Cam bir fanusta doğmuştu Lilith. Tüm hayatı bu cam fanusta geçmişti. Kaburgası da camdandı duyguları da. Dışarıya çıkamazdı. Dışarısı onun için tehlikeliydi. Hayatı daha farklı olsun ister miydi bunu bile hiç düşünmemişti. Hiç isyan etmemişti. Bu cam fanus ona şekil vermişti. Olmak istediği diye bir şey yoktu, olan ortadaydı. Zaman kırılgandı. Lilith de öyle. Bu yüzden birbirlerine sarılmışlardı. Bazen bu cam fanus bile Lilith’e kocaman gelirdi. Ellerini açar kendi etrafında dönerek güneş kızılı saçlarını savururdu. Kırılganlığı kabul edip buna alışmıştı. Aklına buradan çıkmak fikri hiç gelmemişti.

Bir gün fanusun içine siyah bulutlar doldu. Lilith, kehribar rengi gözlerini dağılmakta olan siyah bulutlara dikti. Aralanan bulutlar arasında biri göründü. Lilith’in buraya geldiği ilk andaki gibi ayağa kalkamaz ve şaşkın bir hâldeydi. Lilith onu anladığını belli eder şekilde elini uzattı. Onu kaldırdı. Belli ki bulutlarla gelen yabancının kaburgası camdan değildi. Kendini sakınmıyor, kırılmaktan korkmuyordu. Aralarındaki sessizlik bozulmamıştı. Fanusun uzak iki noktasından birbirlerine bakıyorlardı. Birbirlerine her baktıklarında uzaklardan bir kaknüs kuşu bir daha hiç susmayacak gibi şakıyordu.

Gün geçtikçe fanus daralmaya başladı. Bu sebeple Lilith ve yabancı arasındaki mesafe de azalmıştı. Fanus küçüldükçe birbirlerine temas ediyor, birbirlerini tanıyorlardı. Kaknüs kuşu artık hiç susmuyordu. Sesi gittikçe daha da yükseliyordu.

Bir gün cam fanus ikisine de dar gelmeye başladı. Bu yakınlık Lilith’in kaburgasına zarar veriyordu. Fanus artık tek kişinin yaşayabileceği bir yerdi. Gelen yabancı Lilith’ten daha güçlü olduğunu fark etti. Kemikleri de duyguları da daha sağlamdı. Lilith’e şekil vermek istedi. Onu kendine uygun hâle getirmek için ellerini uzattı. Aslında tek amacı bu cam fanusun sahibi olmaktı. Cam fanusu terk etmekten korkmuştu yabancı.

Lilith her şeyin farkına varmıştı. Güçsüz değildi. Gidebilirdi. Kaknüs kuşu da susmuştu. Belli ki bu anı anlatacak bir musiki yoktu. Kendine yarattığı dünyaya sığamaz olmuştu ve bir gün aniden cam fanusu terk etti Lilith. Kabullendiği her şeyden vazgeçmişti. Aklına bir kez olsun gitmek gelmemişken gitmişti hem de. Cam fanustan dışarı çıkar çıkmaz kırılır sandığı tüm kemikleri taş kesilmişti. Lilith, gücünün farkına varmıştı.

Yabancı, Lilith’in gitmesiyle yalnız kalmıştı. Buraya alışkın değildi. Burada yalnız olmaya da. Cam fanus tekrar genişlemeye başlamıştı. Yalnızlık gibi sonsuz büyüklükte. Yabancı, her gün yalvaran gözlerle Lilith’in gelmesini bekledi. Lilith gelmedi, kaknüs bir daha ötmedi. Zaman geçtikçe Lilith’in lanetinin bir gün onu bulmasını bekledi.

Bir gün bembeyaz bulutlar arasında Lilith’e benzer biri göründü. Yabancı, bulutların getirdiği kadına elini uzattı. Kaknüs hiç ötmedi ancak fanus daralmaya başladı. Fanus daraldıkça kadın, yabancıya göre şekil almayı kabul etti. Yabancının istediği en başından beri buydu. Birleşmişlerdi. Adeta bir bütün gibilerdi. Bir gün kadın, cam fanusun dışını hayal etmeye başladı. Öyle hayallerdi ki durdurulamazdı. Yabancı, onu uyardı. Kadın yine de devam etti. Bir gün bulutlar her ikisini de cam fanustan kovdu. Yabancı dışarı adımını atar atmaz düşündü. Lilith, başka bir kadına cesaret vermişti. Hayal kurmasını sağlamıştı. Bu yüzden de yabancı çok sevdiği fanusundan kovulmuştu.

Kaknüs kuşu yıllarca bu hikâyeyi anlattı durdu. Fakat kime anlatsa dinleyenler tüm suçu Lilith’te buldu. Sahiden tüm suç Lilith’in olsaydı bulutlar yabancının cam fanustan kovulmasına göz yumar mıydı?

Visited 7 times, 1 visit(s) today
Close