Yazar: 16:15 Şiir

Üzüntünün Başına Oturmak

I.

Metro çıkışında bir adam,

indirimli kartını uzatan öğrenciye

“Geçersiz!” dedi, sesi paslı bir bariyer.

Alnında yetki lekesi,

dökülmüş salyangoz gibi sürünüyor cümleler.

İnsan, dedim kendi kendime,

içinde pas tutar bazen —

kilitli turnikede sıkışmış bir gün.

II.

Artık üzülmüyorum, diyorum.

“İnsanlar yalan söyler”

Gregory House kafası içimde

bir köşede kalmış sehpa:

üstünde çay demli umut,

kenarından taşıyor iyi niyet lekesi.

Merhamet, yırtık pabuçla yürüyor sokakta —

ben kapattım kapıyı.

Ama hâlâ sızar içime o paslı gıcırtı.

III.

Gördüm birini: kendine iyiyi

yakıştıramamıştı,

vicdanına giydirdiği gömlek bile ütüsüzdü

Eloğlu gibi süzüldü kahkaham

Düştü içimde dönüştü

“İyi olmak paslı zincir,” dedim,

“taşıyan bilir ağırlığını.”

O, kendini bile layık görmemiş çabaya.

IV.

Şimdi üzüntünün başına oturdum.

Bağırmıyorum. Ağlamıyorum.

Sadece bekliyorum —

Tabure çekmiş yanına

Kalkacak gibi oturuyorum

sıcak bir köşede kalmış sehpada

çay dumanı tüten bir hatıra.

Editör: Melike Kara

Nuri Sel
Latest posts by Nuri Sel (see all)
Visited 15 times, 4 visit(s) today
Close