Ben kimim? Bu satırları neden yazıyorum? Bu satırları yazarken neden zihnimi muazzam bir şekilde yoruyorum? Hayat denen bu meşgalede bu denli koşturmamın herhangi bir sebebi var mı? Bir sebep olsa bile koşturmaya değer nitelikte olduğundan nasıl emin olabilirim? Koşturmaya değer olduğuna kanaat getirdiğim an beni ne gibi bir süreç bekliyor? 

Bu sorulara yanıt vermek pek mümkün görünmüyor zira “yanıt” cevabı olan veyahut sizi cevaba götürecek olan sorulara verilen karşılıktır. Buradaki sorulara yazılacak bir yanıt denemesi bizim başka sorular sormamıza yol açacaktır. Bu “bulanık” diyalog sürekli insanı içine çeken bir girdaptan başka bir şey değildir. Neden bu girdaba kapılıp duruyoruz ki? Neden her sorduğumuz soruya cevap almak durumunda olalım? Bu denli bir ihtiyacımız olduğunu kim, nereden çıkardı? Artık cevap alma arzunuzu bir kenarıya bırakın! Cevapları önemsediğiniz kadar soruları önemsemiyorsunuz! Dolayısıyla buradan mutlak bir çelişki patlak veriyor: Gaye cevap ise cevabı yaratan soru nedir? 

“Cevaplar” adı altında kıvranadurduğumuz bu süreç bizim kaçış rotamızı oluşturur. Nihai derinliğine girmek istemediğimiz mevzulara derhal cevap almak isteriz. Cevap almak isteriz ki zihnimiz bize başka oyunlar oynamasın. “Kişiler” kendilerini böyle savunurlar. Hayat denen bu uğraşı fazla basite indirgeyerek bir kaçış olduğunu zannederler. Hayır! Kesinlikle kabul etmiyorum! Ben bu minvalde biri asla olmayacağım! Cevapların peşinde çılgınlar gibi koşuşturmak yerine asıl muhteviyatın izinden gideceğim. Sorulara bakacağım. Yanıtlamaya zinhar yanaşmadığım sorulara. Kana kana içeceğim, gözlerimi kırpmadan dahi peşini bırakmayacağım nice sorular, lütfen beni bırakmayın. Bu serüvendeki yegâne yoldaşım sizlersiniz.

Öz nedir? Dünyadaki öteki “şeylerden” bizi farklı kılan nedir? Akıl sahibi olmamız mı? Diğer canlılardan farklı gelişmiş olmamız mı? Ya da en güçlü argümanlar arasında sayılan “bilinç” sahibi bir varlık olmamız mı? Ben hiçbirinin olduğunu düşünmüyorum. Benim düşüncem bu boyutların çok ilerisinde. Esasen bu sorulara cevap vermem benim bu sorulara verilmiş cevapları tekrarlamam anlamına gelir ki bunu asla yapmayacağım. Aldanmışlıklar aleminde bulunmama hiç gerek yok. 

Uhrevi yanını sürekli ihmal etmiş bir insan güruhu içerisinde yaşamınızı sürdürmeye çalışıyorsunuz. “Şeylere” bağlandığımız anda insan olmanın o yüceliğini anında kaybetmiş bulunuyorsunuz. Günden güne araçsallaşıyorsunuz. Bu dünyaya gelme bahtına sahip sizler bu durumu tersine çevirebilirsiniz. Haydi! Derhal direksiyonun başına geçin ve bu garip gidişata bir dur deyin. Siz buna son vermezseniz sizin için kimse çıkıp bunu yapmayacak! Asla yapmayacak! Yapmasına da imkân yok zira o aracı sizden başka kullanacak birisi yok. Bu konuda yalnızlıktan bile daha ileri bir durum karşınıza çıkıyor. Siz bu yolda yalnız bile değilsiniz. Yalnızlığın çok ötesinde bir tekillik burada söz konusudur. 

“Yanıtlar Evreni” çevresinde yaşıyorsunuz. İnsan olmanın o derin niteliksel bütünlüğüne ulaşma yolunda bir adım bile ileride değilsiniz. Bunları suçlamak için yazmıyorum. Zira bu suçlanacak veyahut bunun için yadırganacak bir mevzu kesinlikle olamaz. Potansiyelinizin farkına derhal varmalısınız. En ufak derecesinde dahi bu farkı elde ederseniz seçeceğiniz durum nihayetinde “sizin” olacaktır. Kendiniz, kendinizle, net bir çizgide olacaksınız.

Size bu yolu birazcık aydınlatmaya çalışayım. Uhrevi derinliğe doğru engin bir kanal açmayı deneyelim. Bu kanalda çalışacak işçi de bunun sefasını sürecek olan da kuşkusuz sizsiniz. Oldukça sancılı bir süreçle birlikte elde edilecek olan hazzı kelimeler dahi tarif etmek için yanına bile yaklaşamaz. Burası sizin kanalınız. Burayı siz gerçekleştirdiniz ve gerçekleştirmeye devam edeceksiniz. Tek yapmanız gereken içsel süreçteki “fısıltı” tinine kendinizi bırakmak olmalıdır. İçsel rehberiniz olan fısıltı işte sizin son cevabınızdır. Bu cevaptan sonra esasen hiçbir cevabın hükmü kalmayacaktır. Bu yolculuk sonunda kesinlikle şu cümleleri kuracaksınız: 

“Ey cevap, bırak artık peşimi. Ne seni ne de senin hiçbir türevini istemiyorum. Ben biricik olan sorumla ve mutlak bilinmezimle yoluma devam edeceğim. Benim için tek ve son cevap işte budur”.

Arda Köser
Latest posts by Arda Köser (see all)
Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close