Yazar: 20:48 Kitap İncelemesi

Kurmacanın Üzerindeki Yalnız: Kirpi Saçlı

Eserlerine baktığımız zaman İlhami Algör’ün kullandığı dil ve üslup ile önce çıkan yazarlardan olduğunu görürüz. Algör metinleri, okuruna kurgunun anlatımla şekillendiği hissini verir. İronik, mizahi ve az bakılandan baktığı son kurmaca eseri Hisli Kirpi de aynı doğrultuda ilerliyor. Anlatısında resim sanatından da istifade ediyor. Üstelik bunu birçoğumuzun çocukluğundan bildiği, anonimleşen ifadelerle “Renkleri karıştıralım, aydınlığın üst tarafta kalmasını unutmadan oluşturduğumuz zeminin üzerine yumuşak fırça darbeleriyle bir dağ çizelim. Dağın zirvesindeki kar yalnızlığı çağrıştırsın. Fırçamızı kıvırarak yapacağımız ağaçlar birlikteliği anlatsın…” diyerek bizleri ekran başına kilitleyen Bob Ross edasıyla yapıyor.

“Şuraya bir deniz yapalım. Dibinde batıklar, demirden evler. Üzerine adalar, kenarlarında kıyılar, kıyılara farklı diller konuşan insanlar.” s.7

Algör, karakterlerin yaratımının yanı sıra metinde geçen atmosferin oluşumuna da okurun şahitlik etmesine olanak sağlıyor. Karakterler oluşturulurken aynı zamanda okuru zorlamayan, sıkmayan tasvirlerle mekân oluşmaya başlıyor.

“Şuradan kıyıya çıkalım. Çakıllı bir sahile. Sahilin ardında, sık ağaçlı bir meşe ormanı ile kaplı bir vadi tepelere doğru yayılsın. Ormanda yaban domuzları fink atsın, yan gelip yatsın. Lâkin, zaman denilen zımbırtı birkaç kelime ile rüzgâr gibi aksın ve ormanın yerini artık bahçeler, meyve ağaçları, kırmızı kiremitli çatılar, apart otel-pansiyon tabelaları, güneşin altında minik bir mabet gibi parıldayan bankamatik kutusu alsın.

Üzerlerini gece karanlığı ile örtelim. O karanlıkta sahile vuran dalgaların sesinden başka ses olmasın. İnce bir yol, sahilden ayrılıp vadinin içlerine, tepelere doğru yol alsın. Yol boyunca birkaç sokak lambası, turuncu ışıkları ile karanlığı bölüyor olsunlar.” s.7

Doğru mekân kurmacayı gerçekliğe yaklaştırmanın yollarından biridir. Bizlerin beşeri mekânı olan Dünya’yı bir yaşam ağı olarak düşünürsek bütünü görür ama onun parçalardan oluştuğunu da biliriz. Tüm eserlerde yapı benzerdir. Parçalar ne kadar yerinde kullanılırsa metin bütüne o kadar ulaşır ve okur zihninde bütünü daha net canlandırır. Yazar, metnine parçaları yerleştirerek ilk sayfadan mekânı kurmaya başlayıp okuru da yanına katarak kurgusal dünya tasvirini anlatısıyla resmetmeye devam ediyor.

“Memleket burada, Aziz Bura sahilinde bitiyor. Sonrası sıvı bir gezegen. İleride, sabahları birbirlerini, “Kalimera,” diyerek selâmlayan insanların yaşadığı küçük bir ada var…” s.8

Yazar kurmacanın gerekliliklerini tek tek yerlerine oturturken bir yandan da kitabın başkahramanı olan Kirpi Saçlının (Abidin) fiziksel ve karakteristik özelliklerine ulaşmamızı sağlıyor.

“Şuraya yatağında uyumakta olan kirpi saçlı bir adam yapalım. Saçları kırlaşmış, yüzü ince uzun, sakalı birkaç günlük. Saçlarına sokak lambasından bir parça ışık düşüyor ve adam, ışığın hatırına turuncu bir melek gibi görünüyor. Görünüme aldanmayalım. Belki kadın düşmanı bir Homongolos veya Mavi Sakal. Künyesine bakalım. Nüfus kaydında şehirli yoksul yazıyor. Polis dosyasında “tavşan boku”, jandarma istihbarat kayıtlarında “eli kalem tutan çulsuz,” notu düşülmüş. İnstagram’da kaydı yok. Derin hafızada “menfi” olarak geçiyor. “Olumsuz biri” anlamında. Uyurken turuncu melek görünümüne bürünebilen birinin sicili nasıl bu kadar sevimsiz olabilir ki? Soruyu burada bırakalım. Masasına dağılmış notlarına göz atalım.”s.8

Kirpi Saçlı’nın birbirini tutmayan dağınık notlarına anlam veremeyelim. Kafası karışık biri olduğunu düşünelim. Böylece bir anlama varmış ve anlamsız kalmış olalım.” s.11

Alıntılardan yola çıkarak, Kirpi Saçlı’nın fiziksel özelliklerinin yanı sıra, yazarının yalnızlık olarak tanımladığı, benimse “yalnız olma” diye tanımladığım haline de romanın daha ilk sayfalarından şahitlik etmeye, başkişi hezeyanlarına, hasletlerine, oluşturduğu kurgusal karakter ile sohbetlerine ortak oluyoruz.

“İçimden bir his geçti, tercümesi şöyle: ‘Kendimi bir kenara itilmiş, kendi yanığı ile tütsülenir zannederken başka bir yangına, yersiz yurtsuzlar atlasına mı düştüm?’ Sınırları silip atan, yanık kokulu bir rüzgâr mı esiyor? Anlaşılmaz şeyler mi söylüyorum Nezihe Hanım?” s.11

“Nezihe hanım kim? Bilmiyorum. Bir gün yavruağzı renkli elbisesi içinde bir kadın gördüm. Topukluları üzerinde kararlı duruşu ile her ne yapacak ise onu yapmaya hazır bir insan gördüm. Belki de gördüğümü sandım.” s.12

Yalnızlık geçmişten bugüne içinde bulunduğumuz ya da kimilerine göre içimizde bulunan zamanın büyük travmalarından biri olarak görülüyor. Öyle ki herkes bundan muzdarip, şikâyetçi. Birçoğumuzun göz önünde bulundurmadığı, geçirilen evrelerden sonra, öteki ile birlikte olamama hali. Bazı filozoflar yalnızlaşmaya kayıpların, yok edişlerin yol açtığını savunsa da Freud; yalnızlığı karanlık, kapalı alan, yükseklik gibi fobilerle bağdaştırır. Ona göre yalnızlık aslında içsel bir meseledir. Yalnızlık ve yalnızlaşmayı birbirinden ayırırsak yalnızlık olgusu genellikle olumsuz algılanır. Kilitli odalar… Kapalı kapılar… Hücreler… Pisagor, “Kendisiyle yalnız kalamayan insan başkasıyla bütünleşemez,” derken İlhami Algör ekliyor,

“Hisli Kirpi! Sürekli diş ağrısı çeker gibi her fırsatta yalnızlıktan şikâyet eden, saçlarına ak düşmüş birinin neden bir beraberlik kuramamış olduğu sorusunu şuraya bırakalım. Sorunun yanına bir erkek şairden çaldığımız şu cümleyi ekleyelim: ‘Sevmeyi bilmeyenler icat etti yalnızlığı.’ Yanına, bir kadın edebiyatçıya ait zıt anlamlı bir cümle bırakalım: ‘Sevmek insanı yalnızlaştırıyor.” s.65

Sartre yalnızlaşmanın, bir kimsenin dışlanmasının farkına varma sürecinin acı verici olduğundan ve aynı zamanda bunun üretkenliğe ve yaratıcılığa da yol açacağını ifade eder. Yazarlığın da yalnızlıkla bağdaştırıldığını, Kirpi Saçlı’nın yazar kimliğini de göz önüne aldığımızda Sartre’ın haklılığını kitaptan bir alıntıyla bağdaştırabiliriz.

“Ona Nezihe adını verdim ve duruşunu hafızama aldım. Hafızaya alınan şeyler bazen kendiliğinden hareket ederler. Siz de yardım ederseniz hikâyeler oluşur.” s.12

Son olarak toplamda doksan dokuz sayfa olan Hisli Kirpi kurmacasını illüstrasyonlarıyla süsleyen Seda Mit’e değinmeden geçemeyeceğim. Yazarın resmetmeye çalıştığı şeyleri fazlasıyla çizimleriyle yansıtmış. Anlatının yanında çizimlerin de ayrı değer kattığı Hisli Kirpi, yalnızlık temasına oturtulmuş, hacim olarak kısa gibi düşünülse de vurucu ve altında çok şey barındıran bir metin. Tıpkı hayat gibi,

“Hayat oyunbaz ise dil ne bok yesin Nezihe Hanım?” s.59

İlhami Algör, Hisli Kirpi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2. Baskı 2024

Editör: Burak Akbaş

Visited 43 times, 1 visit(s) today
Close