Mehmet Eroğlu, “10 Gün” serisi diye adlandırabileceğimiz kitaplardan üçüncüsü olan Meraklı Adamın 10 Günü’nde, ismine yaraşır bir kurgu ve olay örgüsü, dedektif ve polisiyenin tüm katmanlarından yararlanarak son sayfasına kadar okuru da serinin baş karakteri Sadık’ın olumlu mustarip haline ortak ediyor.
Eski Avukat Sadık Demir, Adil adını aldıktan sonra içkiyi, ilaçları ve saymayı bırakmış. Düşünmeyi de bırakmak istiyor ama o biraz zor. Zira Sadık, yalnız. “Hain” Pınar, onu Eskişehir’de ortada bırakıp Sadık tekrar İstanbul’a dönünce yalnızlığından başka bir şey eşlik edemez olmuş ona. Sigara da şimdilik bırakılacaklar listesinde. Belli bir çizelge dahilinde tüttürüyor. Boşluk ve yalnızlığın Sadık’a yardımcı olduğu tek konu edebiyatla iştigali. Öyküler karalıyor Sadık. Ama şu yaşına kadarki her şeyi gibi bu iş de topallıyor. Dosya taslağını gönderdiği son yayınevi, ona dört ay içindeki on birinci ret cevabını veriyor. Sadık’ın bir kadın olduğu konusunda karar kıldığı editör Deniz Göksay, eski avukatın öykülerinde merak, olay örgüsü, kurgu gibi edebi bir metnin olmazsa olmazlarının eksik olduğunu, bu yüzden de yazdıklarını tekrar gözden geçirerek kendilerine gönderebileceğini ifade eden nükteli bir geri dönüş yapıyor. Sadık bu cevap üzerine okkalı bir küfür saydırıp saydırmama arasında gidip gelirken Zeyrek’teki evinin yakınında bir siren sesi duyuyor. Sesin itfaiyeye ait olduğunu öğrenince de bir merak sarıyor Sadık’ı. Böylece Mehmet Eroğlu’nun İletişim Yayınları’ndan çıkan “On Gün” serisinin üçüncüsü olan Meraklı Adamın On Günü de başlamış oluyor. İlk kitap İyi Adamın On Günü ve ikinci kitap Kötü Adamın On Günü’nde dedektiflik ve polisiye etkenini belirli bir seviyede tutan Eroğlu, Meraklı Adamın On Günü’nde, ismine yaraşır bir romanla, son sayfasına kadar okuru da Sadık’ın olumlu mustarip haline ortak ediyor.
Sadık, edebiyatta olan merak eksikliğini gidermek üzere yanan evin akıbetini öğrenmek için olay yerine gittiğinde şöyle bir manzarayla karşılaşıyor: “On altı gün! Zeyrek’te isimsiz bir sokaktaki eve, haftada bir ya da iki kez taksiyle uğrayıp, kedi köpeklere torba torba hazır mama getiren, dağıtımı için de bir cadaloza para veren, pek de rastlanmayan bir adı olan, yirmi beş yaşlarındaki kız kayıptı. Öldürüldüğünden şüpheleniliyordu…” Merakının getirdiği kurguyla oluşturduğu öyküye göre olayı aydınlatmak için harekete geçen Sadık, iki badi Zeynel ve Hüso, çatlak arkadaşı Meral ve kendisine gönderdiği yüzlerce mesaj ve onlarca aramaya cevap vermemesine rağmen birden karşısında gördüğü Pınar’la ekibini tamamlayıp olayın peşine düşüyor.
Öldürüldüğü düşünülen şahıs Mutela isminde bir TikTok fenomeni. “Yansın Bu Dünya” şarkısına çektiği videoyla birilerinin radarına giren Mutela’nın bir anda ortadan kaybolması, bir yıl önce taşındığı evinin yanması, mahalleye çökmeyi düşünen müteahhitler Sadık’ı iyiden iyiye işkillendiriyor. Mutela kimdir, necidir, kimlerle bağlantısı vardır diye akla gelen öncelikli soruların cevaplarını sosyal medyanın altını üstüne getiren Pınar’a devrederek ilk bağlantıları bulan Sadık, bu isimlerin peşine düşüyor. Üzerine tekrar geçirdiği dedektif ceketiyle bağlantılar arasında bağlantı kurarak adım adım olay içerisinde ilerleyen Sadık ve ekibi, işi kurcaladıkça birbiriyle alakalı pek çok isme rastlıyor. Hepsini farklı şekillerde ziyaret edip, farklı tarifelerle bir şekilde konuşturan “Tarantino kahramanı” Sadık, nihayetinde olayın bir şantaj vakası olduğu kanaatine vararak son hamleleriyle geride üç ceset bırakarak olayı aydınlatıyor. Kitapta bu bağlantılarla ilgili çok fazla detay olduğu için ben üstü kapalı şekilde olayın kaba taslak halini anlatmaya çalıştım. Gerisini okurun “merakına” bırakıp toparlamaya geçiyorum.
Mehmet Eroğlu, Meraklı Adamın On Günü’nde, gerçekten bir merak sonucu belaya bulaşan ancak artık alıştığımız zekâsı, olaya karşı olan hâkimiyeti ve ekibini yönlendirmesiyle bu vakayı da çözen Sadık’ın üç bilinmeyenli macerasını iyi ayarladığı temposuyla canlı tutarak okuru bir an olsun kitaptan ayırmamaya gayret ediyor. Zira kelimenin gerçek anlamıyla birbirine pamuk ipliğiyle bağlı olan olaylar ve karakterler bazen Sadık ve ekibinin önüne geçerek olayın özneleri haline gelebiliyor. Gerilim, gizem gibi herhangi bir yan unsur katmadan tamamen dedektif ve polisiye kurgu üzerine ilerleyen Meraklı Adamın On Günü, son sayfasına kadar kendini merakla okutmayı başarıyor.
Mehmet Eroğlu, Meraklı Adamın On Günü, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021.
Editör: Melike Kara
- Natsume Soseki’nin “On Gecelik Düşleri” - 27 Eylül 2024
- “Küresel Köy”ün İlk Kuralı: “Hiperkültürellik” - 5 Eylül 2024
- “Rüzgâr Yükseliyor, Yaşamayı Denemeliyiz”* - 24 Ağustos 2024