Yazar: 20:00 İnceleme, Kitap, Kitap İncelemesi, Roman

Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitap İncelemesi

Modern Türkiye’nin Kuruluşu Sürecinde Kadınların Sembolü.

Halide Edip Adıvar, tarihimizdeki ünlü Türk romancılarından ve siyasi aktivistlerden biridir. Babası onun batılı eğitim kurumlarında eğitim görmesini istedi ve bu nedenle Amerikan Koleji’nde öğrenim görmeye gitti ve örgün eğitimini desteklemek için özel dersler aldı. Tarihte Amerikan Lisesi’ne giden ilk Müslüman Türk kız öğrenciydi.

1908’de günlük gazetelere makale yazmaya başladı. Yayınlanan bu makaleler yüzünden birkaç düşman edindi. 31 Mart’taki ayaklanma sırasında ülkeden Mısır’a kaçtı. 1908’den sonra eğitim kurumlarında görev aldı. Balkan Savaşları sırasında hastanelerde gönüllü olarak çalıştı. Tüm bu gönüllü çalışmaları sırasında, İstanbul’un farklı yaşam alanlarında ve mahallelerinde yaşayan halka hizmet etti. Bu deneyimler ona insanları daha iyi anlama ve öğrenme fırsatı verdi. Bu nedenle romanlarında çok güçlü, başarılı tasvirler, analizler ve gözlemler yapabildi.

Kadınların toplumda daha aktif olduklarını görmek istediği için Teali-I Nisvan Cemiyeti adlı bir organizasyon kurdu. 1919 yılında Mondros Antlaşması’ndan sonra kurulan Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin kurucu üyelerinden biriydi. Aynı yıl İzmir’in Yunan işgaline karşı ünlü Sultanahmet Mitingine katıldı. Konuşmasının toplumun tüm katmanlarında etkili bir yankısı oldu.

1920 yılında Anadolu’ya gitti ve Mustafa Kemal’in ordusuna katıldı. Türk Kurtuluş Savaşı’nda onbaşı olarak görev yaptı ve sonra kıdemli başçavuş olmaya terfi etti.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk (Modern Türkiye’nin Kurucusu) ile çatışma yaşadı ve ülkeyi terk etti ve 1939 yılına kadar sürgünde yaşadı.

Yazma kariyerinin başında romanlarını İngiliz Edebiyatının etkisi altında yazdı. Fakat daha sonra çalışmalarında Türkçülük trendini benimsedi.

Halide Edip, romanlarında sosyal çevreye vurgu yapar, ancak romanlarında dağınık ve düzensiz bir tarzı vardır. Yabancı dilde yazmaya alışık olduğu için, Türk dilini düşüncelerini iletmek için iyi bir araç olarak kullanmakta zorlandığını söyleyebiliriz. Bu durum onu kendi yazılarında başarısız kılıyor.

İlk eserleri Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) romantizm hikâyeleridir. Bu eserler romanlarındaki karakterlerin psikolojik boyutlarını ve iç yaşamlarını anlatıyor. Bu eserlerin temel ve ortak özellikleri, Türk romanlarında görmeye alışık olmadığımız kadın kahramanlar ve benzer karakterlerdir.

Yazar hikâyelerini erkeklerin bakış açısından anlatmayı tercih ediyor. Bu yüzden olayları ikinci partinin ağzından anlatıyor, aşk mektuplarını ve günlüklerini de hikâyesini anlatmak için bir araç olarak kullanıyor.

Adıvar’ın kahramanlarında, karakterinin yansımalarını görebiliriz. Bu kahramanlar zamanlarının ideal kadınlarını sembolize ediyor. Onun Kamuran’ları, Handanları, haklarını savunan, güçlü bir karaktere sahip, en az iki dil bilen, kültürlü, en az bir sanat dalında yetenekli, batı eğitim tarzı ile büyüyen ve bunu batılılar gibi giyinmekten öte bir durum olduğunu bilen kadınlardır.

Türk Ocağı’nda çalıştıktan sonra Yeni Turan adlı bir romanını yazar. Yeni Turan’da, yeni Türkiye’nin İkinci Meşrutiyet döneminde nasıl olması gerektiği konusunda bilgisini paylaşır ve ülkenin sorunlarına vurgu yapar, bu sorunları analiz eder.

Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye çalışmalarında Kurtuluş Savaşımızda meydana gelen olayları, düşmana karşı direnişleri, kahramanlıkları analiz eder ve iletir. Bu temaları birer konu olarak seçtiği için, bu romanlar diğerlerinden çok daha gerçekçidir. Bu romanlardaki ana karakterler yine kadınlardır ve düşman güçleriyle savaşan vatansever Anadolu kadınları olarak tasvir edilirler.

Halide Edip’in romanlarında gördüğümüz kadın kahraman sembolü çok önemlidir. Halkın gözünde batılılaşmış kadınlarla Osmanlı-İslami kadınları arasındaki çatışmayı ortadan kaldırdığı için önemlidir. Bu kadınlar batılılaşırken ulusal kökenlerini ve değerlerini koruyorlardı. Ayrıca özgür ve bağımsız olurken, onur ve değer sistemlerinden, güçlü etikleri sayesinde taviz vermiyorlardı. Erkeklerin arkasında kalmıyorlar, kadınlıklarını da koruyorlardı…

Sinekli Bakkal adlı romanda yazar, kişilerarası ilişkilerinden biraz uzaklaşmış, bunun yerine toplumun bir parçası olan, siyasi ve sosyal problemlere sahip, insanların o günlerdeki rüyalarını ve umutlarını içeren bir mahalleye odaklanmıştır. Roman, Sultan II. Abdülhamid döneminde Türk toplumunun bir resmi olarak düşünülebilir.

Halide Edip yaşamın farklı kesimlerinde aktif olmuştur. Sosyal ve politik konularda Türkçe ve İngilizce yazmıştır. Ayrıca İngilizce kitapları Türkçeye çevirerek Türk edebiyatına kattı. Çağında dünyanın en ünlü Türk romancısıydı.

Halide Edip’in anılarının ilk yıllarını anlatan Mor Salkımlı Ev’i okurken lise son sınıftaydım. Modern Türk kadınının sembolü olan Halide, bu kitabında hikâyesini hem kendi bakış açısından hem de başkalarının gözünden yazmıştır. Anıları 1918 günlerinden önce sona erer. İkinci anı yazısı olan Türkün Ateşle İmtihanı’nda Anadolu’daki Türk Kurtuluş Savaşı’nın sahne arkası hakkında daha fazla şey öğrendim. Kurtuluş savaşı ile ilgili olarak benim için diğer kaynaklardan daha cazipti, çünkü bir günlük tarzında yazılmıştı.

Yazar, ülkenin yaşadığı savaş dönemini on beş bölümde sunuyor. Her bölüm farklı hareketleri betimler. Hareket darken kastettiğim bir mücadele ya da bir kavga değil, bir yerden bir yere bir yolculuktur.

Kitap, İstanbul’da Ulusal Mücadelenin sahne arkasını hazırlayan olayların dramatize edilmesiyle başlıyor. Bu yaklaşık bir buçuk yıllık bir süreçtir. “İstanbul’da” adlı bölümde bir anne ve vatansever bir vatandaş olarak neler yaptığını görebiliyoruz. Bu iki farklı rol arasında hissettiği duyguları, bölümde kullandığı kelimelerde hissedebiliyoruz. Üçüncü bölümden sonra, bu ikilem çok sık görülmüyor, çünkü çocuklar Halide Edip ve eşi ile birlikte yoldalar. Tabii ki, çocuklara duyduğu özlemde hissedilir fakat en çok ilk kocasının ölüm gününde hissedilir. Çocuklarına gidip onlara “Endişelenmeyin, yaşıyorum” deme isteğinde hissedilir. Bu sahneden sonra hikâyenin sonuna kadar bir daha görülmez.

Anadolu yollarında Halide Edip, kadın olarak herhangi bir sıkıntı yaşamamıştır. Aksine, rahat ve güvenli bir şekilde seyahat etmiştir. Ordudaki tek kadın personel olduğu için insanlar ona hayranlık duymuşlardır. Toplantılarda verdiği demeçler ve konuşmalar onu insanların zihninde yüksek bir yere koymuş, o da bu sayede insanlar tarafından kolayca kabul edilmiştir. Tüm bunları hastalığına ve olumsuz koşullarına rağmen yapmıştır.

Savaştan nefret ettiği için, kan dökülmesi onu derinden üzüyordu. Bu romanındaki anlatısında bile belli oluyor. Sanki bu anları kitaptaki diğer olaylardan çok daha gerçekçi olarak tasvir ediyor. Bu tasvirler; hastanelerde görev yaptığı zamanlarda ve Sakarya, Afyon, Nif ve Manisa’da ceset yığınlarını gördüğü zamanlarda belirginleşiyor.

Romanda tasvir edilen insanları ve olayları iyi bildiğim için, ilerledikçe okumam kolaylaştı. Dahası, insanları aralarından biri olarak tanıtması, hikâyeyle bağlantı kurmamı kolaylaştırdı.

Anadolu Kadınlarının Halide Edip’e ne olduğunu anlatması büyük bir şans. Bu durum askerlerin bilgi sahibi olması için bir fırsattı, aksi takdirde öğrenemezlerdi. Üçüncü bir şahıstan dinliyor olsak bile, ön saflarda silahlarıyla savaşan Anadolu kadınlarının etkisini öğrenmek çok etkileyici. Yardım eden, askerlere pişiren ve vatanımızı koruyan Anadolu kadınları. Bu olağanüstü bir anlatı, çünkü o umutsuz günlerin zorluklarını daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.

Genel merkezdeki bazı kişiler bazı durumlarda yanlış anlaşılmalar ve anlaşmazlıklar yaşamış olsalar da, kendi aralarında fikir birliğine varmaya çalışmışlardır. Bu bana, bir şeyi başarabileceklerine inandıklarında, hedeflerine ulaştıklarını gösteriyor.

Mustafa Kemal Paşa’nın, İsmet Paşa’nın ve Fevzi Paşa’nın mağlup Yunan General’le görüşmeleri, Mustafa Kemal ve silah arkadaşının durumunun memnuniyetsiz bir çocuk olarak görülmesi gibi Yunan ordusunun yenilgisi ve zaferden sonraki olaylar hakkındaki anlatı, bana inançlarının romandaki başarılarından ve kazanımlarından daha değerli olduğunu gösteriyor.

Tek tereddüdü Mustafa Kemal’in ülkenin tek hükümdarı olma ve bir diktatör gibi davranma arzusuydu. Bu çekincenin ifadesi, önümüzdeki yıllarda hayatını etkiledi.

Halide Edip Adıvar savaşları ve mücadelenin başlangıcını ve sonunu tasvir ederken, o kasvetli günlerde deneyimlediği şeyleri gözler önüne sermiştir. Ayrıca bu tasvirleri askeri ve sivil figürlerle süslemiştir. Romanın psikolojik ve sosyolojik analizleriyle ile çok etkileyici olduğunu düşünüyorum.

Visited 59 times, 1 visit(s) today
Close