Yazar: 09:34 Kitap İncelemesi

Mühürlü Zamanların Kadınları

Mükerrem Yılmaz’ın kaleme aldığı Zamansız Kadınlar, gerçekleri masal gibi akıtırken sayfalarında, “Bunlar ancak masallarda olur” vecizesini gerçeğin içine yerleştiriyor. İsmiyle müsemma bir kitapta, hikâyelerle buluşturuyor okurlarını en içten “haller” ve “anlarla”. 

Mükerrem Yılmaz, İstanbul Beyoğlu’nda dünyaya gelmiş. Amcalar, halalar, kuzenler, yengeler ve çekirdek aile, aileden birileri olan komşulardan oluşan Feriköy’deki kalabalık bir ortamda büyümüş. Mahallenin köşe başındaki pos bıyıklı kitapçının müdavimi hatta müptelası olmuş. Kitap alacak parası olmadığında, dükkân sahibi istediklerini alıp okuyabileceğini, okuduktan sonra da geri getirebileceğini söylemiş. 

Bu devir daim uzun süre devam ettikten sonra televizyonda gördüğü tiyatrocunun bahsettiği Jules Verne’e tutulmuş. Bu defa kitabı kendi parasıyla alacakmış. Kumbarasına attığı paralar artacağına azalır olmuş zira annesi dikiş kursu için ödeyeceği paranın üstünü onun kumbarasından tamamlarmış. Yine pos bıyıklı kitapçı bir güzellik yapıp Denizler Altında 20.000 Fersah’ı önceki tarifeden vermiş Yılmaz’a. İlkokulda anlatmaya, ortaokulda yazmaya başlamış kendi öykülerini. Sonra dergiler için yazmış. Çocuklara, yetişkinlere masallar anlatmış. Açık Radyo’da “Hayattan Hikâyeler” adlı bir program yapmış. Şimdi de en büyük hayali olan bir kitaba önsöz yazmış. Ama kendi kitabına! Buraya kadar anlattıklarım Mükerrem Yılmaz’ın öyküsü. Yılmaz’ın A7 Kitap etiketiyle yayımlanan Zamansız Kadınlar adlı kitabı ise aynı yola farklı yönlerden çıkan “mühürlü zamanlar”a ait kadınların öykülerini anlatıyor.  

Toplam on öyküden oluşan Zamansız Kadınlar, Mükerrem Yılmaz’ın kendi deneyimlerine bastığı ayağının üzerinden yükselen metinleri bir araya getiriyor. Bunu elbette açık açık vurgulamıyor ancak kitaptaki her öykünün buram buram yaşanmışlık kokmasından anlaşılıyor. Ve büyük, daha doğrusu yaldızlı hayatlardan bahsetmiyor oluşundan. Sıradan, sade, basit kadınlar kaplıyor köşeli öykülerinin dört tarafını da. Bazen bir metropolde kalabalığın içinde toz zerresi kadar yer kaplayan bir kadın, bazen yalnızlıkla yoğrulmuş bir köyde züccaciye dükkânına giren fil misali, “dizini kırıp” oturduğu yere sığamayan bir kadının gönlüne, zihnine götürüyor. Durmak bilmeyen ve bazen farkında bile olmadıkları bir mücadelenin dünkü, bugünkü, yarınki kadınlarının yaşamlarına ışık tutuyor elini hiç de korkak alıştırmadan. İnceliğin işlediği dilini kemiğinden ayırarak anlatıyor meramını en içten haliyle. Çocuk kadınlar, büyük kadınlar, yaşlı kadınlara yer açıyor sayfalarında. Kulak kesiliyor dertlerine. Yazmıyor, anlatıyor onları. Her birimize de kucak açıyor böylece. 

Mükerrem Yılmaz, Zamansız Kadınlar’ın önsöz niyetine yazdığı, kitabın henüz başındaki “Başlarken” bölümünde, “Şimdilerde hayallerim, benim masalım olmaktan çıktı, masalım gerçeklerdi. Yazarken; kendime, gerçeklerin masallardan hassas bir imbikten damlarcasına aktığını hatırlattım. Yaşamın içinde gördüklerimi, duyduklarımı masallarda yakalamaya çalıştım belki de,” diyor. Dediğini de yapıyor kitabında. Gerçekler masal gibi akarken sayfa sayfa, “Bunlar ancak masallarda olur” vecizesini gerçeğin içine yerleştiriyor. “Zamansız Kadınlar”, ismiyle müsemma hikâyelerle buluşturuyor okurlarını en içten “haller” ve “anlarla”. 

Editör: Melike Kara

Visited 20 times, 1 visit(s) today
Close