Sonsuz bir beyazlık içinde siyah bir nokta.
Pencerenin buğulanmış camını elimle sildim. Alabildiğine uzanan beyazlığa daldım öylesine. Yıllar, yollar, anılar, acılar, umutlar beyazla kaplanmıştı. Kar mikropları geçmişi de temizler mi?
Bir siyah nokta var çok uzaklarda. Duruyor mu, hareket mi ediyor anlayamıyorum. Büyüyor yavaş yavaş, arkasında bir çizgi oluşuyor. Buraya doğru gelen bir şey mi? O büyüdükçe arkasındaki çizgi uzuyor. Çizgi uzadıkça beyazlık tam ortadan ikiye bölünüyor.
Bir sıcaklık yükseliyor göğsümden yukarı. O olabilir mi?
Ya oysa? Ne yaparım, bilemiyorum, düşünemiyorum, iç sesim sustu. Her şey sustu, kuşlar, ağaçlar, bulutlar, rüzgarlar hepsi sustu, kıpırdamadan beyazlığa sığındılar.
“Sevmek için geç, ölmek için erken” *
Attila’yı çağırdım.
-Bak, karşıda siyah bir nokta var.
-Yok bir şey yanılıyorsun.
-Var, hareket ediyor, gittikçe de yaklaşıyor.
-Tamam canım, hadi gel sana bir kahve yapayım.
-Bana inanmıyor musun?
-İnanıyorum tabii ki. Gelecek, ama bugün değil. Ben de bekliyorum.
-Ne zaman?
Ve susuyorum gene. Attila şöminenin karşısına, sevgili koltuğuna gömülüyor. Piposunu dolduruyor. Yakıyor. Derin derin içine çekiyor. Kahvesinden bir yudum alıyor. Gözleri ateşe dalıyor. O da susuyor.
Benim kahvem soğuyor. Pencereye dönüyorum yeniden. Siyah nokta kaybolmuş. Beyaz gene dümdüz, lekesiz, sessiz, ıssız.
-Ne zaman, diye soruyorum yeniden.
-Ölmek zamanı gelince, diyor Attila, sevmek zamanı çoktan geçti.
- Attila İlhan
- Siyah/Beyaz - 26 Aralık 2021