın dervişlerinden olan bu bilge adamın farkı neydi? Felsefe, edebiyat ve teolojiye olan hakimiyeti mi onu farklı kıldı? Genellikle böyle bir cevap verilir ancak bilmekle içselleştirmek bambaşka şeylerdir. İşte onun sırrı tam da burada gizlidir. Kendisine yöneltilen olumsuz eleştirileri büyük bir olgunlukla karşılamış, öğrendiklerini sanat denen ince meseleye işleyerek ustalık göstermiştir.

İnsan, doğumdan ölüme kadar varlığın kaynağını ve hayatın amacını arar. Bu arayışlar, sonunda başa döner. Asıl mesele, bir cevap bulmak değil mevcudiyete anlam katanlarla birlikte yürümektir. Kunâla’nın kalbi put gibi asılı dursa da önemli olan, kimsenin yapamadığı şekilde onu sevebilmektir. İbrahim gelir, hepsini kırar ve iyileştirir.

“İnsan tek başına dağ olamıyor bazen.”

Nilgün MARMARA

Kaynakça:

1Asaf Hâlet Çelebi, Bütün Şiirler, Everest Yayınları, 2024.

2Asaf Hâlet Çelebi, a. g. e, 2024.

Editör: Melike Kara

Visited 16 times, 1 visit(s) today
Close