Bir çığlık koptu güneş ışınlarının sokağa dik açıyla vurduğu öğlen saatlerinde. Kimseye anlatılamayıp üst üste yığılan acılara yakılmış bir ağıt gibiydi. İnsanın içini delik deşik eden, durmak bilmeyen bir siren sesi gibi. Tek katlı evlerin çerçevelerini boşlamış camlarını titreten, tüm mahalleyi pencerelere ve sokağa döken bir çığlık. Bir kadın çığlığı. Öfke yoktu sesini perdesinde, anlık bir sinir krizi gibi de değildi. Yaşamın ağırlığına dayanamayan bir yüreğin dünyaya son seslenişi gibiydi. Sitem edercesine göklere, kahredercesine yeryüzüne… Yükselip alçalan fakat dinmeyen bir çığlık.

Sokak seyir alanı gibi kalabalık. Kendimi dükkândan dışarı atıp durmak bilmeyen sesin peşine takılıyorum. Koşar adım ilerlerken evlerin çatısına gidiyor gözlerim. Ardıma birkaç kişi takılıyor; adımlarımın ritmini takip ederek. Karanfil sokaktaki kalabalık beni de çekiyor içine. Frene basılmış araba gibi patinaj yapıyor ayaklarım; ardımdan gelenlerin ani çarpışıyla sendeliyorum.

Beş katlı, minik kahverengi mermerlerle kaplı gün ışığı vurunca ışıl ışıl parlayan binanın çatısından yükseliyor bu çığlık. Gözünü göğe dikmiş, ayaklarının altındaki derin boşluğu fark etmeyecek kadar bilinçsiz, kollarını iki yana açmış devam ediyor gücü yettiğince bağırmaya. Önüne bakmayan kadın ani bir hareketle beton zeminde paramparça olacak gibi görünüyor. Yüreğim gelip dayanıyor ağzıma ne yutkunabiliyorum ne adam gibi nefes alabiliyorum. Aşağıda biriken kalabalık iki başlarında bir de ellerindeki gözleriyle izliyor olanları. Yüreğimde kabarıp ağzıma dolan öfkeyle tükürmek istiyorum hepsinin insanlıktan çıkmış suratına.

Siyah hafif dalgalı saçları yüzünü örtüyor kadının. Üzerindeki hırka biraz kalıplı gösterse de belirgin zayıflığıyla rüzgâr esse uçacak gibi duruyor. Kadın, yırtılmış boğazından çıkmayan titrek sesini içine gömüyor. Çığlık diniyor bir süre. “Atlasana!” diyor yirmili yaşlarda laubali çehresiyle kendinden tiksindiren bir genç. “İn aşağıya yavrum değmez hiçbir şey için.” diyor aynı acılarla ruhu dağlanmış yaşlı bir teyze. Muhabirliğe soyunmuş bir yüzsüz nedenini bilmediği bir çığlığın üzerinden pay çıkarmak ister gibi canlı yayın yapıyor, ölmüş insanlığından bihaber. Bu kez ambulansın çığlığı kaplıyor her yanı. Sahte telaşlar sarıyor yüzleri. Yukarı bakıp bakıp sırıtan bir grup ambulansın gelişiyle işin ciddiyetini anlamış gibi toparlıyor yayılmış ağızlarını.

Kadın, yorgun sesini dinlendiriyor. İnsanlığın utanç verici yüzünü tepeden iğrenerek izliyor. Tanrı bu rezilliğe nasıl dayanıyor diyor. Belki de Tanrı olmak yakıp yıkmak istiyor gökten savurduğu ateşle aşağıdaki kurumuş ot yığınlarını. Kimse inanmıyor atlayacağına. Kimse hakikati merak etmiyor ve neden diye sormuyor. Dilden dile uydurulan senaryolar geziniyor ortalıkta. Ne kötü kadınlığı kalıyor ne gizli gizli çevirdiği işler. Mırıltılar göğe yükselip kadının kulağına çalınıyor. 

Ümidini acıyla kıvrandığı koyu kırmızı labirentlerin arasında kaybediyor kadın. Attığı çığlıklarla tüm acısını boşaltmış ve hafiflemiş görünüyor. Küçük adımlar atıyor oynak kiremitler üzerinde o vakit bir uğultu yükseliyor yerden toz bulutu gibi. Ambulans sokağa giriyor kalabalığı yara yara. Tüm bakışlar, orkestrayı yöneten şefin talimatıyla hareket eden müzisyenler gibi kadından ayrılıp ambulansa dönüyor aynı anda.  Kadın o anda kendini bırakıyor aşağıya insanların kirli bakışlarından uzak.

Bir ben görüyorum sağ ayağını usulca öne çıkarıp sol ayağıyla boşluğa attığı adımı. Özgürce süzülen bir kuşun kanatları gibi iki yanına açtığı kollarını. Hafiflemiş bedeni bir kuş gibi süzülüyor.  Ellerim havada dilim lal kesiliyor. Parmak uçlarımda sihirli güçlerim olsun istiyorum o an; tek bir işaretle durdurayım zamanı hatta geri sarayım. Boğuk sesler çıkıyor içimden; bir çığlık bile atamıyorum. Zaman ağır çekim ilerliyor o an. Ağır ağır çekiliyor insanlar meydandan ve ağır ağır düşüyor kadın. Hızı kesilmiş bu düşüşün incitmeyeceğini düşünüyorum kadını. Ansızın hızlanan zamana yakalanan bu düşüş büyük bir gürültü koparıyor.

Kadın, beton zeminle sarmaş dolaş oluyor. Gri sert kollarıyla beton, hiç kimsenin sarmadığı kadar sarıyor belki; bağrına basıyor kadını.

Hatice İbiş
Latest posts by Hatice İbiş (see all)
Visited 19 times, 1 visit(s) today
Close