Yazar: 19:02 Öykü

Doğru Buton

Bakkal Rıfat’ın küçük dükkanının önündeki iki tombul kız çocuğu, dolaptan dondurma almaya çalışıyordu. Bunlar ev sahibem Cansu Hanım’ın gürültücü tombul ikizleri Berin Serra ile Derin Berra’ydı. Gıdılarından, göbeklerinden ve koltukaltlarından pembe yağlar taşıyordu. Çıkık alınlarının arasına sıkışıp kalmış küçük gözlerinden şımarık çocukların saldırgan hinliği akıyordu.

“Merhaba, tatlı kızlar,” diyerek yalakaca gülümsedim. Tam hatırlamıyorum ama elimi de birinin kafasına attım galiba. Kızlardan biri birdenbire kaval kemiğime olanca gücüyle tekmeyi geçirdi ve gülerek evlerine doğru koşmaya başladı. Diğeri de peşinden gitti. Acıdan iki büklüm oldum ve kaldırıma çöktüm. Bakkalın karşısındaki evin terasından dişsiz bir ihtiyar olanları izlemiş, öksürür gibi gülüyordu halime.

Ahlaya ohlaya eve vardım. Acı içinde kapıyı kapatır kapatmaz suratımı adam akıllı tokatlamaya başladım ve bir süre sonra rahatladım. Tokadı biraz fazla kaçırmışım; bir gözümün kanlandığını, yemeyi unuttuğum tırnaklarımdan birinin, bütün dikkatime rağmen alnımı çizdiğini, yüzümü banyoda yıkarken fark ettim.

Yüzünü tokatlamayı sevenler iyi bilir; dirseğinizde sigara söndürseniz anlaşılmaz, ama yüzdeki en ufak bir çizik bile facia etkisi yaratır ve şüphe çeker. O sebeple dikkatli vurmalısınız. Ama ne kadar dikkatli vurursanız vurun kemiklerin üzerinde kızarıklıklar ve ufak şişlikler olma ihtimali yüksektir. İtina ile suratımın etli yerlerine vurmama rağmen mükemmel iş çıkmamıştı.

Adrenalin yüklü damarlarımdan kafa içi spotlarıma giden iletiyle aniden gözlerim ışıdı. Beliren fikrin heyecanıyla iki sokak aşağıdaki oyuncakçıya koştum. En adisinden iki bebeğe kırk lira bayılıp geri döndüm ve ev sahibemin katına çıkıp nazikçe zile bastım. Cansu Hanım kapıyı açtığında yüzüme yayılan gülümsemenin doğal göründüğünden emindim. Kadın kollarını birbirine doladı, pörtlek gözlerini belertip “Evet?” dedi amirane.

“İyi günler hanımefendi. Uzun zamandır komşuyuz bildiğiniz gibi. Sizin iki bıcırık o kadar uslu ki hiç sesleri çıkmıyor maşallah. Çok da sevimliler. Bir sürpriz yapayım istedim ve onlara iki tane oyuncak bebek getirdim, eğer kabul ederseniz,” diyerek ce-e yaptım ve arkamdan bebekleri çıkarıp annelerinin arkasından beni izleyen canavarlara uzattım.

Kadın şüpheli gözlerle beni üç beş saniye baştan aşağı süzdü ve “İstemez,” diyerek kapıyı hışımla yüzüme kapattı. “İlginç,” dedim kendi kendime. Parmaklarım yine yanlış butonda dolanıyordu. Bir müddet düşündüm.  Yeni bir fikrin heyecanıyla paldır küldür daireme indim. Gerekli malzemeleri çabucak buldum. Bebeklerin gözbebeklerine birer toplu iğne sapladım. Kırmızı tükenmez kalemle göz çukurlarından taşıp yanaklarından aşağı inen ikişer damla kanlı gözyaşı çizdim. Ağızlarını ve göz çevrelerini siyaha boyadım. Üzgün ve ürkütücü görünüyorlardı.

Sokağın iyice tenhalaştığı gece yarısını bekledim, in cin top oynarken harekete geçip bir elimde kamuflaj çöp poşetiyle, diğer elimde bebeklerle sokağa çıktım. Bebekleri çocukların sabah okula giderken görebileceği şekilde çöp tenekesinin önüne, ayakta el ele tutuşmuşlar gibi yerleştirdim. Reddedilmiş bebekler, kalpleri paramparça, gece boyunca ağlayabilirlerdi artık.

Rahatlamış bir şekilde evime yöneldim.  Apartmanın çelik kapısını ittim. Yukarı çıkarken güven verici metal tıkırtıyı işittim ve saatime baktım: 01:34. Uyku saatime dört saat yirmi altı dakika vardı. Evime girip günlük planımı inceledim. Doğru Butonu Bulmak’tan elli sayfa okumam gerekiyordu ve her zamanki gibi saat başlarında üç ayrı haber kanalını değişmeli olarak takip edecektim.

Divana uzanıp kumandama sarıldım. Saatler ilerledi, tuhaf bir habere denk geldim. Mazot fiyatları haftaya yarı yarıya düşecekmiş. Arabam yok diye üzüldüm. Gerisi hep aynı şeylerdi. Denizineklerinin nehir yataklarındaki gizemli beslenme haritaları, Muammer Kaddafi’nin bacanağının Itırca’da çöpten kâğıt toplarken görülmesi, Şarkıcı Şakira’nın aslen Lübnan Osmanlısı Şakşukacı Şakir Ağa’nın  torunu olması, Antalya’da kurtarma ekibiyle beraber kendisini arayan adamın hala bulunamaması vesaire. Derken programım eksiksizce tamamlandı. Huzur dolu bir mırıltı çıkararak yatağımın yumuşak karanlığına gömülüp uyumaya hazırlandığımda saatim, tam altı olduğunu söylüyordu.

Bebeklerin gece gezisi işe yaradı. Ertesi gün işten döndüğümde, ikizleri giriş merdivenlerinde gazoz içerek tükürüklerinden balon yapmaya çalışırken buldum. Beni gördüklerinde çekingence baş selamı verip, “İyi akşamlar,” dediler. “Doğru buton!” dedim içimden neşeyle.  Daireme çıkarken elimdeki sıcak ekmekler ısrarla sucuk ve üç yumurtayla bir görüşme talep ediyordu.

Fatih Selvi
Latest posts by Fatih Selvi (see all)
Visited 23 times, 1 visit(s) today
Close