V. Castro’nun Zack Snyder’ın yönettiği “Rebel Moon” filminden romanlaştırdığı kitabı Rebel Moon: Ateşin Çocuğu, Handan Sağlanmak Arlı çevirisiyle Eksik Parça Yayınları’ndan yayımlandı. Bilimkurgu kategorisinde sinemaya uyarlanmış ve görsel bir şov sunmuş olsa da kitap olarak okunduğunda imkânsızlığa, geleceğin sonsuzluğuna, kötücül düşüncelere, savaşa belki de emperyalizme bir gönderme olarak değerlendirilebilir. Sinemada eleştirilmiş olmasını bir kenara bırakırsak roman, dilimize başarıyla çevirisi ile bir katkı olduğunu düşünüyorum.
Roman, güçlünün güçsüzler üzerindeki hâkimiyeti olarak özetlenebilir olsa da derinlerde, alt metinde dünyayı yeniden şekillendirmek isteyenlerin acımasızlığı, sevgisizliği yatmakta. “Evren, avını arayan dev, salyaları akan bir canavarın hiç durmayan dilidir aslında.”[1]
Albay Noble kapitalizmin tam içinde, verilen görevleri acımasızca yerine getirmektedir. Bilge Kral Heron ve kolonisi uzayın derinlerinde ilerlerken Noble, Ana Dünya’ya hainlik ettiği iddiasıyla Bloodaxe kardeşleri yakalamak üzere krallığa gelir. O esnada Kral tüm bilgeliğiyle çocuklarına evrensel bir öğüt verir: “Bana her zaman sorgulayacağınıza ve doğru bildiğiniz şey için savaşacağınıza söz verin.” der. Albay Noble, Kral Heron’un oğlu Aris’ten bir seçim yapmasını ister. Ya babasının kafasını oracıkta koparacaktır ya da kendisi tüm aileyi annesi, kız kardeşleri ve babasını öldürecektir. Aris neyi seçmelidir?
Yaptığımız seçim bazen dünyayı kurtartır bazen sadece bizi. Aris Ana Dünya’nın düşmanlarıyla iş birliği yapan babasını, seçimi yaptığı andan itibaren daha çok anlamıştır. Babası gibi Ana Dünya’nın aç gözlülüğünden, kan seviciliğinden nefret edecekti. İmperum askerlerine iradesi dışında dahil olmak kendisini değil dünyayı kurtarmak anlamına mı gelecekti? O şimdi sevgisiz ve sahipsizdi.
Aynı aidiyetsizlik başka biri için de geçerliydi. Kora. Romanda olayların akışında kişileri tanıdıkça boş kalan neden sorusunu kurgunun zaman zaman geriye dönüşleri ile kapatabiliyoruz. Kora romanın ikici bölümünde karşımıza çıkar. Onun bu aidiyetsizliği romanın ilerleyen sayfalarında geçmişe dönük anlatılır. Bu yöntemin, meraklı okuru da dinamik tuttuğu düşüncesindeyim. Ancak bilimkurgu türü zaten okura ve araştırmaya çok fazla malzeme sunarken dinamiktir diyenler de olacaktır.
Romanın asıl konusu burada başlamaktadır. Sindri, çiftçilikle geçinen mütevazi bir köyün rahibidir. Kora o köye Hangel tarafından getirilen savaşçı bir kız. Köy bir gün, Kral Heron’un kolonisini istila eden Noble tarafından ziyaret edilir. Gözü dönmüş amiralin isteği, Bloodaxe kardeşlerin yakalanması için erzak teminidir. Vahşi amiral rahibi katlederek ve on hafta süre vererek gider. Geride İmperium askerleri ve Aris kalır. Bu dakikaya kadar kitapta bilimkurgunun olağanüstülüğünü hissetmediğimizi anda kurguya bir robot girer. Robot unutulmayacak bir karakter olur. Duyguları vardır. Utanınca kızarır. Kirlenince nehirde kendini temizler. Duyguları ile emir programları arasında kalır. “Gördüğü manzara karşısında kapı eşiğinde kalakaldı. Zihni gördüklerini hesapladı ama onu harekete geçiren şey hissettikleriydi. Onu nefret ve savaş suçluları yerine iyi insanları seçmeye iten şey, Prenses İssa’ya duyduğu aynı derin bağ ve sadakat duygusuydu. Bu da daha önce defalarca şahit olduğu bir sahneydi ama aldığı emirler belliydi. Eylemlerinin kararını kendisi vermiyordu. Ve bu senaryoların nasıl sonlandığını biliyordu. Bu nedenle emirlere itaat etmemeyi ve Sam’e zarar veren Aris’i tehdit eden askeri öldürmeyi seçti.”[2]
Kora Köyde kalan birkaç İmperium askeri ile savaşmak istemez. Amiral ve gemisi gittikten sonra: “O geminin temsil ettiği şey refah değil. Onun amacı yok etmek, boyun eğdirmek, köleleştirmektir. Lügatlarında ortaklık kelimesine yer yoktur. Onlara istediklerini verin ama bu toprakların ne kadar verimli olduğunu anlatmada gönüllü olmayın.”[3] deyip köyü terk etmeye hazırlandığında Sam’e zarar verdiklerini görür. Kurgu burada tamamen yön değiştirir. O ana kadar savaşçı Kora’nın neden savaşmak istemediğini meraklı okur soracaktır. Kora kimdir? Savaşçı ise neden kaçmak ister?
Kora’nın Sam’ı kurtarması sadece bir genç kızı gözü dönmüş askerlerin elinden kurtarmaktan öte bir durumdur. Kora burada güç gösterisi yapanlara, kötülere, faşistlere başkaldırmıştır. “Bireyi şekillendiren şey kendi kaderini tayin edebilmektir ve özgür bir zihinle özgür bir ruh olağanüstü yeteneklere sahip muazzam bir şeydir…”[4]
Peki neden İmperium askerlerine, bu düzene, nefret dolu ve öfkelidir? Meraklı okur için sormak isterim: Kendisi bu düzenden gelmiş olabilir mi?
Dünya edebiyatında bilimkurgu türüne hizmet etmiş önemli eserler vardır. En önemlilerinden ikisi George Orwell’in 1984 adlı romanı ve Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı. Her ikisinde de “bireylerin kontrolü” ana eksendir. Rabeel Moon’da bireyler kontrol altına alınabilecek mi? Kitabın sonunda yazar şöyle söylüyor; “İyi bir kitap, başından sonuna dek sürece dahil olan tüm insanların toplamıdır”
O halde Kora’nın bu sevimli çiftçi köyünü kurtarabilmesi için görev başında olması gerekmektedir. O bu görevi yerine getirirken uzayın sonsuzluğunda olağanüstü olay ve insanlara şahitlik etmek “dahil olmak” kitabı merak edenlerin görevi olsun.
Bilimkurgu sevenler içim Rebel Moon, Ateşin Çocuğu’nun ikinci bölümünü merakla bekleyeceğim.
[1] V. Castro, Rebel Moon: Ateşin Çocuğu, çev. Handan Sağlanmak Arlı, Eksik Parça Yayınları, 2024, s. 7.
[2] V. Castro, a. g. e., s. 107.
[3] V. Castro, a. g. e., s. 45.
[4] V. Castro, a. g. e., s. 110.
Editör: Melike kara
- Şenay Şentürk Söyleşisi - 5 Kasım 2024
- Çiğdem Koç Söyleşisi - 15 Eylül 2024
- Hatice Günday Şahman Söyleşisi - 13 Temmuz 2024