Victor Hugo’nun ölümsüz eseri Notre Dame’ın Kamburu’nu duymayanımız yoktur. Roman herkesin az çok bildiği gibi, kambur, çirkin, bir gözü görmeyen ve kulakları çaldığı çanlardan dolayı uzun zamandır duymayan Quasimodo ile onun manevi babalığını üstlenmiş, Quasimodo’nun kendisini sahibi olarak gördüğü başdiyakoz Claude Frollo’nun Çingene kızı Esmeralda’ya olan aşkları üzerinde yoğunlaşmış bir şekilde ilerler. Yüzlerce dile çevrilen bu başyapıt aynı zamanda birçok filme ve müzikale de konu olmuştur. Ben de bu müzikallerden birinde bulundum.
Trump Towers’ın gösteri merkezinde gerçekleşen müzikal iki perdeden oluşuyordu. Beklentimi yüksek tutarak gittiğim için midir bilmem, aradığımı bulduğumu söyleyemeyeceğim zira çok eksiklik vardı. İlk olarak sahne dekorunu yetersizdi. Yeterince özenilmemişti ve aksesuarlar da azdı. Kostümler için de aynısını söyleyebilirim. Örneğin yüzbaşına parlak bir tişört giydirmelerini oldukça anlamsız buldum. Sürekli aynı oyuncuları görmek de can sıkıcıydı. Birkaç farklı yüz görmek daha iyi olabilirdi.
Quasimodo karakterinin uyarlaması aslına oldukça uygun bir şekilde yapılmıştı. Hem dış görünüş hem de hislerini yansıtması bakımından başarılı bir uyarlama olmuştu.
Özellikle Esmeralda’nın ölüm sahnesindeki konuşması yüreklere dokundu. Yalnız telaffuzu konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü kelimeler çok boğuk çıkıyordu. Söylediklerini anlaması biraz zordu bu yüzden.
En büyük hayal kırıklığını ise hikaye akışında yaşadım. O kadar kırpılmış ki bir sahneden diğerine geçişlerde izleyicinin kafasının karışmaması olanaksız. Hikayeyi bilmeden giden birinin olayları takip etmesini imkansız hale getirmişler. Bir sahneden ötekine geçişler özensiz yapıldığı için izleyicinin hikayeyi birleştirmesi iyice zorlaşmıştı. Esmeralda’nın ne ara ve neden öldüğünü, cinayeti kimin işlediğini es geçmişlerdi örneğin. Bir baktık Esmeralda sahneye tahta üzerinde ölü bir şekilde getirilmiş. Kadınların ve erkeklerin beraber dans ettiği tamamen gereksiz ve müstehcen bir sahne vardı, bunun yerine olayları kafamızda oturtabileceğimiz ve akışa daha uygun bir sahne koyulabilirdi mesela.
Şarkı sözleri de gereken duyguyu vermiyordu bence izleyiciye. Sürekli aynı sözleri tekrar etmeleri de can sıkıcıydı. Şarkıların süreleri de çok uzundu. Belki o kadar tekrar olmasa ve farklı sözler duyabilsek uzunluğu bu denli problem olmazdı. En beğendiğim ve ilgimi toplayan şarkı ise “Belle”nin uyarlamasıydı. İkinci perdenin başında dinlediğimiz bu performans gerçekten de müzikalin en güzel kısmıydı.
Sonuç olarak sesini tüm dünyaya duyurmuş, yüreklere adını kazımış, popülerliğini hiçbir zaman kaybetmemiş olan böylesine önemli bir eserin daha özenli bir şekilde sahneye aktarılmasını beklerdim. Gerek kostüm, gerek sahne dekoru, gerek oyunculara daha çok dikkat edilerek oyun geliştirildiği takdirde seyircilere tadından yenmeyecek bir performans izletilebilir. Ve Notre Dame’ın Kamburu’na da böyle bir performans yakışmaz mı zaten?
- Margaret Atwood ile Başka Dünyalara Yolculuk - 28 Haziran 2020
- Bütün İsimler Kitap İncelemesi - 7 Nisan 2020
- Notre Dame’ın Kamburu Müzikali - 2 Nisan 2020