Bir mektup gelmiş bugün bana. Zarfın üzerinde bir tek adım yazıyor bir de bir pul var. Pek özensiz, buruşmuş hep kenarları. Pulun üzerinde çam kozalağı var. Kokluyorum, kokusu gelmiyor. Kim kokusuz bir çam kozalağı ister ki? 

Ben istiyorum. Benden başka kim sahiplenir kokusuz bir çam kozalağını? Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Zarfı açıyorum hızlıca. Mektup bomboş. Ama bana gönderilmiş. Çam kozalağı da kokmuyor. Bu mektup başka hiçbir şey kokmuyor. Bakıyorum. Çeviriyorum. Özenle katlanmış ve üzerinde adım olan bu mektup bana hiçbir şey anlatmıyor. Yeri yurdu belirsiz ve isimsiz birinden boş bir mektup gelmiş bana. Pulu bile var. Ama çam kozalağı kokmuyor. Hâlimi hatırımı da sormuyor. Şiir de yok içinde. İsmim yazıyor bir tek. Ama bir şiir bile yazmıyor. 

Acaba bazı şiirler sığmıyor mu mektuplara? Ya da bazı hayatlar? Sahip çıkılacak bir hikâyesi olmayınca insan hiçbir şey anlatmak istemiyordur belki. 

Ben sahip çıkıyorum bu mektuba. Kimsesiz belli ki…  Ve yine ben, sanki bana yazılmış bir şiir varmış gibi okuyorum yüksek sesle birkaç dize. Yeryüzündeki binlerce şiirden birine sarılıyorum. Ben bugün bir şiir okuyorum bana yazılmış gibi. 

Elimi gezdiriyorum mektupta. Sonra biraz etrafa bakıyorum. Biraz da kimsesiz bu mektuba. Benim mektubuma. Ağlıyorum çok. Üzerine gözyaşlarımdan yollar yapıyorum. Islanıyor mektubum. Durup bekliyorum biraz. Şiir yazmıyor kimse, çam kozalağı da kokmuyor etraf. Balkondaki çamaşır ipine asıyorum ben de kurusun diye. Diğerlerinin yanına. Güneş batınca da katlar yerine koyarım. Belki bir şiir yazılırdı bu mektuba diye biriktirdiğim, sadece ismimin yazılı olduğu boş mektupların yanına. Çam kozalağı kokmayan bu kimsesiz mektup bir şiiri hak ederdi çünkü. 

Sonra oturuyorum ve ben bir mektup yazıyorum. Tertemiz bir zarfa koyuyorum. Bir pul yapıştırıyorum. Çam kozalağı kokuyor pulum. Bir orman sığdırır insanın içine. Özenle seçiyorum kelimelerimi. Nereden baksan bir hayat sığar her kelimemin içine. Bir şiir bile gizliyorum satırların arasına. İçinde karanfil olan bir şiir.

“Bana eklenen benden eksilen her şey karşımda
ki bana eklenenlerle güzel olmak var.
Benden eksilenleri tamamlamaya gücüm,
bu dünyadan alacaklarım,
senden göreceklerim,
benim kendimi çok kandırmışlığım var.
Hem bak bize ait, bizden içeri bir karanfil de var.
Ama sen bizim dışımızdaki karanfillere eğilimlisin.
Yanıldım diyemem…
Bu sefer yanılan sadece ben değilim. 
Bu sefer koskoca bir şiir tam orta yerinden yanıldı.
Dünya tam ortasından bölündü,
ortasında bir karanfil var.
Bir de bu karanfile yazılmış bir şiir.
Biz,
bu şiire göre bir sevdayı büyütebilirdik. 
Biz, 
söylenene göre sessizce birleşebilirdik.
Ama biz bir gece neyimiz varsa 
boş bir mektupla konuşurken
kaybettik.”

Bir mektup geldi bugün bana. Zarfın üzerinde bir tek adım yazıyor bir de pul var. Pek özensiz, buruşmuş hep kenarları. Pulun üzerinde çam kozalağı var. Kokluyorum, kokusu geliyor. İçimizde birikenlerin yarattığı koca bir orman gibi. Mektubu kimin yazdığını biliyorum artık. Gülümsüyorum. Çam kozalağı kokuyor mektubum. 

Ben artık çam kozalağı kokmayan mektuplara inanmıyorum. Ben artık kendime isimsiz mektuplar göndermiyorum. Ben artık içine şiirler yazılmamış mektupları balkonlarda kurutmuyorum. Ben artık kimsenin hikâyesine ortak olmuyorum. Ben dünyanın ortasında bir karanfil yetiştiriyorum artık. Şiiri bile var. 

“Ben bir mektup yazdım bugün, içinde koskocaman bir hikâye var,” diyorum. 

Balkona çıkıp bağırıyorum. Bir tek ben duyuyorum. Kimse dönüp bakmıyor. Ben bir mektup yazdım bugün. Bir tek ben duyuyorum.

Sussam herkes bana bakacak. Hiç susmuyorum. Bağırıyorum, kimse bilmesin ne yaptığımı. Ben bir mektup yazdım bugün. Şiiri bile var. Bağırıyorum, kimse dönüp bakmasın yüzüme.  Ben bir mektup yazdım bugün. Şiiri bile var. 

Beklersem kaybedeceğim biliyorum. Durmuyorum. Ben bir mektup yazdım bugün. Yavaşça ellerimi uzatıyorum. Gökyüzüne özenle asıyorum mektubu. 

“Kim sahiplenirse onun hikâyesi olsun bu.”

Visited 9 times, 1 visit(s) today
Close