Öncelikle Araf Müzikali gibi özel bir projeye imza attığınız için tebrik ederim. Hem
tiyatro hem de müzik açısından güçlü bir anlatım sunduğunuz bu yapımı büyük bir
ilgiyle takip ediyorum. Mor ve Ötesi’nin müziğiyle sahnede bambaşka bir evrene
dönüşen bu hikâyenin yaratım sürecini sizden dinlemek benim için çok kıymetli.
Ayrıca tiyatro ve müziğin bu kadar güçlü bir şekilde birleştiği, izleyiciyi derinden
etkileyen bir yapım ortaya koydunuz. Sizi ve ekibinizi yürekten tebrik ediyorum.
Değerli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
Bu hikâyeye dönüp baktığınızda, sizi tiyatroya veya sahne sanatlarına
yönlendiren o ilk kıvılcımı hatırlıyor musunuz? Tiyatronun sizin için bir tutkuya
dönüşme süreci nasıl başladı?
Ortaokuldaydım. Futbolcu olma hayali olan bir çocuktum aslında ve
Bursaspor’un alt yaş gruplarındaydım. Yaşadığım bir sakatlık sonrası nasıl
devam ederim diye düşünürken, kulakları çınlasın Ayşe Yener sınıf
öğretmenimiz, “Üzülme, okul tiyatrosuna gir kafan dağılır,” dedi. O günden beri
dağınık haldeyim.
Araf Müzikali’nin ortaya çıkış hikâyesi nedir? Bu projeye başlarken sizi en çok
heyecanlandıran şey neydi?
Bir gün Oyunbozan şarkısını dinlerken Ophelia’yı hissettim; yaşadıklarını,
açmazlarını. Sonrasında Araf şarkısını dinledim ve sanki kafamda tüm
karakterler birer kelimesini söylemeye başladı. Sonrasında şarkılara ve
Hamlet’e bu gözle bakmaya başladım. Bu keşfin heyecanını hiçbir şeye
değişmem.
Mor ve Ötesi’nin müziği yıllardır derin ve güçlü bir anlatım taşıyor. Şarkılarının
sahneye taşınması sürecinde sizi en çok zorlayan ya da heyecanlandıran şey
neydi?
Mor ve Ötesi şarkılarının çoğuna aşinaydım ama tüm şarkıları dinleyip,
sözlerin ve müziğin derinine indikçe daha çok benimsedim grubu. Hatta
içselleştirdim çoğunlukla. Grubun, dönemimizin ve coğrafyamızın bir ozanı
olduğunu fark ettim. Hamlet metniyle yakaladığım her şarkı uyumunda ayrı bir
heyecan yaşadım bu yüzden. İki ozanın aynı sahnede olması fikri çok
cezbediciydi.
Benim için Mor ve Ötesi’nin müziği, hep bir hesaplaşma ve yüzleşme duygusu
barındırıyor. Araf Müzikali’nde özellikle hangi sahnelerde bu hissi vurguladığınızı
düşünüyorsunuz?
Oyunun her karakteri kendi içinde yaşıyor bu yüzleşmeyi farklı sahnelerde.
Her karakter kendi içinde bir ülke gibi anlaşmaları, ekonomisi, idealleri… Bu
ülkeler bazen birbirlerine ihtiyaç duyuyor, bazen birbirlerini alt etmeye
çalışıyorlar. Cambaz’ın plan yaptığı sahneler, dua ederken kendiyle
yüzleşmesi, Camgezer ve Oyunbozan’ın sahnesi ilk aklıma gelenler.
Bu müzikalde Mor ve Ötesi’nin müziği, hikâyeye nasıl hizmet etti? Şarkıları
seçerken nasıl bir yol izlediniz?
Aslında yapabildiğimiz en güzel şey 2 farklı ozandan tek bir dil ve anlatım
oluşturmak oldu. Şarkılar ya da metin bir diğerini öne çıkarmadan, sanki öyle
yazılmışçasına, birlikte hareket ettiler kurduğumuz dünya içerisinde. Rejiyi ve
metni de en çok buna dikkat ederek tasarladık.
Müzikalde ele aldığınız “araf“ kavramı sizin için ne ifade ediyor? Bu konuyu
sahnede nasıl yansıtmayı tercih ettiniz?
Sıkışmışlık hissi. Elinden geleni bilip, yapacak gücü de kendinde bulup yine
de eyleme geçmemeye sebep olan, geçilse de bir şeyi değiştiremeyeceğini
düşündüren umutsuzluk hali. Metinde bu his fazlasıyla vardı, biz bunu
kurduğumuz dünyanın zaman döngüsü içinde ele aldık ve hikâyeyi 3 farklı
dönemde anlattık. En umutsuz zamanların bile geçeceğini, hakikat için
elimizden geleni gecikmeden yapmamız gerektiğini; yapmasak bile arkamızda
kalanların “Gitmedik işte, delirmedik de, anlatan benim seni ve her şeyi.”
diyeceğini söylemek istedik. Adaletin ve hakikatin peşinde olan insanlar var
oldukça her şey yine çok güzel olacak, umudunuzu kaybetmeyin dedik.
Bu müzikalin hazırlık sürecinde, yaratıcı ekiple ve oyuncularla olan ilişkinizi
nasıl tanımlarsınız? Bir sahneyi inşa ederken onların katkıları süreci nasıl
şekillendirdi?
İlk okuma provamızda dekor maketimiz ve kostüm taslaklarımız hazırdı.
Müzik tasarımlarımızın da çoğu bitmişti. Her gün neye uyandığımızı
bilemediğimiz bu coğrafyada, yaptığımız bu hazırlık sonraki süreçte bizi çok
rahatlattı diyebilirim. Tasarımcıya uygulayıcı gözüyle bakan, kendi fikrini
dayatmayı seven bir yönetmen değilim ben. Özgür dünyalarımızın
karşılaşmalarına ve çatışmalarına çok güvenirim yaratım sürecinde. Bu sebeple
tüm tasarım kadromuzla büyük bir uyum içinde çalıştık, hepsinin emeğine
sağlık. Oyuncularla da metinde olanın aslına uygun olacağı biçimde fakat
müzikal yaptığımızı unutmadan karakterleri üzerine çalıştık. Müzikal
karakterlerine isimlerini veren şarkılardan da beslendi bu karakterler. Çok
uyumlu ve yaratıcı bir süreç geçirdiğimizi düşünüyorum hep birlikte.
Provalar sırasında unutamadığınız, sizi en çok etkileyen veya zorlayan bir an
var mı?
Birkaç teknik sorun yaşadık elbette. Tiyatronun olmazsa olmazı
diyebileceğimiz şeylerdi bunlar. Elbirliğiyle, çok çalışarak hepsini aştık.
İzleyicilerden gelen yorumlar arasında sizi en çok şaşırtan veya etkileyen bir
geri bildirim oldu mu?
“Gerçekten ne kadar da uyumlu olmuş şarkılar Hamlet’e,” diyen herkese
“Değil mi?” diyesim geliyor hâlâ. Park şarkısıyla yapılan finalin beğenildiğini
görmek, birlikte olmanın gücünü hissetmek de her seferinde çok mutlu ediyor
beni.
Mor ve Ötesi’nin şarkıları bir müzikal anlatıya dönüştüğünde, gruptan nasıl
tepkiler aldınız?
Çok beğendiler, çok güzel şeyler söylediler sağ olsunlar. Şarkılarının Kaan
Arslan tarafından yapılan yeni aranjmanları ve metindeki işleyişi konusunda
çok memnun kaldılar. Bu da beni ve tüm ekibi çok mutlu etti.
Bugüne kadar aldığınız en değerli sanat öğüdü neydi?
“Önce iyi insan olun. Bakkalınızı, komşunuzu tanıyın. Sevgiliniz olsun, aşkı
yaşayın çocuklar. Sevin, sevilin. İyi insan olun, sonra iyi oyuncu olursunuz
zaten.” Canım hocam Müşfik Kenter daha ilk derslerde söylemişti bunu bize,
nur içinde yatsın.
Mor ve Ötesi’nin müziğiyle büyüyen biri olarak, onların şarkılarının bir
müzikalde sahneye taşınması fikri beni baştan çok heyecanlandırdı. Ama
sahneleme sürecinde bu müziklerin teatral bir anlatıya dönüşmesi zor oldu
mu?
Açıkçası Araf metin olarak zaten benim reji yorumum. Şarkıları dahil edip,
yeni bir kurguyla metni oluştururken, günden güne ne yapmak istediğim
konusunda netleştim. Provaya girdiğimizde aklımdaki sahneleme; repliğiyle,
şarkılarıyla, dönemlere göre hareket düzeniyle nasıl hayata geçer teknik
açıdan, buna odaklandık. Zorlandığımız çok anımız oldu tabi ama her günün
sonunda aştık o zorlukları, sarıldık birbirimize.
Bu müzikal sizin için nasıl bir dönüm noktası oldu?
Pandemi ve sonrasındaki süreçte oyunculuk ve yönetmenliğe biraz uzak
durmuştum açıkçası. Hem dönem bunu getirdi hem de biraz ben. Bu sürecin
sonunda, çok zor aşamalardan geçse de Araf’ın sahnede olması paha biçilemez benim
için. Bundan önce ya da sonra yaptığım, içinde bulunduğum hiçbir iş Araf olmayacak
bende. O benim kıymetlim. Seyircisi, alkışı bol, yolu uzun olsun. Ülkemizle birlikte
aydınlığa yürüsün hep, biz de daha iyilerini yapmaya çalışalım hep birlikte.
- Araf Müzikali Röportajı - 22 Nisan 2025
- Jaguar-Güneş Altında - 9 Mart 2025
- Gözler, Kanatlar, Çiçekler, Kuyruklar/Deniz Gezgin - 26 Ocak 2025