“Şiddetin ne olduğunu biliyorum,” dedi Zahir. “Hem de çok iyi biliyorum.”
Zahir, saldırganlıktan bahsetmiyordu. Saldırganlığın sebeplerini düşünüyordu. Şiddet ve saldırganlık arasında ayrım yapabiliyordu. Tecrübeleri sonucu; kronikleşmiş öfke, adalet duygusu ve manipülasyonla da tabii şekilde ilişkilendirebiliyordu şiddeti. Yine de itaat amacı barındıran bu girişimlere karşı asla diz çökmeyecekti. İstenilen davranışın yaratılması için biçilen forma uymamak adına gerekirse şiddete şiddetle karşılık verecekti. Öyle de yaptı, sustu.
Zahir, hayattaki misyonunu “ayna” olmak üzerine inşa etmeye çalışıyordu. Bir insan bir insanı susarak dövebilir, ağlayarak darmaduman edebilir veya görmezden gelerek yerden yere vurabilirdi. Bunların hepsi ağır şiddet içeren, karşıdaki insanı nesneleştirmeye çalışan itaat eksenli manipülasyon teknikleriydi. Zahir, kendisinin farkında olmayan kadına döndü ve gülümsedi. Çünkü bu açıklamalarla uyandıramazdı insanı. Bunlar insanın kendisinin fark edeceği içsel yolculuğuydu.
Zahir’in gülümsemesinde hiç de ona yakışmayacak bir yapaylık vardı. Gülmek şiddet değildi aslında ama yapay bir gülümseme pekâlâ şiddet olabilirdi. Utandı Zahir kendinden. Aşağı çekilmiş hissetti. Kendini geliştirdiği her anın tarihten silindiğini düşündü ve kendi elleriyle oluşturduğu kimliğini karşısına almış oldu.
Zahir ve kadın öfkeliydi. Öfkesini kusan, üstü örtülü şiddetini ayyuka çıkaran ve haksızlığı taraflarca kabul edilecek olan suçluydu. İkisi de kendini tutmayı başardı. Zahir, bu gizli mücadelenin içinde kendinden özür dilemek üzere ayrılacağı anı gözetliyordu. Vedalaşma, sakin ve bir o kadar da uslu olmalıydı ki bu üstü örtülü ama pek de vahşi gözüken şiddetten akan kanlar görünmesin.
Kadının hayattan anladığı buydu; şiddet. İnsanlar şiddetle sever, şiddetle sevişir, şiddetle anlaşır, şiddetle eğlenir. Kadın, başka hiçbir şey bilmiyor gibi, hayattan öğrendiğini kabul ettirmek üzere Zahir’e istediği formu vermeye çalışmaya devam etti. Kadın, 11 yaşında hayatın akışı içinde her şeyin şiddetten doğduğunu babası sayesinde öğrenmişti. Aşk ve diğer bütün duyguların anası şiddetti.
Zahir, doğru zamanı bulunca en yapmacık haliyle ve en klişe veda cümleleriyle terk etti kadını. Kadının kızgınlığı Zahir’e değildi. Kadın, beceriksizliğine sinirlendi. Başarısız bir manipülasyon girişimi sonucu Zahir’i istediği forma sokamadığı için ağlamaya başladı.
“Aptal. Seviyordum seni” dedi arkasından Zahir’in.
Kadın sevgi nedir bilmiyordu oysa. Kadın şiddetli biçimde kendini seviyordu.
Editör: Buse Karabulut