Her bölümü ayrı bir kısa film konsepti olan, genellikle insan, teknoloji ve gelecek üzerindeki kurgularıyla ‘vaov’ dedirten senaryolara sahip olan Black mirror…
Ve yine gelecek diyeceğim ama gerçekleşmekte olan bir senaryonun olduğu ‘Dibe vuruş’ bölümü orijinal ismiyle ‘Nosedive’.
3. Sezon 1. Bölüm belkide günümüz sosyallik dünyasına en yakın teğet geçen hatta inceleyeceğimiz üzere bu konuda tam anlamıyla tahminlerini tutturmuş bir bölüm, yani ‘ütopya bir senaryo değil’ dersek hiç yanlış bir tespit olmayacak.
‘Spoiler’ diye tabir edildiği ismiyle dizinin içeriğindeki akışı ifşa emekten ziyade ben ana fikrinden hareketle özgün değerlendirmeler üzerinde durmayı tercih ettim bu yazımda. Nitekim bir dizi veya film incelemesi okurken eğer izleyeceksem ben de akışın ‘spoiler’ını bilmek istemezdim. O zaman ne tadı kalırdı değil mi ? ☺
Bölüm, bir sosyal medya platformunun insan hayatının tüm bir maddi ve manevi gücü olduğu zamanda geçiyor. Gözünüzdeki lens sayesinde insanların 1-5 arası puanını görebildiğiniz ve ve anında o kişiye telefondan yıldız sayısı şeklinde 1-5 arası puan verip ortalamasını bir miktarcık azalttığınız veya arttırabildiğiniz bir sistem var. Ayrıca iş sadece somut olarak puanlanma veya puanlanmada değil en önemlisi olarak da sosyal medya gönderilerinizden değerlendirildiğiniz bir platform.
Eğer puanınız düşükse bir çok şeyden mahrumsunuz burada, örneğin havayolu seyahati, araba kiralama, işe ve işyeri ofisine giriş… yani tam anlamıyla puanınız kadar insansınız. Böyle bir senaryoda karakterlerin nasıl bir mizacı olmasını beklersiniz ? Doğal mı ? yapmacık mı ?.. Evet yapmacıklar. Hiç kimse göründüğü gibi değil, herkes puanını yükseltip avantajlı bir insan konumunda olmak için adeta tüm benliklerini kaybetmiş halde. Çünkü puanın düşerse rezil olursun, bir çok aktiviteden mahrum kalırsın, insanlar tarafından sokak ortasında yeni model ayrımcılığa maruz kalabilirsin.
Peki bu senaryo hiç tanıdık gelmiyor mu bize ? Malesefki..
Özellikle Covid-19 salgını sebebiyle evlere iyice gömüldüğümüz vakitlerde sosyal medyanın kullanımı epeyce arttı. Ama haytlarının her anını ‘hikayeleştiren’ kişi sayısı da azaldı tabi, çünkü gösterebileceğimiz bir hayat kalmadı, adeta üstümüze toprak atılmış gibi oldu. Peki ya bu salgının öncesi durum nasıldı dersiniz ? Black Mirror’un aynı bu bölümü gibiydi sanki. Aldığımız beğeni, paylaşım ve takipçi sayısı kadar insandık ve hala öyle değerlendiriyor ve değerlendiriliyoruz.
Dizide karakterlerin yapmacık rollerde olduğunu söylemiştim. Sanırım sosyal medya kullanıcısı bizlerin de şapkamızı çıkartıp düşünmesi lazım.Daha yediği yemeğin tadına bakmadan fotoğrafını paylaşma ihtiyacı duyanlar, Hayvanlardan nefret edecek düzeyde olup süslü bir kedi, köpek gördüğü vakit hemen arkadaşlarına fotoğraf çektirip kendini olduğundan farklı gösterenler, içeceği kahvenin üstündeki şeklin görüntüsünü sanki başkalarının görmesi halinde yüksek mertebeye eriştiğini zannedenler, Antik Yunan, Roma, Rönesans dönemi heykel ve sanat eserlerinin fotoğraflarını atıp sanki aristokratmış gibi davrananlar (paylaştığı heykelin veya resmin kime ait olduğunu bildiğimizde şaibelidir) olarak Ne farkımız var bu dizideki senaryodan ?
Hepimiz olmadığımız ama sosyal medyada olmaya çalıştığımız ikinci birer karaktere sahibiz adeta. Şimdi o heykel paylaşan arkadaş paylaşmayan herkesten acaba daha mı ‘Elit’ ? Paylaşmayanlar sanat ve tarih cahili mi ? kedi ve köpekle sevecen bir fotoğrafı olmayanlar hayvanları sevmiyor mu ? veya yediği içtiği, eğlendiği her an’ın fotoğrafını atmayanlar yaşamıyor mu ? …
Bir konuda tweet atmayan kişi fikirsiz midir ?
Telif izni bile verilmemiş müziklerle gerçekten trajikomik videolar çekip hayran kitlesiyle bir statü kazananlara ne demeli ? bu kişiler dünyaya çalıntı müzik ve birkaç anlamsız hareketini videoya dönüştürmekten başka ne kattı ? herhangi bir somut bir şey ürettiler mi ? Herhangi bir alanda çözüm ürettiler mi? Sanırım tüm sosyal hesaplarını çektiğinizde adeta kıyafeti soyulmuş insan gibi çırılçıplak kalıyor, varlıklarının hiçbir değeri olmuyor. Ama ne yazık ki reklam verenlerin doğal olarak bu yüksek statülü inanılmaz bir entelektüel birikimi olan popüler arkadaşlarla çalışmasından ötürü de haksız kazanç elde ettiklerini ifade etsem takdir edersiniz ki yanlış olmaz.
Bu sorgulamaların hepsini yaptığımız zaman aslında dizideki ana fikrin 2020 haziran itibariyle salgın döneminin de intikamını ‘hunharca’ almak uğruna katlandığını, katlanacağını anlayabiliriz. Bunun altında yatan temel içgüdü ise ‘Beğenilme dürtüsü’dür eğer kişi sosyal medya platformlarından takipçi, beğeni, izlenme almasa yıkılmışlık sendromuna giriyor, hayatın anlamı bitiyor o kişi için. Şaka değil haberlerde gördüğümüz üzere intihar edenler, kendine zarar verenler bile oldu.
Bunu bizim değiştirmemiz mümkün değil tabi ki.Benimki sadece diziden hareketle bir özeleştiri babındaydı.
İnsanların kibir, beğenilme duyguları ve yanlış sosyalleşme mantığı ile yaşadığı,teknolojinin ve platformlarının da hayli bir ilerlediği, ilerleyeceği bir döneme denk geldik.
Kim bilir belki ilerde bu bölümdeki senaryo yarattığımız gerçek olmayan dünyanın çok gerisinde kalır…
- Ömer Hayyam’ın 10 Nasihatli Rubaisi - 19 Eylül 2020
- Black Mirror: Dibe Vuruş - 19 Haziran 2020
- Kendime Düşünceler İnceleme - 21 Mayıs 2020