Yazar: 12:12 Deneme

Kalabalık mı Yalnızlık

Çok kalabalığız! Gürültülü bir dünyaya atıldık. Belki de bu sebepten içimiz kendimizden çok dünyadakilerin sesiyle doldu. Başkalarının varlığına duyduğumuz ihtiyaçtan beslendi bu kalabalıklara çekilmemiz. Aksi büyük bir boşluk olurdu, hiçlikte kalmak. Ki buna tahammüllümüz yok. Öyle ya da böyle var hissetmeye müptelayız.

TDK 2024 yılının kelimesini bir milyona yakın kişinin oyuyla “kalabalık yalnızlık” olarak belirledi. Her bir insan kendi içinde ayrı bir dünya düsturundan yola çıkınca zihinlerde bu kelime nasıl yankılanıyor, merak ettim doğrusu. Terapi odasında yaptığımız gibi daha çok betimletmeye, açtırmaya yeltendim. Yani bir pipo her zaman bir pipo mudur? Ya bizim kişisel dünyamızdaki anlamı? Tek tek milyonlarca insana sorup açtıramayacağıma göre kendi dünyamdan bakmak istedim bu kavrama.

Varoluşsal yalnızlık, anlamı olmayan bir dünyaya atılmakla başlar. Yani dünyada bulunmamızın doğal bir sonucu. Her ne kadar kabul edemesek de. Bize sunduğu sadece yalnızlık değildir. Anlamsızlık, boşluk duygusu, yabancılaşma, izolasyon hissi ile yan yanadır. Var olmaktan hiçliğe doğru uzanan bir yelpaze gibi. Bu sebeple belki de yalnızlığın formları vardır diyebiliriz. Yaşayan her bir kişiye göre şekillenebilir. Ontolojik anlamda yalnızlığı seçmek diye bir şey yoktur. Önce bunu kabul etmeliyiz. Yalnızlık seçilmez, sadece deneyimlenir. Bu deneyim, birbirimizden farklı olmamız dolayısıyla bizleri bambaşka yerlerden etkileyebilir. Bir de dünyadaki yalnızlığımız var, ontik yalnızlığımız. Bu bazen kendimizi çevremizden tamamen izole ederek, bazen de gerçek anlamda görülmeyeceğimiz kalabalıklara karışarak olabilir. “Kalabalık yalnızlık” günümüz dünyasının yoğun sanal platformlarında deneyimlediğimiz bir tür yalnızlık. Bu şu demek: Yalnız olarak geldik buralara fakat dünyada bulunma halimize katkı sunacak insanlarla buluşabiliriz. Bu seçimde özgürüz. Bilgisayar, telefon, tablet hep elimizin altında. Tek bir tuşla dilediğimiz uygulamadan dilediğimiz kadar kişiyle buluşabiliyoruz. Kaydırıyoruz, tıklıyoruz, yazışıyoruz… Yaşadığımız tüm hisler karşıki dağa çarpıp bize dönen yankılar gibi kendi içimizden çıkıp kendimize doğru dönüyor. Böyle bir yerden bakınca aslında yine kendi yalnızlığımızı başka bir formda deneyimliyoruz gibi gelmiyor mu size de? İşte bu da ne kadar sınırlı bir özgürlüğümüz olduğunu hatırlatıyor. Ne kadar yakınlık kurmak istersem o kadar adım atıyorum klavye üzerinde. Sonra içimde uyanan hislerle canlanıyorum. Sanki iç dünyamızda katman katman yükselen merdivenlerimizi tırmanma şansı veriyor ekranın ardı. Merdivenler de bizim çıkan da biziz. Ekranı kapadığımız o an, karanlık ve kocaman boşlukta tek başımıza kalakalırız. Karanlık ekranda gördüğümüz sadece kendi yansımamızdır. Yani tüm gerçekliğimiz. Aslında seçiyor gibi göründüğümüz o kalabalıklarda seçmiş olduğumuz yine koca bir yalnızlık oluverir. Bir yanımız o doğuştan taşıdığımız yalnızlıktan kaçmaya çabalasa da diğer taraftan içine doğduğumuz o tanıdık olan duyguyu aramaya devam ediyoruz. Sözde yalnız olmadığımız bir dünyadan temelde yalnız olduğumuz bir yere dönmek gibi her seferinde. Yoğun uyaranlar ve kalabalığın içinde yine o karanlık boşluğu arıyoruz gibi. Öyleyse seçim bunun neresinde kalıyor? Ne oluyor da kendimizi hiç ilerleyemeyeceğimiz bir oyunun içinde buluyoruz? Belki de seçiyor gibi hissederek dünyamızın Tanrısı olup baştan yaratıyoruzdur. Bir bakıma haksız da sayılmayız. Seçimimiz her ne şekilde kalabalığa doğru olsa da dönüp dolaşıp yuvası yalnızlıkta uyur. O yuva yaratımın gerçekleştiği yerdir. Sait Faik yazmazsa delireceğini ifade ederken ontolojik yalnızlığıyla nasıl baş başa kalıp hiç çıkamayacağı o evi nasıl yaşanır hale getirdiğinden bahseder bize. İçine düştüğümüz dünyada anlamlar yaratmak tam da bu yalnızlıkta nasıl kalacağımızı belirler. Yelpazenin bize iyi gelen kısmında ev kurmamızı sağlar.

Mesele kalabalıkları seçmek, ötekiyle diyalogda olmak, yankıları duymak, hissetmek falan değildir. Asıl mesele yalnızlığın bir yılın kavramı olmadığını anlamak ve dünyada kalmaya cüret ettiğimiz yegâne evimiz olmasıdır. Büyük seçimimiz, bunu seçemeyeceğimizi kabul etmektir. O zaman yelpaze açılır. Yaratıcılığımız zenginleşir. Biz büyürüz. Yalnızlık baki kalır.

Editör: Burak Akbaş

Özlem Akkel
Latest posts by Özlem Akkel (see all)
Visited 14 times, 14 visit(s) today
Close