Elimize ne zaman geçerse geçsin içimizdeki tüm güzel duygulara sarılan, bizimle büyüyen bazı kitaplar olduğunu düşünüyorum. Biz yaş aldıkça başka anlamlara geldiğine inandığımız kitaplar. Her elimize aldığımızda yeniden fark ettiğimiz noktaları olan kitaplar. İlk ne zaman okuduğumuzu, o zaman ne hissettiğimizi hatırladığımız kitaplar. Etkisi her seferinde daha da derinleşen, bazen unutsak da kendini bir şekilde –özellikle de kendimize kodladığımız bir duyguyla- hatırlatan kitaplar. Hayatımızın muhakkak bir dönemine denk gelen ve muhakkak birine hediye ettiğimiz, derin manalı kitaplar. Okuduğumuz için “iyi ki” dediğimiz, okumadıysak henüz geç kalmadığımız ve tekrar okuyacaksak farkında olmadan öncelik verdiğimiz kitaplar.

  • Şeker Portakalı – José Mauro de Vasconcelos

Zezé, hepimizin bir suskunluk ve yalnızlık hâlinde elinden tutmuş ve kendini hatırlatmıştır.  Her yeni yaşımızda yeniden anlamlandırdığımız birçok duyguyu tekrar tekrar düşünmemizi sağlamıştır. Biz Zezé’den çok şey öğrendik.  

Mesela yalnızlıklar içinde batmamayı, birine sığınmayı, birinin bizi anlamasının bizde yarattığı huzuru, kabullenmeyi, alışmayı, sevginin sınırsızlığını, yalnız başına kalmayı, hayatımızdakilere yüklediğimiz anlamları, çocuk olmayı, affetmeyi, affı olmayacak derinliktekileri, kendi kendine konuşmayı ve hatta içimizden şarkılar söylemeyi…

“İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim.”

Zezé ile beraber anlamlandırdığımız, üzerine düşündüğümüz her şey bizimle beraber büyümeye devam ediyor.

  • Küçük Kara Balık – Samed Behrengi

Hepimizin içinde bulunduğu zamanlardan kaçıp kurtulmak istediği, bambaşka dünyaları keşfetmeye cesaret ettiği bir an vardır. Büyük ya da küçük her adımımızda bizi içimizdeki Küçük Kara Balık karşılar. Biz Küçük Kara Balık’tan çok şey öğrendik.

İçinde olduğumuz küçücük kalıplardan kocaman dünyalara ulaşma cesaretini, bazen merakımıza yenik düşüp verdiğimiz kararların peşinden gitmeyi, bir amacımız olduğunu düşünmeyi; aynı kalmamayı, farklı olmanın kötü bir şey olmadığını, karşımıza çıkan her şeyle savaşabilmeyi, özgürce davranabilmeyi, daha rahat nefes almayı, korkularımızla yüzleşmeyi, kimsenin düşünün peşinde olmamayı…

“Bir nedeni olmadan mutlu olmak da istemiyorum; günün birinde gözlerimi açıp hepiniz gibi yaşlandığımı, ama hâlâ aynı balık olduğumu, ilk başta bildiğimden fazla bir şey bilmediğimi görmek istemiyorum!”

  • Küçük Prens – Antoine de Saint- Exupery

Küçükken dünyamızın ve hayallerimizin çok daha büyük olduğunu fark ettiğimizde kalbimizde bir yerlerde henüz büyümediğine inandığımız bir yana tutunuruz. İçimizdeki bu inancın güzelliğiyle Küçük Prens’e sarılırız. Çünkü biz Küçük Prens’ten çok şey öğrendik.

Bir dost edinmenin inceliklerini, kendini yargılayabilmeyi, sadece kendimize değil etrafımızdaki her şeye karşı sorumluluklarımızın olduğunu, büyükleri anlamayı, doğruyu en iyi kalbimizle görebileceğimizi, her koşulda muhakkak umudumuz olması gerektiğini, güven duygusunun bizde yarattığı hissiyatı, hayal kurabilmenin güzelliğini, aidiyet duygusunun doğrularını ve yanlışlarını, güzel şeyler için bazı sıkıntılara göğüs germeyi, gün batımının güzelliğini, evcilleşmeyi, alışmayı ve hatta gönül bağı kurmayı…

“Ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden, dedi tilki.”

  • Ben Bir Gürgen Dalıyım – Hasan Ali Toptaş

Bir gürgen ağacının diliyle umutlanıyor, hüzünleniyor, duygudan duyguya sürükleniyoruz. Bu gürgen dalı, içimizde kökleri olan duyguların ta kendisi gibi hissettiriyor. Gözlerimiz oluyor, içimiz oluyor. Her yaşımızda içimizdeki başka bir köke dokunuyor.

“İnsanların büyük bölümü, birçok güzelliği göremezdi. Büyük bölümü, birçok güzelliğe dokunamazdı. Onlar, birer uyurgezer gibi, geçip giderlerdi güzelliklerin yanından.”

  • Erik Çekirdeği – Lev Tolstoy

Küçükken öğrenmemiz, büyüdükçe de unutmamamız gereken tüm güzelliklerin bizi bulduğu 19 öyküden oluşan bir kitap.

“Ne mi fısıldadı? Bana, arkadaşları tehlikedeyken kaçıp giden kişilerden sakınmamı söyledi!”

  • Martı Jonathan Livingston – Richard Bach

Hepimizin inandığı ve uğrunda kurulan düzenlerle savaşacağı mücadeleleri var. Özgürlüğün ruhumuzda kanat çırptığı o anlarda Martı Jonathan Livingston bize eşlik eder. Biz bir martıdan bile çok şey öğrendik.

Farklı olmayı, merak etmeyi, mücadele ederken sınırlarımızı zorlamayı, düzeni sorgulamayı, özgürlüğü kısıtlayan her şeyi reddedebilmeyi, dostluğun zamana ve mekâna ait olmayan bir kavram oluşunu, zamanın ve mekânın yenebilmenin sağladıklarını, dünyayı değiştirebilmeye inanmayı, ne yaptığını bilmeyi, başarmayı, kuralların dışına çıkabilmeyi ve hatta öğrenmenin sınırsız ve kutsal olduğunu…

Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!”

  • Sevdalı Bulut – Nâzım Hikmet Ran

Biz her zaman görüp hissedemesek de içimizde hep iyiliğe ve güzelliğe sevdalı bir bulut var. Hepimizin hayatında umudunun güzel masallar olduğu anları var. Birçok masalla sarılır bu kitap içimizdeki iyiye. İsmini aldığı “Sevdalı Bulut Masalı” sevdiklerimize sunmak istediğimiz yeni bir dünya gibi. Sevginin kurtaracağı bir dünya. Yüzümüzdeki gülümseme ile umudu, inancı, sevgiyi, iyiliği, fedakârlığı tüm kalbimizle hissettiğimiz, bazılarını yeniden fark edip öğrendiğimiz bir kitap.

 “Kederlenme boşuna. İyi insanlar, iyi hayvanlar, iyi bulutlar hiçbir zaman kaybolmaz. Seven ölmez.”

  • Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca – Yaşar Kemal

Sanki hep duyduğumuz, kulağımızın alışık olduğu bir masal. Sanki bu masalla uyumuş bu masalla büyümüşüz hissi uyandıran bir kitap. Haksızlığa boyun eğmeyi öğrendiğimiz, güç savaşlarına, haklılığa olan bakışımızı yeniden yeniden düşündüğümüz bu halk masalı, içimizde hayata tutunan her şeyi kuvvetlendiriyor.

“Ölüm umutsuzluktur, oysa ki en kötü yaşamda bile her gün umut güneş çiçeği gibi açar.”

  • Pullar Savaşı – Ülkü Tamer

Dünyadaki tüm insanları tanımak için büyük bir fırsatmış gibi gelen bir kitap. Küçüklükten beri aklımızda, kalbimizde olan özgürlük hissinin, mücadele etmenin, evrensel olanın güzelliğinin içimizi ısıttığı sıra dışı bir Ülkü Tamer eseri .

“Bir Japon pulu, bütün inceliğiyle, “Saygıdeğer Kolomb” diye söze karışmıştı. “Kıta keşfetmek başka şeydir, insan keşfetmek başka şeydir.””Olsun,” demişti Kolomb, “keşif keşiftir.”

  • Momo – Michael Ende

Bizimle zaman kavramını sorgulayan, zamana bakışımızı değiştirip bir de bazen atladığımız değerleri bize hatırlatan bir kitap. Hangi yaşımıza denk gelirse gelsin sorgulamadan geçmeyen tüm zamanlarımıza bizimle beraber bir ayna tutuyor Momo.

“Oysa zaman yaşamın ta kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.”

Visited 8 times, 1 visit(s) today
Close