Yazar: 22:50 Öykü

Unutulmayan Aşk

Yola çıktığımızda güneş tepemizdeydi. Nedense aklıma unutmadığım, unutamadığım yağmurlu Doğu Karadeniz yolculuklarım geldi. Gece otobüsleriyle yapılan birbirinin tekrarı sıkıcı yolculuklar. Su damlacıklarıyla dolu pencerelerden dışarıya göremezdik. İzlemek isterdim biri biterken diğeri başlayan Karadeniz kentlerini. Zaman daha çabuk geçerdi. Giderken sağ tarafta oturmak iyidir kentleri görebilirsiniz. Sol tarafta adı gibi gecenin karanlığının hâkimi Karadeniz vardır. Tadı olmazdı kesif karanlığa bakmanın. Şimdi güneş otobüsün içini ısıtıyor. Kentimin tek ve her daim nöbetçi dergisinden okumaya başlıyorum. Sümeyra’nın öyküsü akıyor kıvrıla kıvrıla giden yolda.

“Yalnız yaşıyor, çoğu vaktimi herkesten uzak kendi dünyamda sürekli yazarak geçiriyordum. Dostluğa, sevgiye inanmıyor belki de inanmaya korkuyordum. Birine güvenmek, bağlanmak ürkütücü geliyordu. Yalnız kaldığımda bu duygularım depreşiyordu. Sevginin, aşkın insanın içinde yaşanası duygular olduğuna kendimi fazlasıyla inandırmıştım.

Bir kadın vardı. Yalnızca bir kadın diye adlandırmam ona haksızlık olurdu. Bu kadın sevmenin yüceliğini, aşkın sihrini bana uzaktan da olsa gösterdi. Uzaktan diyorum hiçbir zaman karşısına geçip duygularımı söyleyemedim. Niye mi? Galiba kendimi ona layık görmüyordum.

Ona şiirsel metinler yazıyordum asla veremediğim. Ona sesleniyordum kâğıtlarda kalan haykırışlarla. Güneş sarısı saçları, boncuk boncuk bakan deniz mavisi gözleri aklıma takıldıkça konuğu oluyordu yazıların onun hiç haberi olmasa da.”

Kentin silueti çok geride kaldı. Dağlara tırmandıkça sis çökse de güneş seni bırakmayacağım diyor. Bırakma bizi güneş, aydınlat dünyamızı. Bulutların arasındaki karlı doruğa çıkana dek soluğu kesilen otobüs, dar vadiden ovaya inerken aslan kesildi. Bıraksan koşacak aşağıya kadar. İyot kokusunu alamıyorum. Çok geride kaldı deniz. Tersakan çayı eşlik ediyor ovaya inişimize. Sanki onun akışına uyduk da bizi bir yerlere götürüyor denize başkaldırmış asi çay.

“Onunla, o deniz mavisi gözlerle soğuk bir kış akşamı kitapçıda karşılaştık. Dışarıda sulu kar yağıyordu. Karşılaştık desem de onun beni fark etmediği bir andı. Çok heyecanlanmıştım sanki tüm duygularım önüne serilmiş gibi. Saniyeler içinde kalbimde hızlı hızlı nice duygu yaşadım. Aşk mıydı bu, tanımlamaktan korktum.”  

Çaydı, kahveydi, ufak tefek atıştırmalıklardı derken ikram faslı bitti. Ne yapmalı da uzun saatleri sıkıcı halden uzaklaştırmalı? Ne yapmalı da ırak diyarları yakın kılmalı? Yol uzun, yolculuk uyuyamadıktan sonra sıkıcı. Mola verdiğim okumaya devam. Yarım kalan öyküyü bitirmeliyim.

“Aradan ne baharlar ne kışlar geçti de ona karşı duygularım hiç değişmedi. Koca kentte görmedim onu. Karşılaşmadım ondan ize. Duygularım artarak sürdü. Aşk mıydı adı bilemedim. Adını bile bilmediğim birine tutulmuştum. Yazarak sesleniyordum benden haberi olmayan platonik aşka. Beni bilme duygusunun bile korkuttuğu kadına. Sokağa çıkmaktan çekindim onunla karşılaşma endişesiyle. Yaşamım değişir düşüncesiyle bu kentten gitme kararı aldım.”

Ani bir fren sonrası okumaya ara verip ön koltuklardaki yolcuları izledim biraz. Şoför arabesk müzik dinlerken leblebi atıştırmakta. Şoförün sağ arkasındaki koltukta oturan kasketli amca yüksek sesle video izleyip kahkaha atarken yanı başında kravatı ve ceketiyle “Ben bir devlet memuruyum,” diyen genç adam keyifsizce bakıyor amcanın telefonuna. Benim karşımdaki teyze ise dizine uzanmış -torunu olsa gerek- çocuğun başını okşayıp dualar okuyor gözünü yoldan ayırmadan. Ben mi? Şoföre odaklanıp birlikte direksiyon sallamayı unutmalıyım. Öyküye dönüyorum finali merak ederek.

“Yıllardır yaşadığım kenti terk ettim. Yaşayacağım koşuşturma unutturur onu, aklıma gelmez demiştim. Önce tüm yazımı alacak bir yolculuğa çıktım. Otobüs yolculuklarında, otel odalarında yanı başımdaydı yazılarım. Bir araya getirmeye karar vermek bile heyecanlandırdı, yüreklendirdi, harekete geçirdi beni kitaplaştırma düşüncesi. Bu çabam belki de bir aşktı, aşkın kaynağıyla tanışmadan. Aşkın duygusu bile güzeldi.”

Öykü, platonik aşk için oluşacak kitap hayaliyle bitti. Yazarının hiçbir zaman unutmadığı, unutamayacağını söylediği bir aşkla. Arabesk müzik dinleyen şoför nereden estiyse pop müziği kanalına geçti. Tesadüf bu ya “Beni unutma,” diyordu şarkıcı.

“Beni unutma, unutma, beni unutma / Bilirsin, unutulmak dokunur ya her insana /
Sen de kendi payından bir hatıra seç / Ve o ben olayım, unutma, beni unutma”

Akın Ersöz
Latest posts by Akın Ersöz (see all)
Visited 15 times, 6 visit(s) today
Close