Yazar: 17:39 Film İncelemesi, İnceleme, Sinema

Iron Jawed Angels Filmi ve Toplumsal Cinsiyet, Toplumsal Hareket

Demir Çeneli Melekler, 2004 yılında yapılan tarihi dram türünde bir filmdir. Yönetmenliğini Katja von Garnier üstlenmiştir. Filmde 1. Dalga Feminizm anlatılır.

Filmi toplumsal cinsiyet ve toplumsal hareket açısından incelersek; cinsiyet, doğan çocuğun cinsel organından referansla belirlenmesidir. Toplumsal cinsiyet ise kadın ve erkekliğin toplumun ve kültürün etkisiyle belirli rollere göre hareket etmesidir. Toplumsal cinsiyeti “özcü” bir şekilde açıklayanlar; kadınların ve erkeklerin toplumdaki rollerini ve yapacaklarını biyolojik öze bağlı olarak açıklarlar. Filmde de gördüğümüz üzere haklarını arayan kadınlar, özcü erkeklerin söylemlerine maruz kalırlar. Washington’da yürüyüş yaparken bir anda erkeklerin öfkelenmesi ve “Annenin yanına dön!”, “Erkek özentileri!” demeleri özcü bir söyleme örnektir çünkü kadınlar evlerinde kalıp ev işlerine ve çocuklara bakmalıdır hakları için bir yürüyüşe katılmaları biyolojk olarak onlara uygun değildir. Raewyn Connell ise bu görüşe karşı çıkmış, toplumsal cinsiyetin biyolojik bir açıklamasının olmadığını, genetik olarak kodlanmış içgüdülerimizin olmadığını söyler ve ortaya “cinsiyet düzeni” kavramını atar. Bu kavramı açıklarken üç aşamadan bahseder; emek, güç ve kateksis.  Filmde cinsiyet düzeniyle açıklayabileceğimiz en önemli kavram “güç/devlet” kavramıdır. Filmde kadınların haklarını savunmada diretmesinin temel sebebi ataerkliğin devlet tarafından desteklenmesidir. Alice, açlık grevi yaparken hapishanenin akıl hastanesine gönderildiğinde devlet başkanına özel bir saldırısının olduğuna inandırılmaya baskılanır ama o, “Benim Wilson’a kişisel bir saldırım yoktur, onun başkanlık makamına karşı bir hak aramam vardır. Sizin kalbinizle benim kalbim arasında bir fark yoktur, siz nasıl parlamentoda kendinizi özgürce ifade etmek istiyorsanız biz de istiyoruz,” der. Devlet tarafından görmezden gelinmeleri, kendilerini hukuksal bir dille ifade etmelerine rağmen hala oyalanmaları “toplumsal hareket” eylemlerini doğurur. Charles Tilly’nin repertuar çeşitliliği kavramına bakacak olursak: Repertuar çeşitliliği dört temele dayanır; liyakat, birlik, nicelik ve adanmışlık.  Liyakat, ele alınan durumun olması gereken kadar değer görmediği ya da başka biçimde değerlendirilmesi şartını içerir. Filmde de gördüğümüz üzere 1. Dalga Feministlerin liyakatı; kadınların erkekler gibi kamusal alanda oy kullanması ve bu durumun topumda değer görmesidir. Birlik kavramına bakacak olursak, ele aldıkları durumda ortak bir iradeye sahip olmalarıdır. Filmde kadınlar hakları için bir arada hareket edebilecek iradeye fazlasıyla sahiptirler. Nicelik ise en değerli kavramlarından biridir çünkü bir toplumsal hareket ne kadar desteklenirse o kadar dönüştürme kabiliyetine sahip olur. Filmde de bu desteğin, üst üste haksızlıklara dayanamayan gönüllü kadınların katılmasıyla artığını görüyoruz. Son olarak taleplerde ısrarcı olup mevcut otoriteye karşı çıkmak olan adanmışlık kavramı filmde en keskin işlenen kavramdır. Alice ve önderliğindeki birçok kadın Beyaz Saray’ın kapısında savaş olmasına rağmen boykotlarına devam etmiş, sonucunda hapis cezasına çarptırılsalar da davalarından vazgeçmemişlerdir. Bu adanmışlık kadınları daha da cesaretlendirmiştir. Alice açlık grevi yaparken diğer kadınlar da açlık grevi yapmaya başlamıştır. Filmde 2. Dalga Feminizm baskın olarak işlenmemesine rağmen o dönemde de özel olanın politik olduğuna dair küçük nüanslar verilmiştir. Örneğin; Emily kadın hareketini ne kadar desteklerse desteklesin kocasının senatör olmasından dolayı bunu gizlice yapar. Bağışları ve desteği gazetede yazılınca kocası bu duruma sinirlenip, kartını kapattığını ve çocukları annesinin yanına gönderdiğini söyler. Psikolojik şiddete maruz kalan Emily kocasına karşı hakkını savunur ve sırf zengin bir erkek diye bu evin ona kalmayacağını, onun da o çocukların annesi olduğunu söyler. O yıllarda daha baskın olan kadınların oy hakkı olduğu için o dönemin feminist hareketleri anlatılır, ev içi olaylar ertelenir. Filmde etkileyici ve akılda kalan sahnelerden biri; Emily’nin kocasının senatör olmasına rağmen hapishanede kalmaya devam etmesi, açlık grevine katılması ve kocasıyla konuşmaya gittiğinde hegemonik erkek olan kocasının onu “anneli” kavramından vurmaya çalışırken onun, “Burada olmamın tek sebebi onlar,” sahnesidir. Bu sahnede her direnişin bir gelecek planı ve değişimi içinde barındırdığını, “iyileşmenin”, “hakların eşitliğinin” en çok gelecek nesile katkısı olacağını ve onları ileriye taşıyacağı belirtilmiştir.

Nur Güney
Latest posts by Nur Güney (see all)
Visited 23 times, 1 visit(s) today
Close