“Her yaşantı bir izden ibaretti. Ve hiçbir şey şans eseri hayatımızda değildi. Her şey küçük bir sebebe bağlıydı ve sonra büyük birer yaşanmışlığa evriliyordu.”

Nenem masal anlatıyordu. Hiç durmadan masal anlatıyordu. Başımıza geleni de gelmeyeni de anlatıyordu. Gerçeği de hayali de anlatıyordu. Nenem ya başına gelen her şeyin masal olup anlatılmasını istiyordu ya da bir derdi vardı onu duyuruyordu. Nenem hiç durmadan masal anlatıyordu. 

“Masallar bizi önce hayallere inandırıyor sonra her şeyi en gerçek şekilde yaşamamız için dersler veriyordu.”

Odanın içi sigara dumanından ve yaşanıp yaşanmadığını bilemediğimiz anlatılardan zifiri bir karanlık olmuştu. Bir ben bir de nenem vardık. Odada da, masalda da, hayatta da… Bir tek o ve ben…

“İnsan kaderinden ibarettir.”

Ve nenem, sanırım annemin ölümünü, sanki gerçekte hiç yaşanmamış sanki biz bu ana hiç dâhil olmamışız gibi anlatıyordu. 

“Cemre önce annesinin rahmine, annesi ölünce de suya düştü.”

Cemre önce suya düşerdi. Bize böyle öğretilmişti. 

“Cemre önce suya düşer.”

İnsan kaderinden ibaretti. Çok düşünmeden çok yorulmadan bizi sorulardan kurtaran bahanelerimiz, bizim her şeyin kaderimiz olduğuna inancımızdandı.

“İsimlerin kaderi vardır. Sen doğmadan ismin de kaderin de bellidir,” diyordu nenem. Öyle pek inandırıcı gelmiyordu. Masal anlatıyordu. Dinledim, sevdim. Düşündüm. Hiç durmadan masal anlatıyordu. Ben susuyordum. Ben sustukça masal hiç bitmeyecek gibi oluyordu.

Susuyordum. İnsan kaderinden ibaretse benimki susmak üzerine bir kaderdi. Hiçbir acımla yüzleşmemiş hiçbir sorumu sormamıştım. Kalbimin kırıldığı yerde durmamış hep bir şekilde gider olmuştum. Benimki gitmek üzerine bir kaderdi. Babamınkine benzer bir kader. 

“Cemre annesi ölünce suya düştü, babası gidince havaya.”

Cemre önce suya düşerdi. Sonra havaya.

Bize böyle öğretilmişti.

Nenem masal anlatıyordu. Hiç durmadan masal anlatıyordu. Başımıza geleni de gelmeyeni de… Gerçeği de hayali de…

“İnsan kaderinden ibarettir.”

Yaşadığım hayat ne kadar ederdi ve ben bir başka hayat yaşayacak mıydım bilmiyorum. Benden bir hayat zar zor çıkıyordu. O da sadece bana ait olan. Nenem masal anlatıyordu. O da yine sadece bana ait olan. Benden sadece zar zor bir hayat çıkıyordu. 

“Cemre babası gidince havaya düştü, rahmindeki gidince toprağa.”

 “Cemre önce havaya düşer sonra suya en son da toprağa. Yavrum, sen baharı getirirsin de götürürsün de…” 

Nenem masal anlatıyordu. Masal bitince baştan anlatmaya başlıyordu. Sonra yeni baştan. En baştan.

Bir cümle kulağımda asılı kalmıştı. Dönüp duran ve kendini yenileyip duran bu döngüdeki bir cümle. 

“ Sen baharı getirirsin de götürürsün de…”

Ben baharı hangi güçle getirebilirdim ki? Aklıma götüremeyeceğim bir türlü gelmiyordu. Zira bu konuda oldukça iyiydim. En azından şu an ki hayatımda. 

“İnsan kaderinden ibarettir.”

Nenem masal bilmeseydi susmazdım. Nenem sussaydı ben masal olmazdım. Ve bana Cemre denmeseydi ben hiç düşmezdim.

“Cemre önce havaya…”

Visited 15 times, 1 visit(s) today
Close