Eduardo Galeano’nun yazdığı Kullan-At adlı kitap, çevre sorununa gönülden dertleniyormuş gibi görünenlerin aksine, gayet yerinde bir perspektiften bakarak ekolojik krize sebep olanları, onların uyguladığı politikaları ortaya çıkararak artık sonunu yaşamakta olduğumuz bu krizin gerçek sorumlularını bir bir afişe ediyor.
Kapitalizmin, gözüne kestirdiği herhangi bir şeyi iliğine kadar sömürmek gibi “maharetlerinin” yanında, bu “icraatlarına” mükemmel bir şekilde kılıf uydurmak gibi çakallıkları da vardır. Propaganda araçları vesilesiyle bulaşık makinesinin daha az su harcadığını, bu yüzden deterjan kullanımını yaygınlaştırmak ister örneğin en basitinden. Ya da beş yıldızlı bir tatil köyü için binlerce hektarlık alanı yıkıp geçtikten sonra, oraya ağaç dikmeyi “yeşil politika” olarak yutturmaya kalkar. Sürdürülebilirlik tanımı altına birçok şeyi yerleştirerek, popülizmin âlâsını yapıp bizi yerken, ibreyi yine kendi lehine çevirmeyi çok başarılı bir şekilde kotarır. Biz ne kadar uyarıda bulunursak bulunalım, bağırsak da çağırsak da mevzu bahis para olunca kapitalizmin zaten velfecir okuyan gözleri kör olur ve keskin kılıcını rastgele sallar. Kime, neye denk gelirse artık…
Ekolojik kriz artık önüne geçilebilecek bir durumda olmadığı için ondan en az zararla kurtulmanın yollarını aramak, sorumlularını bulup ortaya çıkarmak asli görevimiz olmalıdır. Ve bu konu siyasetçilerin popülist söylemlerine bırakılmayacak kadar da ciddi boyuta ulaştığı için sanatçılar, yazarlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları girmelidir. Çünkü onların işlevi toplum üzerinde herhangi bir siyasi oluşumdan daha fazladır. Tıpkı Uruguaylı yazar Eduardo Galeano’nun yaptığı gibi. Galeano, Sel Yayıncılık’tan Süleyman Doğru çevirisiyle yayımlanan “Gezegenimiz, Yegâne Evimiz” alt başlıklı Kullan-At kitabında, çevre sorununa gönülden dertleniyormuş gibi görünenlerin aksine, gayet yerinde bir perspektiften bakarak ekolojik krize sebep olanları, onların uyguladığı politikaları ortaya çıkararak, artık sonunu yaşamakta olduğumuz bu krizin gerçek sorumlularını bir bir afişe ediyor.
Üç bölüme ayrılan Kullan–At’ın ilk bölümünde Eduardo Galeano, ekolojik krizin “Pinokyo”larını ifşa ediyor. Uluslararası büyük şirketlerin ve bazı ülkelerin “yeşili koruma” adı altında esasında onu nasıl yok ettiklerini istatistikler ve bilimsel veriler ışığı altında gün yüzüne çıkarırken, durumun vahametini yeterince açıklayan şu cümleyle konuyu âdeta mezara gömüyor: “Artık doğaya zorla boyun eğdirmekten bahsedilmiyor; artık cellatları bile onu korumak gerektiğini söylüyor.” Bu vahim ama gerçek açılıştan sonra 500 yıl öncesine giden Galeano, ekolojik krizin yavaş yavaş ortaya çıkışına göz atıyor. Aynı dönemde palazlanmaya başlayan sözde tıp, büyücülük, şekerin keşfi, köleler, feodal toplumu çevre sorunuyla bağdaştıran yazar, ikinci bölümde, insan eliyle yaratılmış doğal (!) felaketlerin zeminin oluşturan argümanları sıralayarak çuvaldızı önce kendimize batırmamız gerektiğinin altını çiziyor. Son bölümde ise bir elini politikaya atıp orayı sarsan Galeano, sonrasında günümüze kadar gelen kullan-at sürecine, tüketim toplumuna, küresel pazara ve tüm bunların müsebbiplerine oklarını çeviriyor.
Eduardo Galeano, -eğer olacaksa öyle bir gün- Mahşer Günü için şöyle bir öngörüde bulunuyor: “O gün kurulacak hayvanlardan ve bitkilerden oluşan bir yüksek mahkeme bizi dünya âlemini bir taş çölüne çevirmiş olmakla suçlayacak. Orada suçlu ilan edilmemek için gezegenimizin yegâne evimiz olduğunu cidden anlamanın vaktidir.” Doğruya doğru. Fakat artık o “ev”den eser kalmadı diyerek boynumuzun kıldan ince olduğunu önceden söyleyelim…
Editör: Melike Kara
- Hatırlarken Unutmak ya da Unuturken Hatırlamak - 16 Aralık 2024
- Kemal Tahir Yazınının Mihenk Taşları: “Mayk Hammer Mike Hammer’a Karşı” - 9 Aralık 2024
- Yaşıyorum Sil Baştan! - 2 Aralık 2024