Süreyya Deniz Özceylan kimdir?
İnsanın “ben”i tanımlaması oldukça güç. “Ben” dediğimiz nedir aslında? Dıştan ailemizin, toplumun; içten genlerimizin şekillendirdiği bir “ben” ne kadar otantik bir varlıktır? Yine de bir şeyler söylemem gerekirse eğer, Süreyya Deniz bir ötekidir aslında. Çocuksuz olmayı tercih etmiş bir kadın; işçi bir babanın işçi kızı, bir melez, bir siyahidir. Bir hiç kimsedir ve belki herkestir biraz da.
Hâl Bu Ki isimli kitabı neden yayımladınız?
İnsanın asıl derdi kendisiyle sanırım. Kendini anlama. Bunu da ancak ötekiyle yapabiliyor. Kurmaca bir dünyada ötekini anlatarak bunu yapmaya çalışıyorum galiba. Öyküler aracılığıyla katlandığım yerleri açmak, insan olma hallerini ortaya çıkarmak istiyorum. Kötü kokan, karanlık, insana dair ne varsa artık onları görmek; onlarla yüzleşmek belki biraz da bu kokuya, bu karanlığa bilinçsizce değil de artık bilerek bir miktar boyanmak için. Bütün bunları yaparken yalnız olmak istemediğim için yayımlamak istedim. Yoluma birkaç ortak bulabilirim umuduyla.
Neden okuyorsunuz?
Bütün Tanrıları öldürülmüş, bütün doğruları elinden alınmış, düzenbaz bir sisteme köle edilmiş; merkezsiz kalmış bu dünyada gerçeğe yeniden ulaşmak için doğrulara varabilmek için ve en çok da dağılmış, oradan oraya savrulan parçalarımı toplamak, yeniden bir bütün olmak için okuyorum. Referans noktamı belirlemek için okuyorum. Ne zaman elime bir kitap alsam zerrelere bölünmüş her bir parçamın yavaş yavaş merkezine çekildiğini, orada bir vücut oluşturduğunu hissederim. İşte o zaman yeryüzündeki konumum belirir ve gündelik yaşama bırakabilirim kendimi.
Neden yazıyorsunuz?
Bir söyleşisinde şöyle der, Roberto Bolano, “Yazar olmak hoş -yok, ‘hoş’ doğru sözcük değil- kendine özgü eğlenceli anları olan bir eylem ama edebiyat benim için nasıl eğlenceliyse aynı şekilde hatta daha eğlenceli olan başka şeyler de biliyorum. Banka soymak mesela. Ya da film çekmek. Ya da jigolo olmak. Ya da yeniden çocuk olup az çok apokaliptik bir futbol takımında oynamak. Ne yazık ki çocuk büyür, banka soyguncusu öldürülür; yönetmen meteliksiz kalır, jigolo hastalanır ve geriye yazmaktan başka çare kalmaz.”
Bolano’nun aksine ardımda bıraktığım kırk yıllık süreci düşündüğümde elimde pek de eğlenceli şeyler olmadı benim. Metaforlarla düşündüğümü fark ettiğim andan itibaren yazmak tek rotam oldu. Seçeneksizlik içinde bir seçenek benim için yazmak. Kendime belirlediğim bir yazgı.
Hayatın amacı sizce ne olmalı?
Hayatın bir amacının olmadığını düşünenlerdenim ben. Onu bizzat bizler yaratmak zorundayız.
- Bir Yazar Beş Soru: Süreyya Deniz Özceylan - 21 Ocak 2025
- 23. Tudem Edebiyat Ödülleri için Başvurular Açılıyor! - 17 Ocak 2025
- Mahal Edebiyat Okuma Kulübü Yeniden Kuruluyor! - 16 Ocak 2025