Baharda Ölü Kuşlar kitabınızdaki öykülerde, karakterlerin iç dünyalarına derinlemesine bir yolculuk yapıyoruz. Bu karakterlerin psikolojik derinliğininasıl oluşturdunuz?
Karakterlerin psikolojik derinliğini oluştururken sıradan insanların kırılma noktalarından, günlük hayat sorunlarının ve ortak dertlerimizin bizi sıkıştırdığı noktalardan çıkış yolu ararken içinde bulduğumuz ruh hallerinden yola çıktım. Bizi engelleyen ama kendi içimize bakınca fark etmekte zorlandığımız zaaflarımız, kaybolduğumuz yerler de karakterlerimin oluşumunda önemli bir rol oynuyor.
Kitabınızdaki öykülerde sıklıkla rastladığımız yalnızlık, yabancılaşma ve umutsuzluk temaları, modern insanın varoluşsal sancılarını yansıtıyor. Bu temaları seçmenizin ardındaki felsefi veya psikolojik motivasyon nedir?
Teknolojik ilerlemenin baş döndürücü bir hızda olduğu, gündemin de neredeyse aynı hızla değiştiği, gerçek ve doğruyu anlamanın gittikçe güçleştiği, çılgın bir tüketimin içinde kaybolduğumuz belirsizliklerle dolu bir zamanda yaşıyoruz. Bu hızlı değişimler insanların birbirleriyle ve hatta kendileriyle olan iletişimini de değiştirdi. Herhangi bir şeye alışmaya çalışırken o şey hızla değişmekte. Yaptığımız işle, çevreyle, insanlarla kurduğumuz bağ ve sebep-sonuç ilişkileri sürekli değişmekte ve biz bu değişime ne kadar ayak uydurabiliyoruz? Değişime uymaya çabalarken kendi zaaflarımıza teslim oluyor muyuz? Bir yerlerde kaybolup gidiyor muyuz? Hayata uyum sağlama çabasının bizdeki karşılığı genellikle yalnızlık, yabancılaşma ve bunun sonucu olarak da çoğu zaman umutsuzluk olabiliyor. Çağımızın üzerimizde yarattığı bu etkileri aşmanın bir yolu var mı? Kendimizi nasıl var ediyoruz? Sıradan bir insan olarak kendi hayatlarımıza bakışımda ve öykülerimin temalarını seçişimde varoluşçuluk ve gündelik hayatın sosyolojisine dair okumaların bir motivasyon olduğunu düşünüyorum.
Kitabınızdaki hangi öykü, yazım süreci açısından sizi en çok zorladı veya en çok keyif verdi? Bu öykünün diğerlerinden farkı neydi?
Yazma süreci en çok keyif veren, bu nedenle diğerlerinden farklı bulduğum bir öyküm olan “Susam Taneleri”nden bahsedebilirim. Bu öyküde bir beyaz yaka çalışan olan Deniz’in gözünden Türkiye ve Güney Kore kültürünü, çalışmaya bakış açılarını, çok gelişmiş olmasına rağmen geleneklerini yaşatan bir ülkeyi, Koreli meslektaşlarının bir yabancı olan Deniz’e bakışını ve birbirleriyle ilişkilerini anlattım.
Baharda Ölü Kuşlar ismi, kitabın genel atmosferiyle oldukça uyumlu ve sembolik bir anlam taşıyor. Bu ismi seçmenizin ardındaki metaforik anlamlar nelerdir?
Baharda Ölü Kuşlar kitabımda yer alan, gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığım öykümün adı. Mart 2016’da İstanbul’da gerçekleşen patlamanın basına yansıyan fotoğrafı son derece etkileyici ve yaralayıcıydı. Yok olan masum hayatlar ve aslında yok olan masumiyet. Öykülerinin geneline yansıyan duygu da güzelliğin, saflığın, kendimiz olmanın, masumiyetin yok oluşu, kırılganlığımız.
Kitabınızdaki öykülerde gerçek hayattan izler taşıyan unsurlar var mı? Varsa, bu unsurları kurgusal dünyanızla nasıl harmanladınız?
Gerçek hayatta karşılaştığımız durumlar, kişiler, basına yansıyan haberler doğal olarak hepimizi etkiliyor. Dünya ile etkileşimimiz ve bunun iç dünyamıza yansıması kaçınılmaz bir durum. Öykülerimin de bu etkileri taşıdığını söyleyebilirim. Tüm kurgu türlerinde olduğu gibi öykü yazarken de aslında yaptığımız çoğu zaman bu izleri kurgu ile birleştirmek; karakterlere, sahnelemelere yansıtmak ve öykünün içinde bu duyguyu vermek.
Baharda Ölü Kuşlar, edebiyatımız için yeni bir öykü kitabı. Öykü türü hakkındaki düşünceleriniz nelerdir ve bu türü gelecekte nereye taşımayı hedefliyorsunuz? Öykü türünün potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kurgu edebiyatın içinde öykü roman kadar tercih edilen bir tür olamadı. Okuma alışkanlıkları ve bunun sonucu olarak tercih edilen edebi türler de zaman içinde bir değişim geçiriyor. Zamanların kısa ve her şey gibi okumaların da hızlı tüketildiği bir çağda öykünün değerinin ve tercih edilebilirliğinin daha yükselebileceğini düşünüyorum. Kısa kurgu metinlerin içinde insan olarak durumumuza sosyolojik bir perspektiften bakmanın anlamlı olduğuna inanıyorum. Öykü de bunu yapmaya imkân sağlayan bir edebi tür.
Yazma eylemi sizin için ne ifade ediyor?
Oldukça karmaşık, zorlayıcı ve zaman alan, fakat bir o kadar da değerli bir eylem. Yazma eylemiyle uğraşan kişiler de herkes gibi belli bir hayat döngüsünün ve koşturmanın içinde. Yalnız önemli bir farklılıkları var; yazmakla uğraşan kişiler bunun için kendilerince çok anlamlı, çevreleri tarafında da çoğu zaman anlam verilemeyen bir çaba sarfetmek zorunda. Yazmak benim çok kolay yaptığım bir iş değil açıkçası. Öykülerimi yazmam ve içime sindirmem çok zaman alıyor. Sayısız düzeltme yaptığımı söyleyebilirim. Fakat güzel olduğuna inandığım bir öyküyü paylaşmanın mutluluğu da tarifsiz oluyor.
Öykü dışında edebiyatın başka alanlarıyla da ilgileniyor musunuz? Edebiyatın farklı türleri arasındaki ilişkinizi nasıl görüyorsunuz?
Edebiyat ile genel olarak ilgileniyorum ve kendimi bildiğimden beri iyi bir okuyucu olmaya çalışıyorum. Has edebiyatın tüm türlerinin birbirini beslediğini düşünüyorum. Etkilendiğimiz bir şiir, bize bir öykü yazdırabilir. “Böyle Olsun İstemezdi” ve “Bir Varmış Bir Yokmuş” adlı öykülerimde etkilendiğim şiirlerden yola çıktığımı söyleyebilirim. Bir roman karakterinin bizde bıraktığı duyguyla bir karakter kurgulayıp, kendimizi yeni bir kurgu yaratımı içinde bulabiliriz.
Edebiyatın günümüzdeki rolü ve önemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Edebiyatın toplumsal ve bireysel hayattaki yeri nedir?
Edebiyatın rolü ve önemini düşünürken, eczacı kimliğim ve iç sesim ister istemez ön plana çıkıyor. Belki de çok ileri giderek “edebiyat ilaçtır” diyorum. Bu noktada edebiyat ve kurgu aslında bir kaçış değil, hayatın içinde olmak demek. Ancak tüm ilaçlar gibi edebiyatın da bir yan etkisi var. O da okudukça okumak istemek. Ama bunun olumsuz bir etki olduğunu düşünmüyorum elbette. Okumak yeni okumaları ve yeni edebi keşifleri beraberinde getiriyor. Kişiye kendisini ve çevresini daha iyi anlamayı sağlayabiliyor. İyi bir edebi okuma belki bugüne kadar ilgimiz çekmeyen felsefe, tarih, psikoloji, antropoloji ve sosyoloji okumalarına da yol açabiliyor. Bu tamamen kişisel bir yolculuk ve herkesin okuması, okuma biçimi, seçimleri parmak izi kadar kişisel ve biricik. Kendi yolculuğumuz ve kişisel evrimimizde kendi okuma seçimlerimiz rol oynuyor. Kişilerin seçimlerinin ve gelişimlerinin de toplumsal yansıması kaçınılmaz bir durum.
Gelecekteki projeleriniz ve edebiyatla ilgili hedefleriniz nelerdir? Edebiyat dünyasında neler başarmayı hayal ediyorsunuz?
Edebiyat ile gönül bağım çocukluğuma dayanıyor. Yazma sürecim yavaş yavaş oluştu ve içime sinen bir eser yaratmak da çok zaman alıyor. Edebi tür olarak öyküyü kendime çok yakın ve çok samimi buluyorum. Yakın gelecekte de öykü üzerinden ilerlemek, bu alanda üretmeye devam etmek istiyorum.
- Makas - 28 Mart 2025
- Şükrü Bilgiç Öykü Yarışması Başvuruları Devam Ediyor! - 28 Mart 2025
- Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması Sonuçlandı! - 27 Mart 2025