Kitabınızda kendinizden izler görmemiz mümkün mü? Sizce Zümrüt Özgüler olarak nasıl kendinizi tanımlarsınız? Hayatınızın kitabınıza yansıdığını düşünüyor musunuz?
Romandaki beş taşın temsil ettiği erdemleri yaşam boyu önemsemiş biriyim. Öğretmen ve anne olmam bunda elbette etken olmalı. Çevremdekileri bu doğrultuda yönlendirmek için daima çabalamışımdır. Beş Taş romanındaki Ali karakterinin tercihlerinden yola çıkarak sahip olduğu erdemlerin kendimden izler taşıdığını belirtebilirim. Ali’nin ailesi için yaptığı tüm fedakârlıkların aslında benden bir parça taşıdığını da söyleyebilirim. Hayatımın kitaba yansıdığını söyleyemem. Çünkü bir yazar genel olarak hayatından ziyade hayatında fark ettiği olumsuzlukları ön planda tutar.
Kitabınızın karakterleri veya olay örgüsü gerçek hayattan ilham aldı mı? Varsa, bu ilham kaynaklarını bizimle paylaşır mısınız?
Beş Taş romanı gerçek hayattan ilham alınarak kurgulanan bir olay örgüsüdür. Çevremde gözlemlediğim olumsuz karakter özelliklerinin tam tersine sahip olan Ali’yi kullandım. Günümüzde insanların ekonomik zorluklardan mı, yalnızlıktan mı, ben odaklı yetiştiriliş tarzından mı bilemiyorum ama hoşgörüden, dürüstlükten, adaletten, saygıdan ve şefkatten uzaklaşmış olduklarına maalesef şahit oluyoruz. Bencillik âdeta içlerine işlenmiş. Bunda tabii teknolojinin ilerlemesinin de payı olduğunu göz ardı etmemek gerekir sanırım. Kendimi bu sorunu ele almaya mecbur hissederek Beş Taş’ı kurguladım. Kısaca yazmadan edemedim diyebilirim. Ali tüm bu erdemleri gerçekleştiren karakter, Akın ve Turgut da tam tersi, haris, riyakâr. Sokağa çıktığınızda, metroya bindiğinizde ya da televizyonda izlediğiniz kadın ve haber programlarında her gün karşılaşabileceğiniz insan tipleridir. Yani hayatın içinden karakterlerimi çıkarıp aldım. Tabii buna biraz da heyecan katmak isteyerek büyülü gerçeklikle harmanladım.
Yeni kitabınızın ortaya çıkış süreci nasıl gelişti? Bu kitabı yazmaya sizi yönlendiren en büyük etken neydi?
Aslında Beş Taş romanı kısa öykü şeklinde başladı. İnternette gezinirken Ege’nin sahillerinde Boncuk Köy’ü diye bir köy keşfettim: İlgimi çekti, biraz araştırdım. Araştırırken zihnim âdeta pervane gibi dönmeye başladı. Hemen bilgisayarın başına geçtim ve kelimeler aktı, gitti. Fakat öyküde anlatmak istenilen ana temada kısıtlandığımı, daha özgürce, daha fazla karakterle ve olay örgüsüyle yazmam gerektiğini düşünerek, Beş Taş romanını ortaya çıkardım. Bir de büyülü gerçeklik türünde olduğunu düşünürsek tüm olağanüstü olayları, duyguyu okuyucuya öykü kısalığında aktarmanın uygun olmayacağını fark ettim.
Yukarıdaki soruya cevaben belirttiğim gibi yazmaya beni yönlendiren en büyük etken çevremde gözlemlediğim erdemlerin gitgide zayıflaması bana rahatsızlık veriyordu. Dünyaya gelmem de bana yüklenen görevlerin arasında tüm bu sorunları yazıya dökmenin de olduğunu hissettim.
Okurlarınızdan nasıl tepki almayı bekliyorsunuz? Onların bu kitapla nasıl bir deneyim yaşamalarını umuyorsunuz?
Romanda aile, arkadaşlık, dostluk, sadakat, fedakârlık, sabır, sırdaşlık, başkalarının duygularına değer verme, kadın sorunu, engellilerin yaşadığı sorunlar, iyilik yapmanın getirdiği haz ele alınıyor. Bence okuyucular unutulan ya da artık önemsenmeyen bu duyguları karakterlerde tekrar yaşamak hoşlarına gidecektir diye düşünüyorum. Okuyucularımdan sonunda Mehtap’ın Zaia’dan aldığı kolyeyle kurgulanan Beş Taş’ın devamı olabilecek başka macera dolu roman yazmam için talepler alıyorum.
Kitabınızı bir cümleyle özetleyecek olsanız, nasıl tanımlardınız?
Aile, dostluk, insanlık, size ölümsüzlük bile bahşedilse hayatta önem vermemiz gereken yegâne şey olmalıdır.
- Bir Yazar Beş Soru: Zümrüt Özgüler ile Beş Taş Kitabı Üzerine - 3 Mayıs 2025
- Onur Özkoparan’dan Yeni Kitap “Her Şeyi Bırakıp Gitmeyi Düşünüyorum” - 3 Mayıs 2025
- Başkent Ankara Öykü Günleri Başlıyor! - 2 Mayıs 2025