Yazar: 21:57 Röportaj

Okuyarak Dolup Taşan ve Baharda Ölü Kuşlar’a Can Veren Yazar Elif Ertuğrul Türa

 Üniversite yıllarında “Ceviz Kabuğunu Dolduran Hikâye” ile öykücülüğe ilk adımını atan Elif Ertuğrul Türa, Baharda Ölü Kuşlar adlı ilk öykü kitabıyla okurun karşısına çıktı. Kitabını okur okumaz, ben de geçtim aynı zamanda adaşım olan yazarın karşısına, Kafka ve Sait Faik başta etkilendiği güçlü kalemlerin yanı sıra Varoluşçuluk gibi akımlardan yola çıkıp ilham kaynakları, hayalleri ve bunlardan doğan öyküleri üzerine söyleştim. Yazma eylemini kaynayan kahvenin cezveden taşması gibi, yazarın okumalarının taşarak metne dönüşmesine benzeten Elif Ertuğrul Türa’yı ve Baharda Ölü Kuşları merak ettiyseniz buyurun sohbetimize.

Kendinizi birkaç cümleyle anlatmanızı istesem? 

X kuşağı, eczacı ve anneyim. Otuz yıldır ilaç sektöründeyim. Bir yandan çalışırken bir yandan da kendimi yaşam boyu öğrenci olarak görüyor, hayatımı bu şekilde yaşıyorum. İnsanı daha iyi tanımaya, farklı kültürleri anlamaya önem veriyorum. Yeni yerler keşfetmeyi de severim. 

Her yazar yazar olmadan önce iyi bir okur olmalıdır sözünden yola çıkarsak okurluk maceranızdan bahseder misiniz? Etkilendiğiniz kalemler hangileri oldu? Neden? 

Şans eseri kitap okunan, kütüphanesi olan bir evde doğdum. Evimizde kitap okumak yemek kadar doğaldı. Yazmak için her şeyden iyi bir okur olmak gerektiğine inanıyorum. Okuma yazma öğrendiğimde Altın Kitaplar’ın çocuk serisi vardı. Annemin bana bu kitapları aldığını ve keyifle okuduğumu hatırlıyorum. Tür ve dönem konusunda seçici olmamakla birlikte okunacak kitap çok ama zaman kısıtlı olduğu için eser seçimi konusunda seçici olmak zorunda kalıyorum. Dostoyevski, Kafka, Albert Camus, Stefan Zweig, Gabriel Garcia Marquez, Çehov, O. Henry, Edgar Allan Poe, Sait Faik Abasıyanık, Ahmet Hamdi Tanpınar aklıma ilk gelenler. Bu yazarları zamansız buluyorum. Bence gelecekte de bu yazarlardan öğrenecek çok şey olacak. Onların psikolojik analizleri, karakter derinlikleri, kurguları, varoluşçu yaklaşımları ve hayal güçlerinden çok etkileniyorum. Bende derin bir hayranlık ve saygı uyandırıyorlar.

Öykü yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız? İlk öykünüz basıldığında ne hissettiniz?  

İlk öykümü üniversite yıllarında yazdım. “Ceviz Kabuğunu Dolduran Hikâye” adında bir öyküydü. Ana karakteri yalnız başına var olmaya çalışan bir kadındı. Artık yayın hayatında olmayan bir fanzinde yayımlanmıştı.  Basılmış öykümü görünce ayaklarım yerden kesilmiş, uzun bir süre de öyle kalmıştı. İnsanın hayal dünyasında kurguladığı bir metni basılı olarak görmesi çok büyük bir mutluluk ve heyecan. Bu fanzini hâlâ saklıyorum. Zaman zaman sararmış sayfalarına dokunmak iyi geliyor. Sonrasında mezuniyet, şehir değişikliği, iş hayatı içinde düzenli yazma imkânı bulamadım ne yazık ki. Uzun yıllar sadece okuyucu olarak hayatımı sürdürdüm. Yaklaşık on, on beş yıl önce yeniden yazmaya başladım Yakın zamanda “Sis” ve “Kara Koyunun Fotoğraf Albümü” adlı öykülerim “İshak Edebiyat” öykü platformunda yayımlandı. Ayrıca “Kara Koyunun Fotoğraf Albümü” 2024 İshak Edebiyat Öykü Seçkisi’nde yer aldı. Bu öykülerimi ilk yayımlanan öykümle kıyaslayınca karakterlerimin psikolojik derinliğinin daha yoğun olduğunu, kurguların daha sağlamlaştığını gözlemleyebiliyorum. Öykülerimin yayımlandığını ve basıldığını görmek beni çok duygulandırdı ve heyecanlandırdı. İlk öykümün yayımlandığı zamandan bu yana değişmeyen şey sanırım heyecanımın azalmaması ve bitmeyen bir öğrencilik hali içinde olmam. Öğrencilik ruhunun hiç ölmemesi gerektiğine inanıyorum. 

Baharda Ölü Kuşlar ilk öykü kitabınız. İçinde 16 öykünüz var. Kitapta hangi öykülerinizin yer alacağına nasıl karar verdiniz? Dosyanızı hazırlarken hayal ettiğiniz kitapla elinize aldığınız kitap aynı kitap mıydı? 

Defalarca yazdıktan sonra içime en çok sinen öykülerimi dosyamda tuttum. Karar vermemde sanırım öykümün içime sinme meselesi etkili oldu. Bu benim için oldukça uzun zaman alıyor. Yazdığım taslağı bir süre okumuyorum. Sonra farklı zamanlarda gözden geçirerek defalarca düzeltiyorum. Karakterleri objektif olarak ifade ettiğimi, psikolojik derinliği oluşturabildiğimi, kurguyu oturttuğumu, sahneleri yeterli bulduğumu ve öykünün duygusunu verebildiğimi hissediyorsam yazdığım öykü içime siniyor. Herkes gibi benim de gün içinde farklı koşturmalarım ve sorumluluklarım olduğundan, beğendiğim ve içime sinen bir öyküyü ortaya çıkarmak uzun zaman alabiliyor. Kitabı elime aldığımda, evet hayalimde olan kitap olduğunu söyleyebilirim. Ancak daha çok zamanım olsaydı, belki birkaç illüstrasyon ilave etmek isterdim.

Sizi yazmaya iten temel mesele ya da meseleler neler? Bir başka deyişle neden yazıyorsunuz? 

Sanırım sıradan insanların iç dünyasını ilginç buluyorum. İnsanın kendini var etme çabası, kırılma noktaları, çıkış yolu ararken çoğu zaman kendi içinde kaybolması, yalnızlık, yabancılaşma, tüm bunların getirdiği mutsuzluk ve bir yerlere saklanmış umudun bize göz kırpması. Gerçeklere yabancılaştığımız, kendimizden uzaklaştığımız, sürekli değişen gündemler altında ezildiğimiz, farkında bile olmadan sürekli yönlendirildiğimiz bir post-truth çağındayız. Nerede yaşarsa yaşasın tüm sıradan insanların kendi varlıklarını sürdürme çabası var ve bu çabanın içinde yaşamak zorunda olduğumuz kaygan zeminde çok daha karmaşık ve zorlayıcı bir hal aldığını düşünüyorum. Sanırım bu nedenle sıradan insanların iç dünyası ve yaşadıklarını yazılmaya değer buluyorum.

Öykülerinizdeki karakterlerin çoğunlukla kadın olmasının bir sebebi var mı? Bir kadın olarak kadınları yazmak erkek karakterleri yaratmaktan daha mı kolay sizce? 

Yazarken özellikle bu karakter kadın olsun siye düşündüğümü hatırlamıyorum. Sanırım kadınların iç dünyasını daha iyi anlayabildiğim için karakterlerim de çoğu zaman kadın. Bir de gördüğümüz kadarıyla tüm toplulukları etkileyen meselelerin kadınlar üzerindeki etkisi, erkekler üzerindeki etkisine göre daha zarar verici olabiliyor. Dengeler yüzyıllar öncesinde kadınların lehine kurgulanmamış. Günümüzde tabii ki olumlu değişiklikler var ama bu konuda hâlâ başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu durumu görmezden gelmek ve dert edinmemek biraz zor. Aslında mesele cinsiyet de değil, tüm insanları ilgilendiren bir dert bu, çünkü sonuçlarına hep birlikte katlanıyoruz. Bundan etkilenmek için insan olmak yeterli diye düşünüyorum. Aslında ana karakterin erkek olduğu kurgu üzerinden de yazılabilecek öyküler var. Bu konu düşünmeyi ve çalışmayı planladığım şeyler arasında. Ama biraz zamana ihtiyacım var.

Kitabınızı okurken özellikle varoluşçuların dikkati çektiği anlam ve anlamsızlık ikileminde yabancılaşma, yalnızlık gibi temaların öne çıktığı izlenimi edindim. Siz ne dersiniz? 

Varoluşçuluktan her zaman etkilendim. Bu dünyaya fırlatıldık bir kere, Heidegger’in dediği gibi. Çok kalabalık bile olsak aslında savunmasız ve yalnız varlıklarız. Her şeyin çoktan kurgulandığı, fazla seçeneğimizin olmadığı, pek çok şeye anlam veremediğimiz bir dünyada var olmaya çalışıyoruz. Camus’nün dediği gibi anlamsız bir dünyada yaşıyoruz. Hayatımızı, dünyaya gelmeyi biz seçmedik. Bunların farkında olmak dehşet verici. Ancak her şeye rağmen kendimizi var edebiliriz ve yaşamımıza bir anlam katmaya çalışabiliriz. Kendimizi var edebilme çabası da yaşamımıza bir anlam katabilir. Bu perspektifte, yazmak da bir çeşit kendini var etme biçimi ve anlam arayışı olabilir. 

Öykülerinizi yazarken ilhamınızı nelerden alıyorsunuz? 

İnsanların birbirleriyle ve kendileriyle olan iletişimleri her zaman çok ilginç. Dünyada, ülkemizde olup bitenler herkesi etkilediği gibi beni de etkiliyor. Bunların sıradan insanın hayatı ve iç dünyası üzerindeki etkileri öykülerimin çoğunu yazma nedenim. İnsanın kendisi de dahil olmak üzere sıradan insanı anlama çabasının değerli olduğunu düşünüyorum. Bu, aslında kendi hayatlarımıza da anlam katan bir çaba. Bu anlama yolculuğunda ilerlerken hem duygu hem de tepkiler açısından çok ortak yanımız olduğunu da fark ediyoruz. Bunun yalnızlığımızı azalttığını söylemek mümkün. 

Baharda Ölü Kuşlar’da sizin için yeri ayrı olan öykü veya öyküleriniz var mı? Varsa hangileri ve neden? 

Kitaptaki öyküler arasında ayrım yapmakta zorlanıyorum aslında. Ancak “Susam Taneleri” adlı öykümü belki biraz daha farklı bir yere koyabilirim. İş nedeniyle Güney Kore’de iki hafta kadar kalmıştım. Buradaki gözlemlerim bu öyküyü yazmamda etkili oldu. Güney Kore teknoloji açısından son derece gelişmiş bir ülke. Orada kaldığım süre içinde çok gelişmiş ama çelişkili derecede de geleneklerine bağlı, çok saygılı ve güzel insanlar tanıdım. Bu izlenimlerim “Susam Taneleri”ne de yansıdı.

Çiçeği burnunda öykü kitabı çıkmış bir yazar olarak geleceğe dair hayallerinizi sorsam? 

 Her şeyden önce iyi bir okur olarak okumayı planladığım pek çok eser var. Zaman ve sağlık olursa öncelikle okuma planlarıma zaman ayırmayı isterim. Yazmak her zaman iyi okumanın, gözlemin, hayal kurmanın ve çalışmanın sonunda gerçekleşen bir eylem. Yazmak, bir anlamda cezveden taşan kahve gibi, okumanın taşması. Tabii ki yazmayı planladığım öyküler var. Bunlar üzerinde de çalışıyorum. Ayrıca sanatın tüm alanlarının birbirini beslediğine ve sonuç olarak da insanın bakış açısını geliştirdiğine inanıyorum. Başta sinema olmak üzere farklı sanat dallarına daha çok zaman ayırmak istiyorum. Ülkemizde ve başka ülkelerde öyküleri yayımlanan yeni yazarları keşfetmek ve yazdıklarını okumak istiyorum. 

İçten yanıtlarınız için çok teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Röportaj: Elif Ünal

Elif Ünal Kimdir?
Önceden uluslararası gazeteci, iletişim ve halkla ilişkiler koordinatörü, insani yardım görevlisi, yarı zamanlı üniversite eğitmeni. Kastamonu doğumlu. Dönem dönem Londra ve Washington’da yaşamış olsa da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde uluslararası ilişkiler okumak için başkente yerleştiğinden beri Ankaralı. Eğitimini aynı üniversitede yaptığı İletişim yüksek lisansıyla tamamladı.

Şimdilerde okuyor, yazıyor ve merak ediyor. Yazarak düşünüyor, merak ettiklerinin peşine yazarak düşüyor. Yazdığı hikayelerde hayatı yeniden ve yeniden keşfetmeyi seviyor. Gerçek ile hayali, trajedi ile ironiyi bir araya getirmeye çalıştığı öykülerinde, toplumsal olanı göz ardı etmeden insan ruhunun derinliklerine inmeyi hedefliyor. 

Öyküleri İshak Edebiyat, Öykü Gazetesi, Kısa ve Öykü, Mikroscope gibi online, Edebiyatist, Kirpi Edebiyat Dergisi ve Bayan Yanı gibi basılı platformlarda yayınlandı. Rakı Kumpası adlı öyküsüyle 2025 AND Öykü Yarışması’nda üçüncülük ödülüne layık görüldü ve Eşikte On Beş Öykü adlı yarışma derlemesinde yer aldı. Makosen adlı öyküsüne de 2024’de yayınlanan Tereddüt temalı derleme kitapta yer verildi. 

Ayrıca atölyeler düzenliyor, kitap incelemeleri ve röportajlar hazırlıyor. Yüz yüze gerçekleştirmeyi tercih ettiği söyleşilerinde, yazarların kendilerine özgü deneyim ve değerlendirmelerini açık yüreklilikle okurlarıyla paylaşmalarını hedefliyor. Özel röportajları İshak Edebiyat, Litera, Kibele ve  Karnaval Dergi gibi edebiyat platformlarında yer aldı. 

İletişim
Adres: Sedat Simavi Sokak. Mesa Blokları 41B No:15 Yıldızevler Çankaya/ANKARA
E-mail: elifunal@yahoo.com


Editör: Melike Kara

Visited 23 times, 12 visit(s) today
Close