Don DeLillo, Amerikalı bir yazar olarak modern kültür, teknoloji ve insanlık durumu gibi temaları işleyen eserleriyle tanınmaktadır. Yazarlık kariyerinden önce bir reklam ajansında çalışan DeLillo, reklamların insanların bilinçaltını nasıl manipüle edebileceğini ve sıradan yaşamlarına nasıl müdahale edebileceğini yakından deneyimlemiştir. Bu deneyimi, bireyleri “mutlu tüketiciler” haline getiren süreçlerin nasıl işlediğini anlamasına olanak tanımıştır. Bu bağlamda, tüketiciliğin bilinçaltını şekillendiren etkileri, Beyaz Gürültü (Hidalgo, 2004) adlı romanının birçok bölümüne yansımıştır. Roman, ölüm korkusu, tüketicilik ve medyanın toplum üzerindeki etkisi gibi temaları hicivsel bir üslupla ele alır.
White Noise (Beyaz Gürültü), farklı frekanslardan gelen seslerin birleşimi iken, David B. Morris, beyaz gürültüyü, tüketici kültüründen kaynaklanan çevresel tehditler olarak tanımlar.
“Beyaz Gürültü, tüm farklı frekans aralıklarının seslerinin bir araya getirilmesiyle üretilen bir gürültü türüdür. Ancak, bu alıntıda, David B. Morris beyaz gürültüyü, tüketici kültüründen kaynaklanan çevresel tehditler olarak tanımlar.” (Morris, 1996)
![](https://mahaledebiyat.com/wp-content/uploads/2025/02/image.png)
Roman, tüketiciliğin birey üzerindeki yıkıcı etkilerini derinlemesine işler. DeLillo, tüketimin bireylerin kendilerini birer nesne gibi hissetmelerine neden olduğunu vurgular. Günlük yaşamın sıradan ürünleri dahi, tüketicilik aracılığıyla toksik tehditlere dönüşerek varoluşa nüfuz eder ve tanımlanamaz hale gelir. Bunun sonucunda, bireylerde psikolojik problemler ortaya çıkar; insanlar, reklamların ve medyanın yönlendirmesiyle yanlış algılara kapılır ve tüketici şizofrenisi olarak tanımlanabilecek bir durumla karşı karşıya kalırlar. Jacques Lacan’ın psikanalitik teorisiyle ilişkilendirilen bu durum, bireylerin kimliklerini ve zihin halleri arasındaki bütünlüğü kaybetmesiyle karakterize edilir (Currie, 1998; Vungthong, 2018). İnsanlar, ölüm korkusundan ve çevresel tehditlerden kaçmak için tüketiciliğe yönelir, ancak bu süreç onları daha fazla tehdit ve yabancılaşmaya maruz bırakır. DeLillo, modern toplumda medyanın ve teknolojinin bireylerin hayatlarını nasıl şekillendirdiğine de odaklanır. Medya, yalnızca bilgi ve eğlence sağlayan bir araç değil, aynı zamanda bireylerin gerçeklik algısını yeniden inşa eden güçlü bir simülasyon mekanizması olarak işlev görür.ean Baudrillard’ın simülasyon teorisi çerçevesinde değerlendirildiğinde, romandaki medya ve reklam unsurları, gerçekliğin yerini alan bir “hipergerçeklik” yaratır. Bireyler, bu hipergerçeklik içinde, medya tarafından oluşturulan sahte bir dünyada yaşamaya başlar.
DeLillo’nun romanında ölüm korkusu da merkezi bir tema olarak işlenir. Modern tüketici toplumunda ölüm, doğal bir olgu olmaktan çıkar ve bir tehdit olarak algılanır. Romanın merkezinde, Jack Gladney ve eşi Babette’in ölüm korkusuyla başa çıkma çabaları yer alır. Ölüm korkusu, modern toplumda bireylerin karşılaştığı en temel varoluşsal sorunlardan biridir. Tüketim kültürü, bireylere bu korkuyu bastırmanın bir yolu olarak sunulurken, aslında bu korkuyu daha da derinleştirir. Babette’in ölüm korkusuyla baş etmek için kullandığı deneysel bir ilaç olan “Dylar”, bireylerin teknolojik çözümler aracılığıyla insan doğasının temel sorunlarını çözme çabasını simgeler. Ancak, bu çözüm de başarısızlıkla sonuçlanır ve ölüm korkusunun kaçınılmazlığı bir kez daha vurgulanır. Jack Gladney’nin ölüm korkusuyla mücadelesi, romanın en çarpıcı temalarından biridir. Jack, ölümün kontrol edilemez doğasına karşı çaresizdir ve bu korku, onun düşüncelerini sürekli olarak meşgul eder. Jack’in toksik bir kimyasal maddeye maruz kalması, ölümün yalnızca bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal bir tehdit olduğunu da gösterir. Bu korku, bireylerin çevresel toksinler ve yaşam tarzlarından kaynaklanan erken ölümlerle karşı karşıya kalmasıyla daha da derinleşir. Örneğin, Tibet kültüründe ölüm doğal bir fenomen olarak kabul edilirken, Amerikan tüketici toplumunda ölüm reddedilir ve tüketim ürünleri aracılığıyla ondan kaçılmaya çalışılır. Ancak bu kaçış, daha fazla çevresel tehdit yaratır ve bireyleri sürekli bir döngüye sokar.
Romanın yapısı, postmodern edebiyatın özelliklerini taşıyan parçalanmış bir anlatı ile dikkat çeker. Reklam jingleları ve sloganları, anlatı çizgisinin sürekliliğini kesintiye uğratarak, bireylerin bilinçaltına nasıl sızıldığını gösterir. Örneğin, “Krylon, Rust-Oleum, Red Devil” (s.159), “Mastercard, Visa, American Express” (s.100) gibi sloganlar, karakterlerin düşüncelerini bölerek roman boyunca tekrar eden bir motif haline gelir. Bu unsurlar, tüketici toplumunun bireylerin zihinsel süreçlerini nasıl etkilediğine dair güçlü bir anlatım sunar.
DeLillo’nun süpermarketleri ve alışveriş merkezlerini, modern tüketici toplumunun sembolleri olarak kullanması da oldukça çarpıcıdır. Süpermarketler, yalnızca tüketim yapılan yerler değil, aynı zamanda bireylerin kimlik ve anlam arayışı içinde kaybolduğu mekanlar olarak betimlenir. Mallar, sosyal statü ve güç sembolleri olarak görülürken, tüketim bireylere kişisel mutluluk ve başarıya ulaşmanın bir yolu olarak sunulur. Ancak DeLillo, bu tüketim kültürünün sürdürülebilir ve tatmin edici olmadığını göstererek, tüketiciliği başarısız bir metanarratif olarak sunar. Roman, bireylerin tüketim yoluyla aradığı kimlik ve anlamın, nihayetinde onları daha büyük bir boşluğa sürüklediğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyar, Bireyin tüketim süreciyle birlikte kendi özünü kaybedip hissizleşeceğini, tükettiği ürünlerle birlikte adeta birer metaya dönüşeceğini, böylece anlamını yitirerek etkisiz hale geleceğini ve medya aracılığıyla yönlendirilen tüketim çılgınlığı içinde sadece bir meta olarak algılanacağını ifade eder. Beyaz Gürültü, yalnızca edebi bir başyapıt olarak değil,aynı zamanda sinemaya da ilham kaynağı olmuştur. Noah Baumbach’ın 2022 yapımı uyarlaması, romanın derin temalarını beyaz perdeye taşıyarak DeLillo’nun vizyonunu daha geniş bir kitleye ulaştırmıştır. Film, romanın postmodern unsurlarını ve toplumsal eleştirilerini güçlü bir şekilde yansıtarak, eserin modern tüketici toplumundaki yerini pekiştirmiştir.
Editör: Gülçin Yurdaer
- Don DeLillo’nun Beyaz Gürültüsünde Postmodern Tüketicilik - 13 Şubat 2025