Geceyi kucaklayan bir yalnızlık içinde rüzgârın ince ince uğuldamasıyla uyanmıştım. Kapalı pencerenin ardında ayın ışığı karanlık odanın köşelerinde uğursuzca titriyor, her bir gölge sanki canlanmaya niyetleniyordu. Zihnim bulanık, ruhum huzursuzdu. Geçen hafta aldığım eski aynanın etrafında bir şeyler vardı. Bir şeyin varlığı, fark edilemeyecek kadar ince fakat derinden hissedilen.
O gün, çürümüş duvarların arasındaki o garip antikacı dükkânında bulmuştum aynayı. Üzerinde zamanın izleri vardı, fakat başka bir şey de vardı: bir büyü, bir yasaklanmış bakış… Ya da belki de ben, yalnızca bir çılgınlıkla onu almak istemiştim. Antikacının gözlerindeki o belirgin korku, aynayı elimde tutarken bile hâlâ hissediliyordu. “Buna dikkat et,” demişti. “o, seni gördüğü gibi görür.”
Ona bakmak, en basitinden korkutucuydu. Ancak ne zaman baktıysam her şey başka bir hal alıyordu. Gözlerimdeki yansıma, bana yabancı bir şekilde gülümsüyordu. O an, her şeyin kaybolduğunu, zamanın akışının tersine döndüğünü fark ettim. Gözlerimdeki yabancı, adeta beni izliyor, her hareketimi takip ediyordu. Bir anlık boşlukta, sanki dünya yok oldu; yalnızca o görüntü, o soğuk gülümseme ve derin boşluk vardı.
Bir gece, aynanın önünde durduğumda bir şey değişti. Sadece o garip varlık değil, bir el… Bunu hissedebildim. Soğuk parmakları aynanın içinden çıktı. Gözlerimi sıkıca kapadım, ancak hiçbir şey değişmedi. Beni izleyen varlık, yavaşça gülümsedi ve ben daha fazla dayanamayacak kadar korktuktan sonra her şey kararmaya başladı.
Sabah olduğunda oda normaldi. Fakat aynadaki o görüntü hâlâ oradaydı. O görüntü, bir zamanlar burada var olan, ama şimdi kaybolmuş bir varlığın yankısıydı. Aynanın derinliklerinden gelen bir varlık, zamanın sonlanmış bir hatırasıydı. Yavaşça, varlık şekil almaya başladı; siluet bir insan halini aldı, ancak yüzü kararmış, gözleri beni izleyen boşluklarla doluydu. O sabah, aynaya bakarken, o garip varlık, içimden bir şeyler söylemeye başladı: “Beni bulana kadar, seninle olacağım. Her gece biraz daha yakınlaşacağım.”
O gece, aynada gördüğüm şey beni öylesine sardı ki, derin bir boşluğa çekildim. O varlık, içimde kaybolmuş bir parça, bastırılmış bir hatıra, korkunun ve unutuşun bir araya geldiği bir çöküşün sonucuydu. O varlık, geçmişimin ve geleceğimin birbirine geçtiği noktada vardı; tıpkı ben gibi kaybolmuştu. Ve ne zaman ona bakacak olsam geçmişimde kaybolmuş bir başka benle karşılaşıyordum.
Bir gün, o ince çizgi kaybolacak ve ben kaybolmuş bir varlık olacağım. Ama şunu biliyorum: O an geldiğinde, o varlık beni kendi karanlık dünyasına çekecek. Ve ben, bir zamanlar var olmuş ama zamanla yok olmuş bir başka ben olacağım.
Editör: Aydın Kayabaşı
- Gölgelerin Ardında - 2 Mart 2025