Yazar: 21:00 Kitap İncelemesi

“Her Şeyi Bırakıp Gitmeyi Düşünüyorum” Kitap İncelemesi

Onur Özkoparan’ın ilk romanı HŞBGD, Mahal Edebiyat Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Yazarın “Lojman” adlı öyküsünü okuyan herkesin beklentisi olan bu roman Esenyurt’un tekinsiz sokaklarında her gün “bengi dönüşünü” tavaf eden tekinsiz insanların dünyasına sürüklüyor bizi. HŞBGD, iki farklı anlatıcı kahramanın “her şeyi bırakıp gitmeyi düşünmekte” ortaklaşacağı bir yeraltı romanı.

Romanın Konusu ve Karakter Analizi:

Kahramanların ilki Macit. Fakat ben onunla başlamak istemiyorum, çünkü o bir sonuç.  Bu yüzden anlatmaya kitap boyunca adını sanını hiç duymayacağımız “isimsiz” kahramanımızla (benim gözümden kaçmış olabilir mi?) başlamak belki en doğrusu. Kahramanımız hakkında bildiğimiz ilk şey Amasya’da Alevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açması ve kapatana kadar taşıyacağı katliamlarla dolu mirası. Yazar, her ne kadar, bu konuya pek değinmese de kahramanın gündelik yaşamında ve karakterinin şekillenmesinde belirleyici bir özellik olarak mezhepsel bağlarının belirleyiciliğini görmemizi sağlıyor. Mezhepsel travmalarının üzerine babasının travmalarını da yükleyen kahramanımız “her şeyi bırakamadan” Tekirdağ’a gidiyor. Burada Mete’yle içtiği şaraplar ve âşık olduğu kadın dışında onu daha fazla tanıyamasak da Esenyurt’ta bir kez daha yollarımız kesişecek.

Esenyurt’un biçimsiz gökdelenleri kadar oğlancı hamamcıları da var. Kerim’den öğrendik. Kerim. Bizim gerçek öğretmenimiz. Rivaldo Sinan kadar. TRT’nin RT’sinin olmadığı zamanlarda Rivaldo’nun Valencia’ya attığı röveşatayla Franco’ya dair temelsiz nefret duyan herkes ayağa fırlamıştı. Sonuç. Şampiyon Real Madrid. Bir önemi yok. Türkiye’de Beşiktaşlıyız çünkü. Ama Rivaldo Sinan var. Kıvrak. Romanın temeline oturuyor. En büyük ağıtlarımızı onun için yakabiliriz. Çünkü tostu salçayla pişiriyor. İşte, Barcelona şampiyon olamadıysa sırf bu yüzden üzülüyoruz.  Aradan yıllar geçiyor. Ama biz yirmi yıl sonra yine Rivaldo’ya üzülüyoruz.  Çünkü o röveşatanın hakkı şampiyonluktu, şampiyonlar ligi değil. Seni bağrımıza bastık Rivaldo Sinan (ölümsüzsün).  Rivaldo Sinan, Kerim’le beraber romanın başkahramanı ve asıl anlatıcısı olan Macit’in arkadaşı. Olay örgüsü dışında mekânın ve atmosferin kuruluşunda en önemli sacayaklarından biri olarak karşımıza çıkıyor ve roman boyunca kurulan karanlık, argo dili en iyi o konuşuyor. Yeniden Macit’e dönelim. Macit, Türkiye’deki yüz binlerce atanmamış öğretmenden biri. Branşı felsefe, fakat roman boyunca o taraklarda bezini görmüyoruz. Bir filozoftan çok Esenyurt’un kendisi gibi. İşsizlikle cebelleşip durduğu her gün, imdadına elinde bir birayla Kerim gelip yetişiyor.  Manzaraları hep aynı; rantın tartışmasız sembolü olan gökdelenler. Eniştesinin arabasını tamire götürdüğü sanayide tanık olduğu gasp olayı etrafında şekillenen kurgu içinden çıkılamayacak bir kaosa dönüşüyor. Yazar, yerli yersiz uykuya dalan Macit’in rüyalarında bilin çakışı tekniğini kullanarak kahramanın travmalarını arka planda başarılı biçimde yansıtıyor. Rüyadan uyanan Macit bu sefer riyalara dalıyor. Bodoslamadan. Çünkü çocukluğunda 2.5 litre kola olan bahislerin yerini 2.5 oranlı ganyanlar almıştır artık (90’ları yaşayan herkes bilir bunu. En iyisi hiç yaşamamak).

Başlarken de belirttiğim gibi Macit bir sonuç. Hâkim üretim ilişkisi içerisinde, güvencesiz çalışmanın, şiddetin, sefaletin ve toplumsal çürümenin ortasında kalmış, bir çıkış yolu bulamayan herkes gibi kaçmayı tek çıkar yol olarak gören yığınla insandan biri. Kendisi gibi yığınla insanla bıraktıkları şeyin bir bumerang olduğundan habersiz “her şeyi bırakıp gitmeyi düşünüyor.” Bu haliyle HŞBGD’yi kara bir mizahtan çok bir tür sistem eleştirisi olarak okuyabiliriz.

Dil ve Anlatım:

Romanın ince hacmine rağmen meramını anlatmakta hiçbir güçlük çekmiyor yazar. Böyle olmasının nedeni yoğun betimlemelerden uzak, sade bir dili tercih etmesi. Çoğu okur için sıkıcı olan bilinç akışı tekniği bile kullanıldığı bölümlerde bu sebepten keyifli bir hale geliyor.

Altını Çizdim:

“Atanmamış bir öğretmen olarak içi boş siyasi manifestoların en gözde mezesiydim. Meslek onurumu korumak için çıktığım mahkemede ‘müebbet işsizlikle’ yargılanıyordum.” (s.13)      

Son Söz Niyetine:

Aslında başlarken belirtmem gerekirdi. Bu roman gibi bu romanı inceleme yazısı da bir ilk. İnce sicim üzerinde yürümek kadar zor bir şey olmasa da hatasıyla sevabıyla kabul edilsin isterim.

Visited 42 times, 2 visit(s) today
Close