Uzunca boşluk bulunan bir yoldan geçmek, uzunca düşünmekten ziyadesiyle kifayet soyunduruyordu.

Bir hayatı uzatmak için kaç hayatı söndürmek gerekirdi? Bir hayatı uzatmak için sevdayı bitirmek
gerekirdi. Elbette ki sevgiydi besleyen insanı, elbette ki aşk. Ancak en derin yaraları da en tutkulu
sevdalar açmıyor muydu yürekte? Ah bu aşk!

Aşk bu ah! Hem iyileştirip hem nasıl yaralayabiliyordu?

Bir nefes demişti annem. Bir nefes sıhhat gibi tek solukta. Çelimsiz sokak lambalarında incelikle
süzülen ışıkların, yıldızlarla yarışması kadar anlamsızdı. Onca çaba sarf ederken insan yaşamak için
mihrabına koyduğu o -zaman- yetmediği gibi eksiltiyordu da fazlaca. Sanki iyileşmek için sığınmış ve
hastalığı yakıştırmıştık bedenimize en çok. Günlerin hızıyla durup durup zaman türküsü kurmuştuk
çemberinde gölgelerin. Zamanın götürdükleriyle, getirdikleri bir kefeye konsa yekpare kalmışlıkla
yaşanmışlıklar ziyan olacaktı ve dil bunu söylemekten çekinecekti hep. Kim kime yetebilirdi ki bunca
kargaşa içinde? Kim kime? Bazı insanları yaşamak öldürüyordu.

Ben olsaydım, bildiğin gibi olduğumdan biraz eksilmiş kırgın saç uçlarımda ve yorgun
gözbebeklerimde, tırnaklarımın beyazıyla avuç içlerime gömülmüş olurdum belki.

Ölmek için kefene sarılmak gerekmezdi her zaman ve yine zaman şu susturmak için çoğalan seslerin
her geçen gün artarak sıralanmasıydı. Nasıl daha naif biri olmaya çalıştıkça merhametsiz olabilirdi
insan? (!) Yaşamak dedikleri bu çığlık dolu tren, yaralanmaktan başka yol almıyordu. Üstelik kırgınlığınızı ifade etmek istediğiniz herkes bir hayli sözünüzü kesip size kırıldığından dem vuruyordu. Bazı insanları -yalnız- yaşamak öldürüyordu.

Zembilim kırıldı göklerde, tutamadım. Kalp kırmak Kâbe’yi yıkmak gibi derler de, bakamam geriye. Yerle bir olmuş âh! Hangi tuğla yerli yerinde?

Geçit verin duvarlar!

Ben olsaydım, belki de -ben- olmazdım.

Zeynep Korkmaz
Latest posts by Zeynep Korkmaz (see all)
Visited 2 times, 1 visit(s) today
Close