Yazar: 02:19 Deneme, Genel, İnceleme, Kitap İncelemesi

Ben Olma Halidir Biblo Hayat Üçlemesi 

Metin Aydın’ı bir söyleşi sırasında tanıdım. Kendine sorduğu sorulara verdiği cevaplarla ilgimi çekmişti. Pierre Bourdieu ve Alain Darbel “Sanat Sevdası” kitabında, “Zamanı geldiği için Sanatın Krallığı’nın dünyaya hükmettiği şimdiden görülebiliyor: Devletlerin dikkatini ısrarla ve ciddiyetle bu noktaya çekmek, artık manevi bir açlığın pençesinde kıvranan, yeni bir yeryüzü nimeti arzulayan çağdaş toplumların bu yeni ve zorunlu ihtiyaçlarına cevap vermeleri açısından şarttır.” diyor. Bu bağlamda yazar Metin Aydın; hâkim otoriteye, topluma aykırı görüşlerde ortaya çıkıyor, avantgarde ve sürreal çatışmacı dünya paradigmalarını kurgularken bunu adeta insanın beynine sıçratan kelimeler bütününü zihinlere yerleştiriyor… Doğrusu onu okumak çok da kolay olmadı; düşünce yapısını çözümlemek, Andrey Arsenyeviç Tarkovsky’nin filmlerindeki metaforlar, reel ve inançla yazılmış şiirsel bir sinemayı andırıyor. 

Metin Aydın’ın (Red Yayınevi, deneme, 2024) Biblo Hayat Üçlemesi deneme kitabında; merak uyandıran cümleleri birer metafor aslında. Kimlik meselelerini coğrafyamızın holistik, kozmopolit yapılarını, sosyo-kültürel ve bütünsellik kavram karmaşasını, ütopya’nın zifiri karanlığını, parçalanmışlık duygularını, soyuttan somuta dönüşen hayatları anımsatıyor… Estetikten ziyade mutlak güzelliğe ulaşan ruhun mükemmelliğini, mühürlenmiş sayfaların dilini mürekkebiyle dağılan daktilonun ses aralığını, kelimelerin ruhunu okumak/görmek hiç de kolay olmadı. Yaşadığı coğrafyanın tipik ritüellerinin sorgulanamayan dokuzuncu kapısının son anahtar taşıyıcısı gibi… Eğer ilahi kapı aralanırsa çözülebilir, yok anahtar açmazsa sonsuza kadar mistikleşir… Nathalie Heinich, “Bu noktada sanat artık sorgulamanın başlangıcı değil, varış noktasıdır.” diyor. Üçlemedeki kitapları incelediğimde; yazdıklarında bütün sanat dallarının bir arada toplanmış halini gördüm diyebilirim. Takvimlerin, zamanın, mekânın, kavramın, kentin, doğanın, insanın, mizahın, aşkın polemiğini taşıyor… Kurduğu dil yaralıyor, acıtıyor, söylüyor, konuşuyor… Üçlemenin son kitabı olan “Kiler’de” aynı adlı denemesinde yazma işini bir serüven olarak gördüğünü yazar. Sürekli sizi dürten bir hali vardır. Celladın üstüne gider gibidir. Keskin düşünce yapısı korkusuzdur. Yarala(n)maktan asla korkmaz; acımasızdır kelimeleri. Açık sözlü ve üstü kapalı değildir. Bir giyotin kadar keskindir kelamı!.. Kimlik meseleleri, derin bir realiteye gebelik söz konusudur. 

Biblo Hayat, Bisturi (Huzursuz Metinler) ve Kiler isimleriyle okurla buluşan “Biblo Hayat Üçlemesi“; gerçeğin bütün çıplaklığıyla kara mizahın tadına ulaşır… Yazmak bir sonsuzluk hali… Yeni kelimeler, yeni hikâyeler, yeni olay örgülerini sunuyor okura… Her satırda zamanla oynar gibidir… Sanki bugün dünyanın sonuymuş gibi, dünyaya atfeder telaşını!.. Denemelerde şiir bir sevgili gibi dökülür sayfaların üzerine; yıllanmış bir mürekkep sanki… Yazarın ruhunda şekillenen ve bir ekspresyonist metamorfozu, iç dinamiklerini dışa vurmasıyla ilişkilidir. “Bisturi” kıssasında; “hiç sonlanmayacak gibi duran bu biri diğerinin kötü bir tekrarı sığ gündemlerin kuyruğuna takılıp giden hayatlarımız!..” diyen yazar; gerçek bir yaşamı kaleme alır… Stilinde bohemlik görürsünüz, düşüncelerini düşünce mekanizmasından süzmez, direkt söyler içindeki kaosun realitesini… Yaşadığı coğrafyada söylediklerini güçlü kılan birçok yaşanılmış acılar, sancılar söz konusudur… Acı olmadan, onu yaşamadan, hissetmeden, kaos, karmaşa, kozmopolit bir yaşam olmadan yazar olabilir mi, hiç sanmam! Keskin kalemi ve sözleriyle tanıdığım bu “giyotin yazar” olarak adlandırdığım adamın “derin bir mevzusu” olduğu belli… Kendisiyle bitmeyen kavgası, bunu etrafına sıçratan sözlerinin mührünü kırmıştır… Yazmak onun için bir yenilenme süreci ve bir bisturidir. Derdini elemli cümlelerle insanların yüzüne vurur… Metin Aydın’da tinsel bir gezegenin yarattığı metalaştırmanın yanı sıra bir tavrın çizgisini de oluşturur. Bisturi isimli denemesinde, “İnsanın çapı neyse, kendisi de odur. Dost ve düşman kıskacındaki kodlanmış yerimiz bulanıklaşıyor gitgide!” diyor. Aydın’ın göstergeler içinde kodlayıcı yaklaşımlardan oluşan imgenin, androjenliğin izlenimlerini kavramın bütününde evreni bir aktivist olarak sorgular… Yazarın monoloğunun düşünce pratiğini derleyen bir yolun yolcusudur… Üretim sürecinden okuyucuya ulaşana dek, yazılarının süreci önemli noktalar arasında yer alır. Kiler’de, “Kürdili Şovmen” ve “Akıl Tutulması” gibi yazılarında formsal deneyimlerini kapsayıcı olarak okuyucuya aktarır. Akıl pratiklerini okuyucuya sunarken gerçek yaşamdan kesitler sunar… Edebiyat ve sanatın sosyolojik karşılık bulmamasından kaynaklı “okur” ve “yazar” ilişkileri kurmaya odaklıdır. Okuyucunun zihnine bu dili (bilgiyi) şırınga eder… Okuyucuya “kumpas” kurar, meraklandırır ve üstüne üstüne gider, onlarla adeta kavga eder! Şiir tadındaki “Biblo Hayat” denemesinde, enfes bir baharat kokusu bırakır ve bu koku okuyucuya kadar bulaşır!.. 

Yazılarındaki huzursuz halin cümle ezber ve kısır anlayışlarla bir kavgası vardır. Metin Aydın’ın “Biblo Hayat”, “Bisturi (Huzursuz Metinler)” ve “Kiler” olarak bir araya getirdiği Biblo Hayat Üçlemesi, ben olma halidir aslında. Dikenli dağların, betonu çökmüş yolların, acılı bir coğrafyanın deniz gibi görünen asıl sarımtırak ovanın ta kendisidir! 

Visited 100 times, 2 visit(s) today
Close