Hastane odasının camı, kasvetli bir kasım gününe bakıyordu. Gri gökyüzü, rüzgârla savrulan sarı yapraklar ve damlalarla yıkanmış pencereler… Hepsi bir ağızdan fısıldıyor gibiydi: “Zaman burada farklı akar.”
Üç haftadır buradaydım. Hayatımın tüm telaşı, hastane koridorlarının ağır sessizliğine karışmıştı. Gözlerim, günün çoğunu pencerenin dışında bir umut aramakla geçiriyordu. Bir iyileşme umudu mu, yoksa sadece dışarıdaki hayatı hissetme isteği mi, bilmiyordum.
İşte o sabah, kapı yavaşça aralandı. İçeri küçük adımlarla bir kadın girdi. Bastonuna dayanarak yürüyordu. Başında bembeyaz bir örtü, yüzünde derin çizgiler vardı. Her adımında bastonun yere hafifçe vuruşuyla yankılanan bir ritim oluşuyordu. Sessizce göz göze geldik. Kadın, başını hafifçe eğerek selam verdi. Ve odanın köşesindeki eski sandalyeye oturdu. Hiç konuşmadan.
İlk gün öylece geçti. Sonraki gün de. Kadın her gün, aynı saatte geliyordu. Geliyor, oturuyor, tespihini parmaklarında ağır ağır döndürüyordu. Bazen gözlerini kapatıyor, dudakları kıpır kıpır dua ediyordu. Bazen de pencereden dışarıyı seyrediyordu; sanki her şeyin çok ötesine bakar gibi. Konuşmadık. Konuşmaya da gerek duymadık. Sanki kelimeler, bu dostluğu bozmaktan korkuyordu.
Bir sabah, bastonun tıkırtısını duymadım. Kapı aralanmadı. Saatler geçti. İçimde tuhaf bir sıkıntı büyüdü. Öğleden sonra hemşire geldi. Elinde küçük, deri kaplı bir Kur’an ve yaşlı bir tespih vardı.
“Bu sabah…” dedi hemşire, gözlerini kaçırarak, “…hakkın rahmetine kavuştu.”
O an, içimde bir şeyler paramparça oldu. Adını bilmediğim, hikâyesini hiç duymadığım o kadın, bana bu dünyada en sessiz ama en derin dostluklardan birini bırakmıştı.
Taburcu olduğum gün, odamın kapısında uzun uzun durdum. O köşedeki sandalyeye baktım, boştu. Baston sesi yoktu. Tespihin usulca dönmesi yoktu. Sadece sessizlik… Fakat o sessizlik bile doluydu; hatıralarla, duasıyla, bana sessizce öğrettikleriyle.
İçimden bir dua fısıldadım:
“Rabbim seni en güzel yerinde ağırlasın.”
O günden sonra öğrendim ki; gerçek dostluk bazen bir çift sözde değil, bir sessizlikte büyür. Bazen adını bile bilmediğin bir insan, kalbinde derin izler bırakır. Ve insan, en çok böyle sessiz vedalarda olgunlaşır.
Editör: Nisa Demirtaş
- Sessiz Dostluk - 25 Mayıs 2025
- Saat Tamircisi - 12 Mayıs 2025
- Ebe Anne - 3 Nisan 2025