Yazar: 19:02 Deneme

Yitik Eksiklikler

ÖZLENEN SANAT

Elimi yüzüme koyar karşımdaki doğada günle dağılan görüntüleri izlerdim. 

Fondaki resmin titreşimlerinde Renoir’ı görürdüm. O ürperten dokunuşlarındaki zarif renkler, sanki sadece çocuklukta görülebilen güzel rüyalar gibiydi. Çağdaki değişime isyan ettim, bütün gülümseten anıları yok ettiği için. Ah bilmiyordum ki, giden şeyler hiç dönmeyecek.

Leonardo’daki çizgisel estetik beni büyülerdi. Matematik zekâsı da. Ama baktım yeni bir Leonardo yok! O akıl almaz nitelikteki heykelleri de arıyor gözlerim, ama onları ancak müzelerde bulabiliyorum: ne büyük eksiklik, hayatlarımızdan gün gün uzaklaşan ışık.

Büyülü resimlerden, Degas’nın balerinlerinden Monet’den bize iz kalan sisli renklerin özleminden sıyrılıp kitaplarıma yöneliyorum:

Henriette’den Kont Felix’e yazılan o ‘sevilene yol çizilen’ büyülü mektup da artık bir daha yazılmayacak; Balzac’ın sayfalarca süren doğa betimlemeleri ise bugün için ‘yolunu şaşırmış duygular’ artık. “Vadideki Zambak” ise tümüyle bir gönül eğitimi romanıdır; yine bir daha hiç yazılamayacak olan.. Yazılamayacak dediğim şey, teknoloji çağının felsefesinin bizden ‘yeni bir anlatım dili’ talep etmesi.

Ve “İklimler…” zarif bir aşk hikâyesi: duyarlı, yaralı ve yakıcı bir kitap;

“Philippe…Çok yazık olmuştu sevgilim benim;  eğer zaman yetseydi seni mutlu etmeyi başaracaktım. Ama ne yazık ki kaderlerimiz de, iradelerimiz de hemen daima tersine işler hep.” 
ISABELLE

Roman bu paragrafla biter.

Kaybedilmekte olan sevgilinin başında bir iç hesaplaşma. 

“Onu tamamıyla o an sevdim işte; bütün haklarımdan vazgeçmiştim, sadece o yaşasın diyordum, yeter ki yaşasın..” 

Acı, sevinç, sevgi aldanış. Bunların apaçık anlatımı ne de zarifti.

Ravel, Vivaldi müziği. Bizden Şerif İçli, Şükrü Tunar. İnsan isterdi elbette geçmiş yılların estetiğinde yaşamak. Ama olmuyor işte. Çağ yaralayıcı bir biçimde değişiyor.

Teknoloji, ekonomi ve sosyo-politik ortam, sanatsal biçimlemede de içerik ortaya koymakta da belirleyici. Yani günün sanatının biçimi ve felsefesi de bu oluşumlara bağlı. 

André Breton manifestosunu belirleyen şey, bütün bu değişimlerin sonucunu da içerir. Ve yaraya parmak basmanın estetiksel yönü artık düşüncenin izlerinde yürüyor. Yeni bir entelektüelizm karşılıyor bizi farklı/derin yüzüyle.

James Joyce veya Thornton Wilder ve de ‘diğerleri’ oyun bozanlık yapmasaydı klasizmin, yüzyıllar öncesi yaratımları sürecekti belki de. Hiç olmazsa izlenimcilik… Oysa yeni çağın felsefesi dönemine tanıklık talep ediyor bizden.

Bize düşen şeyse, eskiyi anıtlar listesine alıp yeniye yönelmek.

Editör: Melike Kara

Ahmet Özbek
Latest posts by Ahmet Özbek (see all)
Visited 30 times, 1 visit(s) today
Close