Yazar: 17:53 Öykü Kitabı, Röportaj

Nilgün Çelik ile Söyleşi

Mahal Edebiyat ailesi adına Sayın Nilgün Çelik’e söyleşi teklifimizi kabul ettiği için teşekkür ediyorum. Yakın zamanda Alakarga’dan çıktı Hotman’ın Öyküleri. Hotman, Çelik’in ikinci kitabı. Bu kitapta Karadeniz’e, Cide’ye uzanıyoruz. Başarılı kurgusuyla olağan ve olağanüstü olayları bir potada eritip edebiyatımıza yeni bir karakter kazandırıyor Nilgün Çelik. Coğrafyanın özellikleri, bölgenin kültürü satırların içinde bizi kendisini okumaya mahkûm ediyor. Bir öykü kitabını bir çırpıda okumak ne kadar zor ise bu kitabı elinizden bırakmak da bir o kadar zor oluyor böylelikle.

Yukarıdaki paragrafta da söz ettim aslında. Olağan ve olağanüstü olayları bir potada başarılı bir şekilde eritiyorsunuz öykülerinizde. Siz büyülü gerçekçilik akımı için ne dersiniz, yazarken size ne gibi kolaylıklar ve zorluklar getirdi?

Yazılarımda efsaneler ve masallardan her zaman besleniyorum, onları okumak benim için çok büyük zenginlik fakat Hotman’ın Öyküleri‘nde  bir harman var. Belki de okuduğum bu birikimimle hayal gücüm, hayal gücümle çocukluğumda dinlediklerimin harmanı var. Çocukken yaz tatilleri köye gittiğimizde akşamları babamın dizine yatıp onun kendi akranlarıyla konuşmalarını dinlerken  aklımda kalanların harmanı diyebilirim. Açıkçası büyülü gerçekçi bir şeyler yazayım diye başlamadım. Benim derdim maceralı bir öykü yazmaktı ve birikimlerim bu noktada ortaya çıktı. Tabii bu olağanüstü olayları anlatırken zaman zaman zorlandım ben de. Ama pes ettirecek zorluklar değildi. Kahramanımın komikliği çok yardımcı oldu aslında ilerlememe. Kolaylık konusu ise: bu olağanüstü olaylar dilin de katkısıyla akıp gitti. Türkçe muhteşem bir dil. Dilimi çok seviyorum. Bazen gerçekten kalem kendi kendine yazdı. 

Hotman’ın Öyküleri, Alakarga

Biraz Hotman karakterinden söz edelim istiyorum. Ana karakterimiz Hotman ancak öykülerde birçok karakter çıkıyor karşımıza. İncebel Hayriye, Delikanlı, Kepçe Hasan bunlardan bazıları. Karakterlerinizi neye göre seçtiniz? Bu karakterlerin eğer gerçek yaşamda bir karşılığı varsa, sizi yazarken zorladı mı?

Bu öykü dosyası pandemide oluştu. Tam kapandığımız kimseyle muhatap olmadığımız zamanda. O yüzden enerjisi temiz bir dosya oldu. Bu esnada tabii ki annemle sık görüştüm. Böyle bir dosyadan haberi vardı ve benim veritabanım annem oldu. Hotman ve Delikanlı gibi birkaç kahraman aklımdaydı elbet ama birçoğunu annemden aldım. O anlattı. 😊 Delikanlı benim babamın babası. Dedem. Hotman, dedemin akrabası. Aslında her ikisinin de gerçek adları var tabii ama köyde bu lakapları kullanılıyordu. Açıkçası yazarken zorlanmadım. Delikanlı’ya fazla yer vermemiş olmanın hüznü var sadece. Karakterlerimin hepsi gerçek. 

Karadeniz bölgesi, edebiyatımıza sayısız sanatçı kazandırmıştır. Bunlardan biri de Rıfat Ilgaz. Özellikle Ilgaz’ın adını söyledim. Çünkü kendisi Cideli. Siz Ankara’da yaşıyorsunuz. Neden Ankara’yı değil de Cide’yi mekân olarak seçtiniz?

Bunu çok severek çok heyecan duyarak vefa ve minnetle yaptım. Bahsedilmemiş, unutulmuş ama tablo gibi duran bir coğrafya var ve ben de bir şeyler yazmaya çabalayan biriyim. Neden olmasın? Zevkle yazdım. Yaz tatilleri kısa sürelerle gittiğimizde de sonra uzun uzun kaldığım dönemlerde de benim içim köyüm, köyümün yolları, tahta evimiz, kulağını sürekli verdiğinde işkence olabilecek oluğa akan  su sesi, nerede öttüğünü görmeye çalıştığım envaı çeşit kuşlar, her sene biraz daha büyüyen ceviz ağaçlarımız, ormanın yavaş yavaş yürüyüp köye yanaşması hepsi hepsi benim aşık olduğum olgular. Ben doğaya ve doğanın azmine aşığım. Doğa içindeki tüm canlılarla kutsal benim için. O yüzden yazarken çok zevk aldım. 

Hotman’ın Öyküleri’nde yer alan bazı öyküler Öykü Gazetesi’nde karşımıza çıktı. Dergilerde de yazan biri olarak, dergilerin bir bir kepenk indirdiği bir dönemde, dijitalleşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce ilerleyen süreçte bir kaçış noktası olur mu?

Tabii ki bu duruma üzülüyorum. Dergilerin büyük bir çoğunluğunun edebiyata katkısı görmezden gelinemez. Ayrıca geri planda çok kuvvetli bir ekip var. Özveriyle çalışan. Bu anlamda da dergilerin yaşaması ve desteklenmesi gerektiğini hep söylüyoruz. Ama ekonomik şartlar gerçekten zorlamanın ötesinde yok etmeye odaklanmış gibi. Okumayalım, görmeyelim, bilmeyelim. Umarım bu değişir ve yazılı basına herkes rahatlıkla ulaşır dergiler uzun yıllar okunur. Dijital meselesi ise bunu benim yaşımdakilere sorarsanız tabii ki basılı yayını tercih edecektir ama yeni gelen kuşak -artık z kuşağı da bitti alfa kuşağı- ortalarda dolanan. Onlar böyle tek tuşla dokunmanın kolaylığını görünce ele alınan dergiler gazeteler komik ve gereksiz olacak. Ben bu yüzden dijitale de uzun ömürler diliyorum ama basılı yayınlar biraz daha sürsün diliyorum.  

Nilgün Çelik

Karakter öykülerinde veya karakter romanlarında bir okur olarak ben serüvenin devam etmesini bekliyorum. Karşımıza İnce Memed çıkıyor ilk olarak. Bir karakter romanı olmasa da Sus Barbatus! da bölgeye ışık tutuyor ve karşımıza birçok karakter çıkarıyor. Hotman’ın maceraları devam edecek mi? Edecekse öykülerle mi romanlarla mı olacak bu?

Yaşar Kemal benim için ansiklopedi gibidir. O birikim o tecrübe her bir koldan incelenebilir eserleri.  Sus Barbatus!, çok kıymetli hocamın eseri, bir başka değerde elbette. Edebiyatımıza önemli bir katkı olduğunu her söyleşimizde bahsettim.  Eserin değeri,  yazılmasının üzerinden çok uzun zaman geçmeden anlaşılmış olması mutluluk verici. Burada beni  ayrıca çok mutlu eden, edebiyatımızda uzun süre yer alacak bu eserin sürecine dahil olmak beni çok gururlandırıyor. Şimdi sorunuza gelecek olursam, Hotman’ın serüveni burada bitti. Onunla vedalaştık. Şu an yeniden bir macera düşünmüyorum. Fakat aynı coğrafyada yine büyülü gerçekçi denebilecek bir novellam var. Küçük bir roman dosyam. Yine oralarda gezeceğiz. Yine harika görseller var. Umarım bir gün o da okurla buluşur. 

Yazarlığın yanı sıra eğitmenlik de yapıyorsunuz. Ankara’da atölyeler gerçekleştiriyorsunuz. Yazar arkadaşlarınızla etkinlikler düzenliyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? 

Pandemi öncesinde her hafta bir yazar arkadaşıma etkinlik yapıyordum. Şimdi epey ara verdik. Bu ara  tehlikeli buluyorum etkinlikleri. O yüzden yazılı olarak söyleşi yapıyorum. Prolog dergide yayınlanıyor. Özel bir okulda hafta sonları Yaratıcı Yazarlık  kulüp derslerine giriyorum. Bunun dışında online olarak çocuklarla hayal kurma, kendini ifade etme, masal okuma ve yazma atölyeleri yapıyorum. Oldukça yoğun geçiyor yani. 

Son olarak, klasikleşen final sorumuzla bitirmek istiyorum. Hayatın amacı sizce ne olmalı?

Biraz klasik bir cevap vereyim hayatımızın amacı insan gibi davranmak, insan gibi yaşamak ve sevginin kalbimizden yok olmasına müsaade etmemek. Sevgi yoksa insanlıktan çıktıysak zaten her şey imkânsız olmaz mı? 

Mahal Edebiyat ailesi adına katıldığınız için teşekkür ederiz. 

Ben çok teşekkür ederim güzel sorularınız için…

Mete Karagöl
Visited 65 times, 1 visit(s) today
Close