B. Nihan Eren’in ilk eseri olan Yavaş 2008 yılında yayınlandı. Senaristliği ile de tanınan yazarın öykü alanında çağdaşları arasında önemli bir yer edineceğinin sinyalini veren bu eser farklı tekniklerin bir arada kullanıldığı başarılı bir derleme.
A’dan Z’ye 14 öyküden oluşan eser 1970’lerin sonlarından 1990’lara uzanan tarihsel süreçte dağların eteklerine kurulmuş bir kasabadaki insanların hayatlarını işliyor. Öykülerin tamamının aynı dönemi anlatması ve aynı mekânda geçmesi eserde bir bütünlük sağlıyor. Bir öyküde ana eksene alınan karakteri başka bir öyküde arka planda da olsa görmek eserdeki bütünlüğü sağlayan bir başka öğe.
Daha çok kadın öykülerinin işlendiği eserin ilk öyküsü olan A büyülü gerçekliğe daha yakın olması bakımından diğer öykülerden belli ölçüde ayrılıyor. Moher ve Saten’in gerçek mi düş mü olduğunu anlayamadığımız masalsı aşkları ve kasaba gerçekliğinin iç içe geçtiği öykü sarsıcı bir başlangıç sunuyor. Örenbayan, Terliğin Halleri, Ademlerin Havva öyküleri özellikle kasaba hayatındaki kadınların tekdüze hayatlarını, öğretilere sıkışmış duygularını ve çaresiz bekleyişlerini öyle derin anlatıyor ki okurken bu kadınlar için yavaş geçen zaman okur için duruyor. Başka bir hayatın hasreti ile bekleyen kadınların kendi küçük dünyalarındaki yıkımların bazen Berlin duvarındaki bir çatlakla, bazen ise bir kahve fincanında su yüzüne çıktığını görüyoruz. Öykülerde karakter dönüşümlerinin başarılı işlendiği eserde tüm yolların aynı sonsuz bekleyişe çıktığı görülüyor. Yenigün’ün adı Anarşikin Kızı, Gülizar’ın adı Kız Hala oluyor sadece isimlerin değil yazgıların da değiştiği kasabada sadece kadınların çaresiz bekleyişleri değişmiyor. Kadın mevzusuna bakış açısını değiştirecek ve farkındalık yaratacak bu tip öyküleri okumak elbette tüm edebiyatseverler için güzel bir gelişme ancak böyle bir konuda hepimizin biraz umuda ve başkaldırıya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ayfer Tunç’un son romanı Kuru Kız’daki gibi dayatmalara ve görmezden gelinmeye kafa tutan, her şeye rağmen kendi yoluna giden güçlü kadınları da dilerim bir gün Nihal Eren’in kaleminden okuruz.
Ele aldığı dönemdeki siyasal ve toplumsal gelişmeleri kasaba insanı üzerinde anlattığı Maykılceksınmadonna, Allah Baba, Resimli Gazete gibi öykülerinde yazar çocuk ruhunun su katılmamış masumiyetini şiirsel dili ile okuyucunun gönlüne işliyor.
Herkesin aynı ve herkesin farklı olduğu, etrafında yavaş akan derelerin deniz ile kavuştuğu kasabayı; akşam saatlerinde radyodan haberlerin dinlendiği, kızların çeyiz için el oyaları yaptığı zamanları her öyküsünde başarıyla işleyen yazarın ismini daha çok duyacağımıza ve daha çok okuma fırsatı yakalayacağımıza yürekten inanıyorum.
Editör: Mete Karagöl
- Yavaş Kitap İncelemesi - 28 Eylül 2024
- “Yine de…” - 26 Mayıs 2024
- Ölümünden 408 Yıl Sonra William Shakespeare… - 23 Nisan 2024