Öncelikle bu güzel sorular için Mahal Dergi’ye, Yasemin Hanım’a ve Onur Bey’e teşekkür ederim… Bütün Mahal Dergi okuyucularına çok sevgiler, içimden geldiği gibi cevap verdim, umarım okuyanlar hoş vakit geçirir…
1. Emrah Kaman denince akla mizah geliyor, filmler, diziler sahne şovları… Peki kimdir Emrah Kaman?
Dümdüz, normal insan formunda bir yaratıktır, sokakta gördüğünüz herhangi bir canlıdan hiçbir farkı yoktur.
2. Emrah Kaman gülmeyi nasıl tanımlar? İnsan bunca bunaltıcı bir yaşama, çağa rağmen neden mizaha sarılır. Şifa mı, kaçış mı, yoksa başka bir tanımı var mı?
Çok özür dilerim, ama eskiden böyle sorulara şu şöyledir, bu böyledir diye büyük büyük cevaplar verebiliyordum, ama artık hayatta hiçbir konuda kendimi emin ya da tanım yapabilir görmüyorum. Ben içgüdüsel olarak bir şeyler yazıyorum, oynuyorum. Bazısına insanlar olumlu tepki verip gülüyorlar, bazılarına gülmüyorlar… Güldüklerini tutuyorum, gülmediklerini atıyorum. Gülmek ve mizahla ilgili tek bildiğim şey bu…
3. İnsan değişimini çok fark edemiyor olsa da – içsel olarak kesin biliyor ama kabul edemiyor- temelde bir yerde hisler değişiyor, popüler olmak, güç, vs. Popüler olmaya başladıktan sonra hayatınızdaki en temel değişiklik ne oldu?
Ben öyle çok popüler bir insan değilim… Meraklısına, diyebileceğimiz biriyim… Ama bu bile benim hayatımı az çok düzene sokmaya yetti… Ne kadar inkâr edersek edelim toplumda sanatsal olarak kabullenilmek için popüler bir iş yapmak gerekiyor. Yoksa bizim memlekette değil sanatçı, edebiyatçı, yazar, senarist, mizahçı insan yerine bile konmuyorsunuz… Nereden biliyorsun diye sorarsanız kendimden biliyorum… Senelerce senaryo gruplarında çalıştım, asistanlık yaptım. Çevremdeki herkes, ‘bu da boş işlerle uğraşıyor işte’ diyordu… Ne zaman ki popüler oldum, bütün doğum günlerine çağırılır oldum. Yani siz değişmiyorsunuz aslında, ama çevreniz çok değişiyor. En azından bende böyle oldu.
4. Çok büyük bir pastanın her yerinden ısırıldı ve belki de en büyük ısırık mizahın oldu. Acımasız da bir savaş aynı zamanda bu. Sektöre girip yol aldıktan sonra neler gözlemlediniz, savaş boyaları sürdünüz mü?
Burada kastettiğiniz herhalde sinema sektörü… Ben bir savaş görmedim valla… Tek şahit olduğum günü kurtarmaya çalışan insanlar… Ayrıca kendimi sektör(!)den bir insan olarak görmüyorum. Para kazanmam gerekiyordu, hâlâ gerekiyor. Mecburen sektöre işler yazıyorum, oynuyorum.
5. Günlük yaşamınızda mizah nerede duruyor, siz izleyici güldürürken içinizde kırılan bir şeyler var mı, varsa bu kırılan yerleri tamir edebiliyor musunuz?
Edemiyorum… Ama mizah artık benim için bir iş… En kötü anlarımda bile bazen aklıma bir espri geliyor, mecbur not almam gerekiyor. Bu notlar bazen iyi çıkıyor bazen kötü… Çoğu zaman kötü çıkıyorlar… Kullanılmıyorlar bile… Ama benim işim de bu… Aklıma ne gelirse gelsin not almak, yeri gelince de test etmek… Mizah artık hayatımda sadece bu kadar yer kaplıyor…
Ayrıca benim kendi beğenilerimin kimsenin umurunda olmadığını anladım ve kabullendim artık.
6. Masanın başına geçip cebinizdeki notları masaya çıkarınca en fazla neden besleniyorsunuz?
Benim yaptığım mizah artık tepki üzerine kurulu… Yani benim çalışma alanım artık bilgisayar başından daha çok, seyircinin önü… Çünkü herhangi bir şeye sadece benim gülmem hiçbir şey ifade etmiyor, en azından bir iki kişi katılmalı… Yoksa deli gibi bir şey oluyorsunuz…
7. Hem platformlarda hem de ulusal kanallarda çeşitli işler yaptınız, Emrah Kaman bu işler içerisinde en fazla hangi işte kendi oldu?
En çok kendim olduğum işlerim; stand up gösterim ve Kaçma Birader filmi… Aile Şirketi ve Kardeş Payı’nın birkaç bölümünde de kendimi gördüğüm yerler var.
8. Komedi ve dram kol kola gezer evet, ama size deseler ki bir iş yaz: Hem komedi hem dram olması şart. İkisini nasıl harmanlarsınız?
Klasik bir cümle vardır bilirsiniz; bir hikâyeye yakından bakarsanız dram, uzaktan bakarsanız komedi diye… Örneğin Hababam Sınıfı… Uzaktan bakınca dertsiz tasasız lise öğrencileri… Azıcık yakınlaşalım, karakterlerin hayatlarına “zoom” yapalım…
N’olacak bu İnek Şaban’ın hali? Bu çocuk hangi okulu kazanacak da iş bulacak da ev geçindirecek? Kaç yaşına gelmiş daha kendini idare edemiyor, yarım akıllı(!) bir şey…
Ya Mahmut Hoca? Çoluk yok, çocuk yok, karı(!) yok, aile yok… Dört tane serseriye adanmış heba olmuş bir hayat… Bir de onlar yüzünden kalp krizi geçirecek gariban…
Uzun lafın kısası… Komedinin kuralı da bu değil midir zaten…
Trajedi+zaman=Komedi
Değişken tek şey zaman. Zamansa izafi… Zaten bütün tartışma da buradan geliyor. Trajedinin üzerinden geçen zaman kimine yeterli geliyor kimine gelmiyor…
Şu an size de Kanye West konuşuyormuş gibi geldi mi? Bana geldi tövbe estağfurullah…
9. Emrah Kaman neler izler, bana göre Türkiye’de kısır bir senaryo dünyası var. Sizin koltuğunuzdan bakınca en fazla ne eksik?
Valla haklısınız, bence de kısır bir senaryo dünyası var… Fakat bana sorarsanız en çok ne eksik? Valla açık konuşmak gerekirse en çok seyircide para eksik… Vatandaşın ne kitap alacak ne tiyatroya, sinemaya gidecek parası var. Dolayısıyla yapılacak işleri belirleyen faktör de seyirci olamıyor. Yapımcı ya da parayı veren kimse o oluyor… Gelin üniversite öğrencilerinin, liselilerin cebine koyalım parayı, hepsini yollayalım her hafta sinemaya, bakın görün Türk yazarlardan da ne senaryolar çıkıyor.
Vatandaşın senede bir tane filme gidecek bütçesi var… Mecbur bildiği filme gidiyor… Bir tarafta Recep İvedik 4 var diğer tarafta benim gariban yeni sinemacımın tazecik, adı sanı duyulmamış filmi… Ben olsam ben de Recep İvedik’e giderim… İyi kötü hiç değilse Recep İvedik’e gittik diye story atarız…
Bakın daha işin o kısımlarına hiç gelemedik bile… “Story attıracak senaryo, kitap yazmak” diye bir tanım giriyor hayatımıza… Bakalım daha neler girecek… Hayatımıza…
10. Popülerliğin getirdiklerimi mi bağımsızın başarısı mı, siz hangisini seçersiniz?
Oradan bakınca gerçekten popüler mi gözüküyorum? Ben böyle bir hayat yaşamıyorum, kendimi de öyle çok popüler hissetmiyorum. Ayrıca bağımsız da değilim maalesef çünkü ben bir profesyonelim, buradan para kazanıyorum… Yani bu anlamda tam arada, bazen sıkışmış, eli kolu bağlı, bazen de özgür ve alnı açık hissediyorum. Bu his de bana yetiyor, bulunduğum yerden memnunum…
11. Kaçma Birader devam edecek gibiydi, bu yönde bir sinyal vermişti. Bana Masal Anlatma, Ölümlü Dünya, Aile Arasında tadında önemli bir filmdi. Neden devamı gelmedi?
Yapımcı battı…
Hayatımda iş anlamındaki belki de kırılma noktasıdır.
12. Sizi genellikle kendi yaptığınız projeler içerisinde görüyoruz. Her yerde değilsiniz. Bu bir strateji mi?
Bana pek kimse proje göndermiyor. Ama siz yine de strateji yazın, böyle söyleyince sanki ben de çok oynamak istiyormuşum gibi oldu… Öyle izlediğim herhangi bir şeyde keşke ben de şunun içinde olsaydım dediğim herhangi bir iş de yok açıkçası… O yüzden göndermemeleri daha iyi… (bir bakıyormuşsunuz seneye survivor’da coconut kemiriyorum)
13. Aile Şirketi önemli bir projeydi. Şu devirde 22 dakikalık bölüm yapmak cesaret işi. Bu tarz başka bir girişiminiz olacak mı?
Keşke yapabilsem…
- Polisiye Sesler: Alper Canıgüz - 20 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Halis Dokgöz - 13 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Timur Soykan - 6 Mart 2024