Bazen birini anlatmak için çok kelimeye ihtiyaç duyarsınız. Bazen de o kişiyi anlatabilmek için sadece onun söylediklerini iletmek istersiniz insanlara. Haydar Ergülen için “Sözü şiirlerin mükemmelidir.” deyiverip bize birkaç soru ile kendini anlatmasını istedim. Çünkü benim anlatmaya kelimelerim yetmezdi. Kendisinin de bizim için hâli hazırda dünyadaki tüm güzel kelimeleri bir araya topladığı cevapları varmış.  Bin teşekkür, bin minnet.

Bir şiirinde “Benim şiirden başka kederim yoktur,” diyor Haydar Ergülen. Ömrü boyunca şiirden başka bir kederinin olmaması Mahal Edebiyat olarak en büyük temennimizdir. İyi okumalar!

Haydar Ergülen, 14 Ekim 1956’da Eskişehir’de doğdu. İlk ve ortaokulu Eskişehir’de, liseyi Ankara’da okuduktan sonra 1981’de ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1982’de İstanbul’da çeşitli dergi ve ansiklopediler için çeviriler yaptı, metin yazarı olarak çalıştı. 1983 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı.

Bir dönem reklam yazarlığı da yaptı. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Türk Şiiri dersleri verdi. İlk şiiri 1972’de Eskişehir’de Deneme Dergisi’nde Umur Elkan, ilk yazısı da aynı yıl Yeni Ortam Gazetesi’nde Mehmet Can adıyla yayımlandı. Kendi adıyla ilk şiirleri 1978’de Felsefe Dergisi ve Türk Dili, Somut gibi dergilerde yayımlandı. Eren Ali adıyla katıldığı, Gösteri Dergisi’nin düzenlediği yarışmada Unutulmaz Bir Yaz İçin adlı şiiriyle ilk ödülünü aldı. 1981 yılında bu şiirin de yer aldığı “Karşılığını Bulamamış Sorular” adlı ilk şiir kitabı yayımlandı.

“Dünya nasıl hatırlayacak bizi, suretlerimiz bir bir kaybolurken…” diye soruyor Haydar Ergülen bir şiirinde. Dünya umarım bizi, yazdıklarımız ve söylediklerimizle hatırlar. İçimizdeki en çocuk merakıyla sorduğumuz sorularla ve aldığımız tüm güzel cevaplarla.

1) İlk şiirinizi yazdığınızda 9 yaşında olduğunuzu söylemiştiniz. Şiir oldukça karmaşık bir alan. Bu sebeple en merak ettiğim şeylerden biri insanın kendini nasıl keşfettiğidir. Yaptığımız işlerde kendimiz için “Evet, oldum.” dediğimiz bir an oluyor. Ortaya çıkan ürünün içimize sindiği o ilk an. İşte tam da bu hisler doğrultusunda sizce bir insan şair olduğunu nasıl anlar? Siz ilk ne zaman şair olduğunuzu anladınız ya da hissettiniz?

Hiçbir zaman şair olduğumu düşünmedim. Şimdi de öyle. Başlarda belki şiir yazınca şair olunduğunu, bir dergide şiirin yayımlanınca ya da kitabın çıkınca, birileri şiirlerin, kitabın hakkında olumlu ya da olumsuz yazınca düşünmüş olabilirim. Ama ne buna niyet ettim ne de kavgasını verdim. İnsan şiir kavgası vermez, şiir için kavga etmez, etmemeli diye düşünüyorum. Şiir bir hâldir, insanlık hâlidir ve öyleyse herkese göre bir şiir vardır. Belki şair olmaya niyet etsem ya da kendimi öyle hissetseydim, bunun kavgasını de verirdim. Ama değil işte. Hem de asıl olan şair olduğunu anlamak, düşünmek, hissetmek, istemek filan değil, şiiri yazmak, okumak, düşünmek, hissetmek, görmek, aramak, bulmak, almak, hatta çalmaktır! Nereden çalmak? Elbette tabiattan, insanlardan, hayattan, başka kitaplardan, şiirlerden…

2) Şiir atölyelerinde ve üniversitelerde derslere giriyorsunuz. Birçok öğrenciye edebiyat, hitabet alanında dokunuyorsunuz. Peki, şiir bir tanıma ihtiyaç duysa bu tanım sizce nasıl olurdu?

Zor olurdu, çok olurdu, hep olurdu, ama bir tek tanımı olmazdı. Her gün aklıma birkaç şiir tanımı geliyor, bazılarını aklımda tutmaya, bazılarını unutmaya çalışıyorum. Unutmamaya değil, evet unutmaya. Bazılarını da yanımda kâğıt kalem varsa not ediyorum. Bu söyleşinin sonuna dek aklıma yeni bir şiir tanımı gelirse yazarım!

3) Şiirleriniz yaşadıklarınızı mı anlatıyor, içinizdeki ukdeleri mi yoksa yaşamak istediklerinizi mi?

Yaşadıklarımı, taşıdıklarımı, yaşamadıklarımı, istediklerimi, hayallerimi, hayal kırıklıklarımı, düşlerimi, sevdiklerimi… Şiir hem kişisel itiraflardır hem de toplumsal itirazlardır. Bak bir şiir tanımı yaptım bile farkına varmadan! Şiire yazılamayacak hiçbir şey yoktur: varlık-yokluk, dünya, aşk, çocukluk, zulüm, ölüm, ayrılık, yolculuk, çocukluk… Siz sürdürün, buraya ne yazarsanız yazın, onun şiiri vardır ya da yazılacaktır!

4) Etkilendiğiniz şairler var mı? Hangi yönleriyle sizi etkilediler?

Hepsi. Fakat en çok Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Nazım Hikmet, Lorca, Ergin Günçe…

5) Eserleriniz arasında sizde yeri en ayrı olanı hangisi?

Karşılığını Bulamamış Sorular(1981), ilk kitabım olduğu için.

Eskiden Terzi(1995), üzerinde çok çalıştığım için.

40 Şiir ve Bir…(1997), hayatımın özeti olduğu için.

Nar(1999), kızım Nar’ın gelişini yıllar öncesinden müjdelediği için.

Üzgün Kediler Gazeli(2006), adı ve şiir Engin Turgut’a ait olduğu için.

 İdilikler(2019,) sevgilim, eşim İdil’e yazdığım için.

6) Yazdığınız yazıları ve şiirleri ilk kime okutursunuz? Yeni üretilen yazının hazzı, heyecanı sizde nasıl bir süreç yaratıyor?

Gençken, birlikte şiir yazdığımız, dergi çıkardığımız arkadaşlarla okurduk, Tuğrul Tanyol başta, Adnan Özer, Adnan Azar. Sonra daha az yazdığım yıllarda eşim İdil’e okurdum. Şimdi öyle çok şiir ve yazı yazıyorum ki, ben bile ancak okuyorum! 45 kitabım var, 16’sı şiir, diğerleri yazı. Fakat hala ne yazarsam yazayım, şiir ya da yazı, sanki ilk kez yazıyormuşum, bu benim ilk şiirim, ilk yazımmış, ilk kez yayımlayacakmışım gibi bir coşku, sevinç, ürpertiyle karışık haz yaşıyorum.

7) Şairlik sürdürülebilir bir şey midir? Şiirle olan bağınızı nasıl devam ettiriyorsunuz? Yazmayayım dediğiniz konular, zamanlar oluyor mu?

Şiir ve yazıya bahçe diye bakıyorum. Herkesin bahçesi başka türlü. Nasıl bahçeye bakıyor, su veriyor, toprağı çapalıyor, belliyor, temizliyorsan, ben de bu bahçede öyle yapmaya çalışıyorum. Yani her gün bahçedeyim. Yazmayayım dediğim konular da oluyor, zamanlar da. Bazen sonra yazıyorum, bazen de ben yazıncaya kadar geçiyor!

8) Yazma ritüeliniz var mı? Ve yazan insanlara tavsiyeleriniz neler?

Hiç öyle “ritüel’ filan gibi lükslerim yok. Bir boşluk bulduğum anda okuyorum, yazıyorum. Her yerde. Evde, sokakta, taşıtlarda, havada, karada, gökyüzünde, denizde, yol da. İnanmazsın ama böyle. Zira iş çok, geçim derdi ağır, okunacak çok kitap, dergi, yazılacak çok şiir, yazı var, yaş da hayli ilerledi!

Yazan insanlara önerim de durmadan yazsınlar, ama yazmaktan çok okusunlar, 5 okuyup 1 yazsınlar! Okumayı da yazmayı da ertelemesinler! Özellikle gençler çünkü; okul, sınav, aşk gibi dertleri varsa da, hepimizin oldu, en azından ev, geçim dertleri yok çoğunun, bu günleri iyi değerlendirsinler, okusunlar, izlesinler, dinlesinler, yazsınlar…

9) Karantina süreci boyunca yaşamınıza ve sanatınıza dair yeniden hatırladığınız ya da farkına vardığınız şeyler oldu mu? Ve bu süreç yazma, üretme sürecinizi nasıl etkiledi?

Daha verimli olur sandım ama o kadar da olmadı, epey yazdım. Yazmakta olduğum kimi kitaplarda epey yol aldım, yeni kitaplara başladım, ama bitmiş bir kitapla çıkamadım. Bol bol film izledim. Kitaplığımım düzenledim. Bol bol ev temizliği yaptım, yerleri süpürdüm, bulaşık yıkadım…  

10) Bu zamana kadar birçok söyleşi ve röportajda bahsettiğiniz konuların yanı sıra aslında size daha farklı bir soru sormak istiyorum. Size birkaç kelime söylesem bu kelimelerin sizde uyandırdığı hissi birkaç cümleyle tanımlayıp aklınıza getirdiği ilk şiiri söyleyebilir misiniz? (Aşk- Yalnızlık- Umut – Hüzün – Mutluluk – Nar)  

-Aşk, dünyaya gelme nedenimiz. (Şiir: Cemal Süreya, “Ama Senin”)

-Yalnızlık, sınav. (Şiir: Rilke, “Yalnızlık Bir Yağmura Benzer”)

-Umut, horoz şekeri. (Şiir: Ahmed Arif, “dayan kitap ile…”)

-Hüzün, şairin neşesi. (Şiir: Turgut Uyar, “Acıyor”)

-Mutluluk, çocukluğu unutmamak. (Şiir: Edip Cansever, “Yaz Mutluluğu”)

-Nar, varlığım. (Şiir: Birhan Keskin, “Dürtme içimdeki narı…”)

12) “Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye?” diye ben size sorsam… Şiir niye?

Şiir, insanların birbirlerine gözleri, kalpleri, iyilikleri değsin diye.

13) Son olarak kitaplarınızın ilk sayfasında “Haydar Ergülen, Nar’ın babası” yazıyor olması benim için çok özel bir durum. Bu fikrin sizdeki ve Nar’daki hissi nedir?

Benim şiirim de yazım da, yaşamım da o. Nar’daki hissini bilemem, çoğunlukla büyüdüklerinde ya da babalar öldüğünde duyumsamaya başlar çocuklar. Nar da çocuk, 13’ünde.

Visited 109 times, 1 visit(s) today
Close