Alman antropolog, tarihçi ve psikanalist Erich Fromm’un yazdığı Yaşamı Hâlâ Seviyor muyuz? adlı kitabında, modern insanın kendini pasifize ederek, sahip oldukları vasıtasıyla yapay bir canlılık göstererek hayatına devam ettiğini belirtiyor. Günümüz insanının yaşam sevgisinin temeli olan aktif ve içten bir canlılığı pas geçerek yoluna devam ettiğini ifade eden Fromm, burada fark edilmesi gereken en önemli şeyin mutluluk değil canlı ve aktif bir yaşamın getirileri olduğunu savunuyor.
Bize dayatılan sanal, saydam, gelip geçici, duygusuz, acımasız, her şeyi kanıksamaya meyilli, içtenlikten uzak, gönlü dünyaya, doğaya, aşka, sevgiye kapalı bir yaşam sürdürüyoruz. Tek derdimiz görünür olmak, “like”lanmak, “tık”lanmak. Varoluşumuzun rasyonel anlamını artık bu terimlere bıraktık. Hayat, o meşhur sözdeki “sahne” olmaktan çıktı, bir “podyum”a dönüştü. Görünüyoruz, o halde varız! Bir zamanlar sahip olduklarımızın bize sahip olmalarıyla birlikte bizim çekip çevirdiğimiz hayat, artık bizi çekip çeviriyor. Ekonomik, ekolojik kriz, savaşlar, hâlâ devam eden kadim insanlık yarası ayrımcılık, faşizm ve say say bitmeyen çok daha fazlası… Sahi bu kadar şeyin arasında yaşamı hâlâ seviyor muyuz? Yoksa yine kofti bir tavırla seviyormuşuz gibi mi yapıyoruz? Antropolog, tarihçi ve psikanalist Erich Fromm, Say Yayınları’ndan Özlem Özlen Şimşek çevirisiyle yayımlanan Yaşamı Hâlâ Seviyor muyuz? adlı kitabında, modern insanın kendini pasifize ederek, sahip oldukları vasıtasıyla yapay bir canlılık gösterisiyle, yaşam sevgisinin temeli olan aktif ve içten bir canlılığı pas geçerek, yaşamdaki en önemli şeyin mutluluk değil canlılık olduğunu savunuyor.
Dokuz bölüme ayrılan Yaşamı Hâlâ Seviyor muyuz?’un ilk bölümünde Fromm, kitabın zeminin oluşturan bu temel soruyu yöneltiyor okurlarına. Modernizmin amaç yerine araçları koyarak günümüz insanını yönlendirdiğini belirten Fromm, dünyanın ahval ve şeraitine karşı insanın farkında olmadan da olsa yaşamı tercih ettiğinin altını çiziyor. İkinci bölümde insanın ahlaki sorumluluğu üzerinde duran ve bunun yaşamın vazgeçilmezlerinden biri olduğunu ifade eden Fromm, üçüncü bölümde bencillikle kendini sevme arasındaki farkı ortaya koyarak bu iki kavramı net bir şekilde birbirinden ayırmak gerektiğini, insanın kendini sevmesinin dünyadaki başka şeyleri sevmeye de kucak açtığını söylüyor. Yaşam içerisindeki aktiflikle beraber yaratıcı bir tutumun kendiliğinden baş gösterdiğini dördüncü bölümde ele alan yazar, beşinci bölümde yaşama isteğinin baskınlığı üzerinde duruyor. Gücün neredeyse her şey demek olduğu günümüzde, insanın omzundan hiç inmeyecek gibi duran güçsüzlük duygusuna değinen Erich Fromm, kitabın devamında, tüm bunların psikolojik ve tinsel tarafını da masaya yatırarak dört başı mamur bir “yaşamı kullanma kılavuzu” ortaya çıkarıyor.
Belki de günümüzün en önemli sorununa işaret eden Yaşamı Hâlâ Seviyor muyuz?kitabında Erich Fromm, hayatın tüm kötülüklerini bir bir sayarak bireyin yeterince yaşamı sevmeme hakkının olduğunu gösteriyor gibi olsa da tam tersine insanın bunlara inat yaşamaya devam ettiğini, yaşamdan vazgeçmediğini ama öyle ama böyle, bireyi “şimdilik, ölene kadar hayatta” olduğu gerçekliğiyle yüzleştiriyor.
Editör: Melike Kara
- Bağbozumunda Cinayet! - 6 Ocak 2025
- Mühürlü Zamanların Kadınları - 31 Aralık 2024
- “Aman Tadımız Kaçmasın” - 28 Aralık 2024