Ünlü Alman yazar Goethe’nin özellikle popüler kültürle birlikte sosyal medya mecralarında sıkça karşımıza çıkan bir sözü vardır: Dünya iyilere cehennem. Bu sözün doğruluğu birçoğumuzca gözlemlenmiş de olabilir. Bu sözü motto edinen birçok edebi eser de vardır. Bunların önde gelenlerinden biri de dünya edebiyatında çok sevilen ve okunan Palto hikâyesidir. Çünkü bu hikâyenin kahramanı Akaki Akakiyeviç kötülüğü hiç düşünmeyen kendi halinde biri olmasına karşılık cehennemi yaşar.
Bürokrasinin en alt derecesi olan dokuzuncu dereceden memur Akakiy Akakiyeviç, evrakları temize geçme işiyle meşgul olan hatta bu eylemi aşk ile yapan birisidir. Dünyada yalnızdır. Hayatı, çevresindeki kişilerin düz ve sıkıcı bulabileceği bir şekilde evden işe işten eve devam eder. Hiçbir eğlence anlayışı, para harcama yeri yoktur. Zaten harcayacak bir parası da yoktur. Sadece karnını doyurabilecek kadar para eline geçer. Çalıştığı dairenin en eskisi olmasına karşılık hepsinden daha aşağı bir maaş ve iş hayatı vardır. Ama o bundan dolayı rahatsız değildir. Hatta bu düşük ücretin, düşük hayat standardının sorun olabileceği aklının ucundan bile geçmez. Bu tavır hayata karşı dervişane bir ilgisizlik doğurur. Arkadaşları onunla sürekli dalga geçer, o bunları bile bazen anlamaz bazen de umursamaz. Ta ki bir gün yıllardır giydiği paltosunun bir sabahlık kadar kaldığını anlayana kadar.

Bu kavrayış onun hayatını tamamıyla değiştirecektir. Hayatta bazen böyle anlara tanıklık ederiz. Beklemediğimiz bir anda bazı gerçekleri anlar ve harekete geçeriz. Sonunda bir şeyler değişir ama bunun hayır mı şer mi getireceğini sonradan anlayabiliriz. Akaki Akakiyeviç de bunu yaşar. O anda gidip paltosunu tamir ettirmek ister. İşte bu saatten sonra geri dönülmez bir şekilde dünyaya kendisini kaptıracaktır. Dünyayı önemsememiş Akakiyeviç bundan sonra dünyaya meyletmeye başlayacaktır aslında. Terzi, Akakiyeviç’in paltosunu ona gösterip artık bir paçavra olduğunu tamir edilemeyeceğini ve kendisine bir palto dikebileceğini söyler. Terzinin söylediği ücret karşısında Akakiyeviç’in ağzı açık kalır deyim yerindeyse. Bir süre bu borç yükünün altından kalkamayacağını düşünür ama sonunda çok büyük bir tasarruf tedbirleri ile paltosunu diktirebilecek bir çıkış yolu bulur. Paltosu bitene kadar aklı hep yeni paltosundadır. Sürekli onu düşünür. Sonunda terzi paltosunu bitirir ve Akaki Akakiyeviç paltosuna kavuşur. Hayatında değişen tek şey gıcır gıcır bu yeni palto değildir. Artık dairedeki arkadaşları ona saygı duymaya başlar. Paltosunun güzelliğinden bahsederler. Akaki Akakiyeviç bu durumdan memnun olur. Hatta onu özel yemeklere çağırırlar. Bir akşam bir özel davetten dönerken gaspa uğrar. Gözünden sakındığı paltosunu hırsıza kaptırır. Hayatı bir süreliğine güzelleşen Akaki Akakiyeviç için artık her şey bundan sonra çok çetin bir duruma gelir. Paltosunu bulmaları için karakola gider ama komiser onunla ilgilenmez ve onu kovar. Bir süre sonra da yüksek bir memurun yanına gider ama o da onu hiç dinlemez bile. Azarlayıp kovar. Akaki’yi bir insan olarak görmez bile. Akaki Akakiyeviç paltosuz geçirdiği birkaç gece ve buhranlar sonucu yataklara düşer ve ölür. Öldükten sonra Akakiyeviç’in ruhunun paltosunun çalındığı köprüde gezdiğini ve paltoları çaldığı söylentisi dolaşır şehirde. Hikâye, Akakiyeviç’i makamından kovan yüksek mertebe memurun paltosunun çalınmasıyla nihayete erer.
Yazarın dönemin hantal Rus bürokrasisini eleştirdiği bu eser bir bürokrasi eleştirisi haricinde insanın içindeki iyilik ve kötülük kavramını, yozlaşmayı, maddeci ve maneviyatçı ikilemi irdeliyor. Saf iyiliği temsil eden Akai Akakiyeviç’in hayatında doğum anından itibaren gariplik teşkil eder. Annesi vaftiz günü önerilen isimleri beğenmez ve farklı bir isim olan bu ismi bulur. Akaki’nin garibanlığı ve tekdüze kaderi daha ilk anda çizilmeye başlar. Talihin yüzüne gülmediği Akakiyeviç Petersburg’da insanların fark etmediği hatta kendisinin de dünyayı fark edemediği bir yaşantı içindedir. Kimse onun farkında bile değildir. Farkında olduklarında ise yaptıkları tek şey onunla dalga geçmektir. Her türlü alaya alma ve küçümsemeye maruz kalır Akakiyeviç. Hâlbuki onun kimseye karşı kötü nazarı yoktur. Sadece kendi kendine kıt kanaat yaşayıp gider. Yazarın birinci eleştirisi bu insanlarla alay eden ve onları küçümseyen çıkarcı, maddeci, kötülükle beslenen insanlara karşıdır. Ne zaman ki Akakiyeviç bu insanlara benzemeye başlar, maddeye önem vermeye ve maddenin önemli olduğu yanılgısına düşer işte o zaman kaybediş başlar. Çevresinden kendisini soyutlamış bir şekilde hayatını sürdüren Akakiyeviç’in materyalist bir topluma uyması onun hiç de alışık olmadığı bir şeydir. O, artık her şeyini bu maddeye yani paltoya bağlar. Sanır ki paltoyu giyince her şey güzelleşecek. Yeni bir palto fikri edinene kadar hiç böyle şeyleri düşünmeyen Akakiyeviç çevresinin etkisi ile bozulmaya uğrar. Umut bağladığı madde onun sonu olur. Aslında ölen sadece Akakiyeviç’in bedeni değildir. Aynı zamanda Rus toplumunun veya genel olarak doğu toplumunun ruhunu da öldürmüş olur Gogol. Çünkü bilir ki materyalist düzen toplumları ele geçirdiği an toplumların kültürlerini ve düşünce dünyalarını alıp götürür.

Özetle Gogol’un bir eleştirisi soğuk, ilgisiz bürokrasiyedir. Akayiç’in öncelikle polisten yardım temennisi ve bu kapının sert bir şekilde yüzüne kapanması ardından da cesaretini toplayıp çok masumane bir şekilde yüksek bir mevkideki bir memurdan yardım dileyip karşılık bulamaması onu derinden etkiler. Bürokrasinin iş göremez bir hale geldiği herkesin kendi kafasına göre hareket ettiği bir ortamda halktan kopan bürokrasi eleştirisi dikkati çekmektedir. Akakiyeviç’in ruhunun yüksek memurun paltosunu çalıyor olması aslında aristokrasi ve yüksek Rus bürokrasisine Gogol’dan bir uyarıdır. Tabi ki bu inceden inceye verilen uyarı anlaşılır ve kitap yasaklanır.
İkinci eleştiri ise Akaki’nin yeni güzel bir paltoyu almasıyla kıymetli hale gelmesi durumudur. Aslında eleştirdiği insanlar yine aynıdır. Bu insanlar başkalarının sadece dış görünüşüne değer verir. Ne yedikler ne içtikleri hangi lokallerde takıldıkları nasıl giyindikleri bu insanları ilgilendiren konulardır. İnsanların iç güzelliği, ahlakı veya bir derdi olup olmadığı onları ilgilendirmez. Belki bir yandan da bu insanlar iyi giyinen iyi mekânlarda para harcayan insanlara iyi nazarla bakmalarının bir sebebi de kendilerine çıkar sağlayacak kişiler olarak onları görmeleridir.
Editör: Melike Kara
- Akaki Akakiyeviç’in Hüzünlü Sonu: Dünyaya Meyil - 24 Kasım 2025
