Ruhumuzda aylakça dolanmanın tutkusu
Koynumda bizi uyandırmaya kıyamayan bir iskân
İnsansız hava sahasında insaflı bir soluk
Zamanın bizden alamadığı geceye damar kadar bağlandık
Ben ruhumda büyük okyanusla dönemezdim teninden
Bu, serin sularda erken kayboluştu
Ona anneliğini sun, dedim kendime, ona denizli bir diyar
Dünyanın çamurlu bulaşığına değmesin körpe eli
Bataklıktan sahte can suyu onun hakkı değil!
Kalp kapakçıklarım boş damarları gösterdi sevilince
Gözlerimin ışıltısını maziden geri çektim
Ele geçirilen toprağın altını yok olurmuş
Artık altın değilim
Bakışında bayrak diken üvey bir rüzgâr
Beni benlere böldü, beni kalabalık yokluklara
Öfke koydu ürkek dilime, ceplerim küslükle doldu
Yağmuru gördüler, burkuldu çiçeklerimin içi
Kendini yenen orduma siyahlar etkisiz
O ne zehir avlayan bir duruştu!
İnceldiğimiz yerden mülkiyetli yeni katlar
Yeni yağmurluklar tüm güneşli odalara
Bir ihtimalle ışıklandı sonsuz trajedi
Gölgemde dünya yeniden dönüyor sandım
Yazgımda huzursuzluk nakşeden ikiyüzlü kargaşa
Ölen yerlerimde sarmaşıkların ürkek tırnakları
Ben kalın bir gündüz örttüm gecenin serinliğine
O beni bir şiirden doğurmadı
Biz bir yetişkin masalında iki sahipsiz
Yalpalayıp düşüyor, yokluk yönsüz bir saat
Suları erken çekilen çocukluğumdan içiyorum
Göğsümde uluyor küllerin arsız muhtaçlığı
Kırılan umudun koynunda yeni yetme yurtlar
Dilimde özlemin saçlarını tarayan dizeler var
Karanlıkta göz göz oluyor yine aldanma korkusu
Bu, katilimi masum yerinden sevme duygusu
Ek Editörü: Yiğit Kerim Arslan
- Küllerin Arsız Muhtaçlığı - 30 Nisan 2024