Yazar: 21:15 İnceleme, Kitap, Kitap İncelemesi, Roman

Var mı Böyle “Bir Dava”?

Bir Dava 2019 yılında Ayhan Geçgin tarafından yazılmış, Metis Yayınları etiketiyle yayımlanmış ve 2020 yılında da Orhan Kemal Roman Armağanına layık görülmüş bir roman. 1970 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Geçgin edebiyat dünyasına 2003 yılında kaleme aldığı Kenarda romanıyla giriş yapmıştır. Sadece roman türünde eserler veren yazarın Gençlik Düşü, Son Adım, Uzun Yürüyüş isimli romanları da yine Metis aracılığıyla okura ulaştı.

Açıkça ve biraz da utanarak itiraf etmem gerekir ki, Ayhan Geçgin’i 2020’de kazandığı ödülden önce tanımıyordum. Ve yine utanarak itiraf etmeliyim ki Bir Dava’yı ancak okuyabildim (Mayıs 2021): Bu nedenle yazarın diğer kitapları hakkında bilgi sahibi değilim. Bu nedenden ötürü bu inceleme yazısını da Ayhan Geçgin’in edebi kişiliğinden ziyade sadece Bir Dava üzerinden yazmayı doğru buluyorum.

Bir Dava’nın konusu oldukça aşina olduğumuz, ama okurken şaşkınlığımızı saklayamadığımız türden: Balyoz davasından yola çıkıyor yazar. Bu açıdan baktığımızda kurgunun altında duran bilgiseli okuyoruz aslında. Balyoz hakkında birçok internet sitesinde bilgi edinebilirsiniz, ancak bilmeyenler için kısaca söz etmek gerekirse: yönetimi ele geçirmek amacıyla hazırlandığı iddia edilen askerî darbe planıdır. Ancak ortaya konulan delillerin bir süre sonra sahte olduğu ortaya çıktı. Bununla ilgili ilk haberleri yazan M. Baransu da bu dava kapsamında orduyu hedef aldığı, delilleri manipüle ettiği gerekçesiyle tutuklu durumda. Balyoz’da ilk yargılamalarda tutuklanan subaylar ise beraat etti. Yani şöyle diyebiliriz: Yargılayanlar yargılanmıştır…

Bu kısa bilgiler ışığında romana dönecek olursak, romanımızın başkarakteri Aslı adında bir akademisyen. Uzun yıllar önce ABD’ye yerleşmiş, Yahudi bir Amerikalı ile evlenmiş, bir üniversitede öğretim üyesi ve tüm bunların üstünde tuttuğu, bir anne.

Kimi yazarlar ve hatta okurlar kitapların ilk ve son cümlelerinin etkili olması gerektiğini savunurlar. Sayın Geçgin bu konuda ne düşünüyor bilmiyorum. Ancak kısa bir girişten sonra -işte karakterimiz bulunduğu yeri tasvir ediyor-, eylem cümlesi oldukça etkili. Babanı götürdüler. Karakterimiz Aslı kısa süreli bir şok yaşamasının ardından toparlanıyor. Sonra da dava süresince babasının yanında olmak için Türkiye’ye dönüyor.

Dönüyor. Dönüyor fakat ne için? Ortada elle tutulur bir neden yok… Kılı kırk yararak oluşturulmaya çalışılan iddianameler. Tüm bunlar okura Franz Kafka’nın Dava isimli başyapıtını düşündürüyor ve yazarımız da bu konuya değiniyor. Kafka’nın yazdıktan yıllar sonra bile okunan bu kitabıyla gerçekten de Balyoz’un veya romandaki davanın bir benzerliği var mı? Var. Yukarıda da dediğim gibi henüz net bir suçlama yok, didik didik ediliyor, aksini iddia etmek için çıldırmanın gerekeceği masum şeylere bir kulp takılıyor. Tüm bunlar okurun psikolojini bozacak düzeyde saçma oluyor.

Romanda bu dava nedeniyle yazarımızın adalet arayışı, mağduriyet gibi kavramlar ve eylemler hakkındaki düşünüşünü de Aslı üzerinden okuyoruz.

Zaman zaman ABD’ye dönen ve dava nedeniyle -annesini yalnız bırakmamak için- Türkiye ve ABD arasında gidip gelen Aslı’nın da hayatına konuk oluyoruz. Oğluna sevgisi arı. Onunla her şeyi açık bir şekilde konuşabiliyor.

Aslı’yla birlikte İstanbul’un varoşlarına seyahat yapıyoruz. Romanın katmanlarından biri de bu: İstanbul ve sokakları. Bu sırada okurun romana karşı bir tepkisini doğuracak bir karakterle karşılaşıyoruz. Aslı’nın eski bir arkadaşı. Ona bakışı, yargısı ve yaşadığı (Burada üç nokta koyuyorum ki okur tatkaçıran tatmasın, kitabı okumak için meraklansın)… Okurken ben de ilkte anlam veremesem ve gereksiz bulsam da romanı gerçekçi yapan bir durum olduğunu düşünüyorum. Yine de burada yer yer sıkıldığımı söyleyebilirim. Bu katmanda uzun zaman sonra yurduna dönmüş bir insanın, yurduna bakışını, sanki buraları bilmiyormuş, tanık olmamışçasına bir tavırla görüyoruz.

Aslı’nın kocası David, Yahudi demiştik: Yahudi olmasıyla ilgili ve bu taraftan gelen tepkileri de görüyoruz. Bu da romanın değindiği, ama üzerinde durmadığı katmanlardan biri.

Roman Aslı’nın gözünden, yani birinci tekil şahısla yazılıyor. Kullanılan kalıp ise şimdiki zaman (–yor) kalıbı. Gençliğimde diyeceğim ama yirmi beş yaşında biri için fazla iddialı olacak, o yüzden ilkgençliğimde diyeyim, bu kalıpla yazılan kitapları sevsem de, şimdi biraz mesafeliyim. Fakat Bir Dava bu mesafeye dahil değil. Dilinin açık olduğunu söylemem. Ama okumayı zorlaştıracak bir unsur bulunmuyor. Orhan Kemal Roman Armağanına layık görülmesi roman üzerindeki beklentileri ister istemez yükseltecektir. Bu nedenle birçok kimse hayal kırıklığına uğrayabilir. Ama kurgusu ve hikâyesi nedeniyle neden ödül aldığını görebiliyoruz.

Roman, alt türlerde tarihi roman, siyasi roman, sosyal roman gibi terimlerle kategorize edilebilir. Hikâyesi henüz tarih olmamış olsa da.

İncelemeyi okuyanlara teşekkürlerimle, kitabı okuyacaklara da iyi okumalar dilerim. Kalınız sağlıcakla…

İlgilileri için seçtiğim alıntılar

Hepimiz fotoğraf makinesine bakıp gülümsemeye çalışıyoruz, bir gün bu fotoğrafa, bu gülümseyen yüzlerimize bakıp tüm bu olup bitenlere gerçekten gülüp geçecekmişiz gibi.

s52

Bir fiil yoksa suçluluğunu kanıtlayamazsın ama suçsuzluğunu da kanıtlayamazsın.

s58

Bir gün, büyük olasılıkla oğlum, kendi hikâyesini anlatırken benim hikâyemi de tamamlayacak, şu tarihte, şöyle öldü, diyecek.

s60

Babam adımlarını sayıyor, duvara geliyor, geri dönüyor. Hücre kaç metre, kaç adım? Yeniden sayıyor. Zaman, iki duvar arasında, birinden diğerine çarpıp dönerek gidip geliyor.

s66
Mete Karagöl
Visited 10 times, 1 visit(s) today
Close