Günübirlik Hayatlar, 10 bölümlük psikoterapi öykülerinden oluşuyor. Bu öykülerin çoğu ölüm üzerine ve gerçek psikoterapilerden yararlanılarak yazılmış.

Kitap, beni çok etkileyen şu alıntıyla başlıyor: “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.”

Kitaptaki her cümle birbirinden anlamlı, her okunduğunda farklı anlamlar çıkarılıyor. Tam bir başucu kitabı. Neredeyse her sayfada kendinizden bir parça buluyorsunuz okurken ve okurken fark ediyorsunuz ki ölüm kabullenilmesi gereken bir gerçek. Üstelik yazar o kadar yalın bir dil kullanmış ki sanki okumuyorsunuz, yazarla sohbet ediyorsunuz. Sizi beni çok etkileyen alıntılarla baş başa bırakıyorum.

 Şu an yaşıyorum ve önemli olan bu. Hayat geçici. Her zaman, herkes için. Benim işim, ölene kadar yaşamak. Benim işim bedenimle barışmak, onu her şeyiyle sevmek. Böylelikle, temelim sabit olduğunda, elimi güçlü ve cömert bir biçimde uzatabilirim.

Kelimeler yalnızca not düşmeye yarar. Melodiyi oluşturan, fikirlerdir. Yaşamın çatısını da fikirler oluşturur.

 Bir düşmana verilebilecek yegane karşılık, onun gibi olmamaktır.

 Her insan kendisini diğer insanlardan daha çok sevdiği halde neden kendi fikirlerine diğer insanlarınkinden daha az önem verir?

 Eğer biri hatalı olduğumu ispat eder, bir sözümün veya davranışımın yanlış olduğunu bana gösterirse memnuniyetle değişirim. Ben hakikatin peşindeyim. Hakikat kimseye zarar vermemiştir. Asıl zararlı olan, insanın kendi yanılsamalarını ve cehaletini ısrarla sürdürmesidir.

‘Hadi her şeyi deneyimleyelim, içimizde hiçbir şey kalmasın, ne varsa tüketelim ve ölüme elimizden alabileceği hiçbir şey bırakmayalım.

 Her şey düşüncenin verdiği biçimi alır. Ve düşüncenin kontrolü sizin elinizdedir. Dolayısıyla yargılarınızı ortadan kaldırdığınız da huzura kavuşursunuz. Tıpkı, burnu dolaşan bir denizcinin sakin sulara, dalgasız bir koya erişmesi gibi.

 Gözünü açıp kapıyorsun ve bir bakıyorsun ki hayat bitmiş İşte bu kadar. Saklanacak yer yok. Güvenlik diye bir şey yok. Geçicilik… Yaşam geçici…

 Üzerinde düşünülmemiş bir hayat yaşanmaya değmez.

 Sonun yaklaşmakta olduğunu fark etmek bizi şu ana daha canlı sarılmaya teşvik edebilir.

Visited 12 times, 1 visit(s) today
Close