Dudaklarımı yırtıyor beynimin uğultuları,
saçlarımda kof endişeler avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Bir yer var,
dünyanın tüm çocukları mutlu,
nenem ve dedem yatağımın ucunda
sarı sıcak gülümsüyor.
Bir hasret türküsü büyüyor gırtlağımda,
insan nerenin yabancısı değil?
Kimse neden konuşmuyor?
Diyebilir miyim ki
“kalbimi annemin karnında saklamak istiyorum” —
bu mağrur arzu yedi yerimden beni yaralıyor.
İmkânsızlıklardan bir uçurtma süzülüyor göğün ovasından,
her gelen bakıp geçiyor.
Ellerim yaralı,
gök uçurtmaya sevdalı.
Gırtlağımda bir hasret türküsü büyüyor:
“Herkes diyarında, muhabbetinde,
bilmem bizi ne civara yazmışlar.”
“Bazı türküler için yaşanılır
ve ölünür bir hüviyettir türkü,” diyor bir ahşap ustası.
Gömleğimin sol cebine dokuz kelime doluyor
Gönendi ruhum bundan istifade,
çocukluğumun silueti yansıyor kalbimden,
bir kelebeğin ömrü uzuyor.
Beynim endişelerin kurtlarını kemiriyor,
dudağımın alnacında ortanca güzelliği —
hayata dair her şey
öyle ya da böyle olacağına varıyor.
Bir türküdür yaşamak.
Omzuma konan kelebek
gözlerimden kalbime gülümsüyor.
Onun da kafası karışık.
Tökezlemeden düzelmiyor hiçbir şey,
hiçbir şiir yazılmıyor.
Editör: Melike Kara