Yazar: 13:50 İnceleme

Barok Sanatının Gerçekçi Ressamı: Caravaggio

“Sanat, hayat kadar şiddetli ve hakikat kadar acımasız olmalıdır.”

Caravaggio, bu sözü söylemedi fakat barok sanatının aydınlık yüzü olan dâhi ressam bu sözü eserlerine yansıtmayı başardı. Epik sahneleri çizdiği eserlerinde trajik bir ruh gizledi. İzleyeni derinden etkileyen trajediyi fırçasında sürükledi. Sanat tarihinde yaptığı devrimle ve epik yönünün ağır bastığı yaşam serüveni ile adını ölümsüzleştirdi. O, aydınlığın içinde var olan bir karanlıktı. Bu yazı, sanatına duyduğum hayranlığın bir ifadesi olarak Michelangelo Merisi da Caravaggio’ya adanmıştır.

Sanatın isyankâr yüzü, tam 21 yaşındayken Roma’ya ayak bastı. Roma, 16. yüzyılda pek de günümüzde bildiğimiz gibi kültür ve sanatın başkenti veya aşk şehri değil tam aksine arka sokakları ürpertici, kanun kaçaklarıyla dolu, yolsuzluğun kol gezdiği bir üçüncü sınıf dünya ülkesinden farksızdı. Ne var ki Papa sanatçıları kullanarak Roma’yı katbekat cilalamakta başarılıydı. Milano’da bir polis memurunu yaralamakla suçlanan Caravaggio, kendisine paralel olan bu şehre kaçak geldi. Bu şehir ona hem ilham hem de çatışma sundu. Caravaggio, Roma’ya vardığında yoksul ve kalacak yeri olmayan bir gençti. Hal böyle olunca bir atölyede resim çizmeye başladı. Başta meyve ve çiçek resimleri yaptı, ancak zaman geçtikçe bu çizimler, genç Caravaggio’yu tatmin etmedi. O, sanatta kendi tarzını yaratmak istedi. Barok sanatının ilk büyük temsilcilerinden biri olarak tanınan dâhi ressam, 38 yıllık kısa ve çalkantılı hayatında sanat dünyasına büyüleyici eserler bırakmayı başarmış ve kendine ait bir ses yaratmıştır. Ancak, eserleri bu denli olgunlaşmadan önce, sanat hayatının başlarında, tuvaline sıradan insanları misafir etmişti. Çalışmalarına devam ederken, 1595 yılına geldiğinde, belki de hayatının dönüm noktası olacak biriyle tanıştı: Kardinal Monte. Monte, gerçek bir sanatsever ve sanat teşvikçisiydi. Onun sayesinde, Caravaggio ilk büyük sanat siparişini aldı ve böylece sanattaki kariyerinde önemli bir adım attı. Sanat camiasında adı duyuldukça rakipleri de arttı, ancak Caravaggio, sert mizacı, inatçı ve hırslı kişiliğiyle, rakiplerine karşı sessiz kalmadı. Her fırsatta onlara cevap vermekten geri durmadı. Aralarındaki çatışmalar bazen sanat eserleriyle çözüme kavuşturuluyordu, ancak bazı kavgalarda resim ya da sanatla bir çözüm bulmak mümkün değildi. Bu kavgaları çözmek için şiddete başvuran Caravaggio, bu yöntemle rakiplerini çoğu zaman korkutmayı başardı; ancak kişiliğinin en karanlık yönlerini gizlemeyi başaramadı. 1600’lü yıllara doğru hâlâ Roma’da yaşayan Caravaggio, sanatta büyük bir ilerleme kaydetmiş ve tanınan bir sanatçı haline gelmişti. Ancak sokaklarda, bir serseri olarak tanınıyordu. Gündüzleri son derece beyefendi bir kişilik sergileyen Caravaggio, geceleri sokaklarda kavga çıkarıp, meyhane ve kerhanelerin kapılarını aşındırmaktan utanmazdı. Bu rahat tavırları ve korkusuzluğu, arkasında duran yüksek makam sahibi hamilerinin desteğinden kaynaklanıyordu. Kardinal del Monte ve Mattei ailesi gibi güçlü kişilerin onu koruyup kollayacağını bilmek, Caravaggio’ya cesaret veriyordu. Dostlarının yardımı sayesinde, hapis ve idam gibi cezaları da defalarca atlatmıştı. Yasadışı silah taşımaktan, kılıç taşımaya; ev sahibini taşlamaktan, kendisini reddeden kadınların kapısında sabaha kadar bekleyip hakaretler yağdırmaya kadar pek çok suç işlemişti ancak buna rağmen, adalet bir türlü tecelli etmedi. Sayısız kez hapse girip çıktı. Üstelik bu suçlara cinayet de eklendi. İşlediği cinayetten ötürü Caravaggio’ya sürgün ve “Bando Capitale” ismi verilen idam cezası verildi. Bando Capitale, ağır suç işlemiş kişilerin İtalya’dan ömür boyu sürgün edilmesi ve cezayı alan kişinin ülkeye dönmesi halinde öldürülmesini onaylayan yasadır. 16. yüzyılın İtalya’sında böylesine ağır bir cezaya rağmen yine de Caravaggio cezayı çekmemekte kararlıydı ve bu haberin üzerine Milano’ya kaçtı. Hatta kaçtığı yerde sanatını icra etmeyi ihmal etmedi ve âdeta yargıyla dalga geçtiği kendi oto portresi olan “Davut Golyat’ın Kafasıyla” isimli tablosunu resmetti.

Şöhreti ve şöhretine paralel olarak cüretkârlığı her geçen gün artan Caravaggio artık bir kaçak hayatı sürüyordu. Milano’nun ardından Malta’ya geçen ressam burada kılıç ustası olmaya heveslendi. İyi kılıç kullanması ve resim yeteneği sayesinde şövalyelerin ilgisini çekmeyi başardı fakat asi ruhu sayesinde çıkardığı sorunlardan dolayı burada da barınamadı. Malta’nın ardından kısa bir süre Sicilya’da kalan Caravaggio, papalık tarafından affedilme umudu ile Roma’ya dönme kararı aldı. Ne yazık ki Caravaggio Roma’ya varamadan henüz gencecik bir yaşta hayata gözlerini yumdu. Caravaggio’nun ölümü hakkında farklı skandal haberler olsa da ölüm sebebi kesin olarak belirlenemedi. Her ne kadar çılgın bir hayat sürmüş olsa da dönemin en ünlü sanatçıları arasına ismini kazımayı başaran Caravaggio başyapıtları ile bugün dahi ruhlarımızı sanata doyurmayı başarmıştır. O, tüm bu yönleriyle sanat tarihinin en çarpıcı ressamlarından biri olmuştur. Karanlık ve sert yaşamı, sanatında ortaya koyduğu dramatik güçle birleşip onu benzersiz bir ressama dönüştürdü. Ondandır ki bugün hâlâ onun tabloları karşısında gerçeğin içinde trajediyi izliyoruz.

Editör: Melike Kara

Visited 43 times, 1 visit(s) today
Close