Yazar: 11:53 İnceleme

11. My French Film Festivali

Bu yıl 11. Kez  düzenlenen My French Film Festival, Fransız sinemasını izleyicilerle buluşturuyor. Genç yönetmenlere yer veren  online sinema festivali olan My French Festival, UNIFRANCE tarafından düzenleniyor. 15 Ocak tarihinde izleyicilerle buluşmaya başlayan festival 15 Şubat’ta sona erdi. 13 uzun metraj film ile 17 kısa metraj filmi içeren festival Fransa, Belçika, Kanada ve İsviçre’den kabul edilen filmlerle düzenlendi.

Festivalden Esintiler (4 Kısa 2 Uzun Metraj İncelemesi) 

Clebs/Sokak Köpekleri

Yönetmen: Halima Ouardiri.                                                          
Süre: 17 dk.

Çok kaliteli fotoğrafik kareler izlediğimiz bu kısa belgesel Fas’taki bir köpek barınağında geçiyor. Guantanamo hapishanesini andıran çekimleriyle tüylerimizi ürperten yönetmen Ouardiri 750 köpeğin günlük yaşamını bize aktarırken, aynı zamanda insanoğlunun köpekleri kendi çıkarı uğruna evcilleştirdikten sonra ona olan ihanetini gözler önüne seriyor.

Antrakt/Entrance (seyirci ödülünü aldı) 

Yönetmen: Anthony Lemaitre
Oyuncular: Ilies Kadri, Titouan Labbe, Ahmed Abdel-Laoui.        
Süre: 16 dk.

İki arkadaşı ile birlikte sinemada Hızlı ve Öfkeli-8 filmini bedavaya ya da daha ucuza nasıl izleyebilecekleri yönünde planlar yapan Yacine’e odaklanıyoruz. 

Kendisinden sürekli iş bulmasını isteyen babasının yarattığı baskı altında ezildiğini fark ettiğimiz Yacine Hızlı ve Öfkeli film serisinden birinin bitiş sahnesi hakkında yaptığı yorumla da sinemadan anladığını net bir şekilde ortaya koysa da sonrasında kendi yaşantısındaki eksikleri tamamladığını hissettiği filme odaklanmasının ardından yaptığı yorum maalesef tekdüze kalıyor. Ancak yönetmen Lemaitre’nin hakkını teslim edelim; zira görüntüler ve açılar çok net ve düzenli… 

Motus

Yönetmen: Elodie Wallace
Oyuncular: Sarah Suco, Olivier Perrier, Agnes Soral.                  
Süre: 17 dk

Kendisini daha önce istismar etmiş olan ölüm döşeğindeki saldırganıyla hesaplaşmak üzere Fransa’nın Lens şehrindeki hastaneye giden Alice’in kısa macerasını izliyoruz.

Karşısına çıkan birtakım zorlukların ve geçmişte yaşadığı problemlerin gölgesinden sıyrılırken Alice’in gösterdiği gayreti Elodie Wallace kameraya gayet başarılı bir şekilde yansıtmış. 

Sole Mio/Güneşim Benim

Yönetmen: Maxime Roy
Oyuncular: Gall Gaspard, Jackie Ewing, Marie Desgranges.        
Süre: 21 dk.

Babası cinsiyet değiştirmeyi planlayan Daniel, bu durumdan habersiz olan annesine durumu açıklaması için babasını ikna etmeye çalışmaktadır. 

Isı sistemleri tamiri işleriyle meşgul olan Daniel’ın hayata bakış açısı kayıtsızlık ve eğlence üzerine kurulu olsa da onu rahatsız eden bazı şeyler vardır. Oyunculuklarıyla göz dolduran filmin yönetmeni Maxime Roy. 

Les Heros Ne Meurant Jamais/Kahramanlar Ölmez

Yönetmen: Aude Lea Rapin
Oyuncular: Adele Haenel, Jonathan Couzinie, Antonia Buresi.     
Süre: 81 dk. 

Joachim, markette rastladığı bir adamın söyledikleri üzerine, Zoran isimli bir adamın reenkarnasyonu olduğuna inanmaya başlar. Marketteki adamın Zoran isimli kişinin Saraybosna’da öldüğü tarihi söylemesi kuşkularını daha da artırır; çünkü bu tarih Joachim’in doğum tarihidir.

Başlangıçtaki Paranormal Activity’i andıran yetersiz oyunculuk sahneleri ile yüzümüzü buruşturan “Kahramanlar Ölmez” daha sonra, hiç sesini duymadığımız  Paul’ün kadrajı ile daha da netleşir. Paul, filmde Joachim’in eşi rolündeki  gazeteci Adele Haenel’in kameramanıdır. “Alev Almış bir Genç Kızın Portresi” filminden hatırladığımız Adele Haenel, filmin dinamosu gibi görünse de Saraybosna’da gerektiği anlarda, bildiği Sırpçayı ve Hırvatçayı bir türlü kullanmaması ile seyirciyi gayet rahatsız edebilir. 

Bazı bölümleri fazla uzatılmış olsa da izlenmeye değer bir film olduğunu düşünüyorum.

Camille

Yönetmen: Boris Lojkine
Oyuncular: Nina Meurisse, Flacre Bindala, Bruno Todeschini, Greqoire Colin
Süre: 88 dk.

Camille Lepage isimli Fransız foto muhabirinin gerçek hayat hikayesine dayanan film, 2013-2015 yılları arasında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde cereyan eden iç savaş esnasında, Seleka Milisleri ile Anti Balakacılar arasındaki çatışmalarda ölen ve yurdundan edilen insanların acılarına odaklanıyor. Camille Lepage’ın haber yapmak için gittiği Orta Afrika Cumhuriyeti ve çevresinde yaşadığı olaylar Boris Lojkine tarafından etkileyici bir üslupla anlatılıyor. Lojkine’in 2014 yapımı “Umut” filmi de Cannes Film Festivali’nde uluslararası eleştirmenler ödülü olan SACD’ı da almıştı. 

Savaşın sert ve acımasız yüzünü görmezden gelmeyi mecburen tercih eden insanların bulunduğu bir Afrika köyü ile yavaş yavaş netleşerek açılan ilk sahnede, bir kamyonetin arkasında ayakları görülen beş insan cesedi ile sarsılıyoruz. 2013 yılı sonlarına doğru darbe yaparak hükümeti ele geçiren Seleka Milisleri, köyleri yağmalayarak ateşe vermeye başlayınca, halk kendini savunmak üzere milis güçleri oluşturmaya başlar ve bu milis güçlerine de Anti Balakacılar adı verilir. Bu durum bir süre sonra Müslüman-Hristiyan çatışması eksenine doğru kayan dini bir meseleyi de körükler.

Camille Orta Afrika Cumhuriyeti’nde tanıştığı gazetecilerden görmediği yardım ve sıcaklığı kendi çabalarıyla tanıştığı yerel üniversite öğrencilerinden görür. Camille, diğer gazetecilerin yaptığı gibi sadece objektifin arkasına gizlenerek foto muhabirliği yapmaya çalışmaz, o halkı da tanımaya çalışır. Yıkımın boyutları arttıkça, Lepage yaptığı işe daha sıkı sarılır ki insanların sesi duyulabilsin; ancak savaşın zehri tüm Orta Afrika’nın damarlarına yayılmıştır bile.

Filmin bir sahnesinde, Camille’in Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Anti Balaka sempatizanı öğrenci arkadaşı Cyril, olup bitenlerle ilgili Fransa’yı ve hatta Camille’i suçladığında; Camille bunların sorumlusunun kendisi olmadığını ve yaşanan haksızlıkları tüm dünyaya duyurmak için orada olduğunu belirtir. Cyril, Camille’i öfkesini yansıtabileceği bir özne olarak kullansa da Fransa konusunda çok da haksız değildir; zira Orta Afrika Cumhuriyeti, Fransa’nın eski bir sömürgesidir. Filmde, günümüzde de sıklıkla rastladığımız üzere, insanları ayrıştıran bir dil kullanan yetkililerin yarattığı kutuplaşmanın doğurduğu şiddetin, inanılması güç boyutlara ulaşabildiğini net bir şekilde görüyoruz. Lojkine belki etkileyiciliği artırmak adına; belgeselci ruhunu filme yansıtmak amacıyla, Lepage’ın çektiği fotoğrafları filme eklemek tercihinin üzerine bir şeyler daha koysaydı ne iyi olurdu diye düşünmeden edemiyor insan. 

Locarno Film Festivali’nde de boy gösteren film, Camille Lepage’ın muhteşem fotoğraflarıyla da adeta tarihi bir belge niteliği taşıyor.

Festival afişi… 

Camille-Filminden

Onur Özkoparan
Latest posts by Onur Özkoparan (see all)
Visited 44 times, 1 visit(s) today
Close