Masallarla büyüyen çocuklar,
Masa başlarında maaşlarının yetmediği öyküler yazarlar.
Oynayanlar var hâlâ rolünü, kadere inanıp değişim büyüsüne aldananlar.
Yaşayanlar var canla başla evcilik rolüne kendini adayanlar
Ve sonlandıran var çırpınışlarını ne yaparsa yapsın mutlu olamayanlar,
Heyecansız bir serüven sonrası öyküsünü yenilgi ile noktalayanlar.
Statik acılar pansiyonunda
Güzelliğini aynalara ezberleten kadınların ayin saatlerine geçiliyor,
Yaşanmayanı kahve fincanlarında kaynatanlar
Falcıların kalabalık ağzında yalancı çaputlara bel bağlayanların sesleri susuyor.
Panjurları açılınca küçük odalarının
Aydınlığın ortasında gözlerindeki ışığı söndürenleri gördüm.
Delirmenin en güzel çağında evinin odasına kapananlar,
Akıl kası gevşer bırakır uçuruma doğru mantığın kütlesini.
Donuk resimler biriktiren insanlar var,
Bir arşiv yaratır geçmişinin mirasından.
Yaşadıkça biriken hayal kırığını üşütür,
Kendisini ötekinden ayırdığı boşlukta.
Doldurdukça takvim yapraklarıyla kalbini,
Yol kısalır yürünmüş sayılan adımlarla.
Kim nereye gider kimse bilmez,
Kafasında nicel seslerin biriktiği günler bunlar bu aralar.
Ağlarken yazılmış şarkılar dinleyip her şeyi değiştirir düşüncesiyle yaşayanlar
Bildiğiniz gibi oluyor olmayacakların ihtimalleri bile.
Neşesi çürümüş yaz günlerinin tadı yok,
Adı yok sonradan verilen sözlerin.
Her sohbet sonrası bir kurtuluş rütbesi takar insan kibrinin vitrinine,
Ne konuştuğunun önemi olmadığı anıların vebalinde
Nasıl sustuğunun zaferi yankılanır biz zamirini ısıtmayan yüreklerin çölünde.
Bazen hiç umursamadan yaralarını öpersin karanlıkta.
Kimse görmez dudaklarının morluğunu,
Daha derine iner uçurum.
Yaralarının mirasına sevinilir mi dersin!
Acılarının üstünden geçerek gidenleri göremezsin,
Ayak izlerini özleyerek devam edersin.
Uyuşur uyku yüzünde,
Rüyalar ağrı kesicilerle dans eder.
Okumak mı hayır, seni oyalar başkasının ıslandığı iklimde!
Delirmenin adını itiraf edemezsin kendine,
Kimsenin duymadığı boşlukların yankısını sadece kulak abartmaların duyar.
Anlayamazsın kendini,
Kendini bir türlü kendine anlatamazsın.
Çaresizlik bir süreçtir hiç geçmeyen
Tam oturur göğsünün harabesine.
İnsan, yalnızlığının ertesinde hızlı kaçamaz kendinden,
Herkesin sevişerek geçtiği yerlerde oturup ağlar
Yağmur duasına oturur alev ormanında.
Kedilerin duyduğu bir sessizlikte fısıldar kederin ayetini,
Duymayan kalmaz çığlığını
Durmayan çıkmaz bozgun uçurumlarında.
Düzenli günlerinin hesabı tutulur herkes her şeyi yolunda yürütür
Görüntüler bozulur günahlar çoğalır da
Saklambaç oynar kör sevaplar bir o ağızdan bir o kulağa.
Şiir bu kesintiye uğrar gecenin bir vaktinde
Elektriği bol pencereler karanlığa boğulurken,
Kalmaz taş atanlar güllere
Kapanır cennetin kapısı bütün yüzlere.
Editör: Melike Kara
- Statik Acılar Pansiyonu - 10 Ekim 2024
- Mahşerden Kaçış Notları - 8 Eylül 2024