Yazar: 17:53 Kitap İncelemesi, Roman

Suç Edebiyatımızda Beklenen Hamle: Gizli Dosya | Gizli Dosya Kitap İncelemesi

Dönemlere göre değişen ve bu değişimin ışığında da toplumların yaşantısını bizlere sunmayı başaran “suç” olgusu; yerli edebiyatımızın çok fazla önemsediği ya da layıkıyla üzerinde durduğu bir kavram değil. Hatta şahsen, elimizi sallasak bilişimciye veya yazılımcıya çarptığımız şu ortamda bilişim suçlarının neden edebiyatımızın konusu olmadığını düşünür, yazarı bol bir meslek olan avukatlar arasından da neden suçlara eğilen yeni isimlerin çıkmadığını dert ederdim.

Özlem Koçak’ın Librum Kitap etiketiyle okuyucularla buluşan ilk romanı Gizli Dosya ise bu iki farklı beklentimi tek potada harmanlamayı başardı. Fakat pek çok ilk romanda düşülen bazı tuzaklara düşmekten de kurtulamamış gibi görünüyor.

Avukatın, Avukat Karakteri Olur

Daha önce avukat yazarlar Suat Duman’ın ve Oğuzhan Aslan’ın avukat karakterleriyle yerli suç edebiyatımızda boy göstermesinin ardından, bir başka avukat Özlem Koçak da ilk romanının başkarakterlerinden birisini avukat olarak belirlemiş. Bu doğru bir tercih. Çünkü bir karakter oluştururken yazarların kendilerinden yola çıkması hem dünya edebiyatında hem de yerli edebiyatımızda çoğunlukla rastladığımız bir yaklaşım.

Hatta keşke avukat yazarlarımız, hukuki hikâyelerini bizlerle daha sık paylaşsalar; bu alandaki zayıf kültürel tarihimizi artırma fırsatını bizden esirgemeseler…

Neyse, kitaba dönelim.

Özlem Koçak, ilk romanında aslında çok güzel ve oldukça heyecanlandırıcı bir başlangıç yapıyor. Avukat Deniz, ofisinde otururken kendisine bir telefon geliyor ve birkaç gün önce vekalet sunduğu bir dosya olduğunu öğreniyor. Ancak tahmin edebileceğiniz üzere bu vekaleti sunan kendisi değil. Ardından ofisine yüklü bir miktar para geliyor ve dolayısıyla Deniz’in dosyaya olan merakı kabarıyor.

Artılarıyla Eksileriyle…

Ancak Özlem Koçak, bu harika başlangıç noktasıyla yola çıktıktan sonra hikâyenin devamında bazı tembelliklere başvurmuş. Avukat Deniz ile yolları kesişen İlker karakterinin geçmişte yaşadıklarının aslında hikâyedeki pek çok olayla bağlantısı olmasına rağmen sadece karakterin ağzından anlattığı şekliyle sunulması ve okuyucuya sadece oturup İlker’i dinleme hakkı tanınması en büyük tembelliklerden birisi. Bu durum da olayların bazı yerlerde normalden yavaş bazı yerlerde ise normalden hızlı ilerlemesiyle sonuçlanıyor. Üstelik bir yüzde hesabına vuracak olursak %40’a yakın bölümünün İlker karakterinin geçmişte yaşadıklarını anlattığı sayfalar olduğunu düşünürsek bu da hikâyenin büyük bir kısmının sadece anlatılarak aktarıldığını bizlere gösterecektir. Oysa keşke flashbackvari bazı tekniklerle olayların yaşandığı dönemleri doğrudan doğruya okuyabilseydik, edebi anlamda daha lezzetli bir sonuç alabilirdik. Eğer yanlış hissetmediysem, Koçak bu kitabı bir film veya dizi olması düşüncesini önceliklendirerek yazmış olsa gerek. Çünkü hikâyenin akışı ve zaman zaman aksayan temposu aslında birkaç bölümlük bir mini dizi havası taşıyor.

Romandaki bir diğer sorun ise bilişime dair teknik detayların bir nebze yüzeysel sunulması. Oysa kitap, suç temasını tamamen bilişim üzerine inşa etmiş durumda. Bu da doğru bir yolda ilerlerken aceleci davrandığı için yoldaki güzel manzaraları görmeyi kaçıran bir yolcu hissiyatıyla kitabı bitirmemize neden oluyor.

Ancak olumlu yanları yok mu, elbette var.

Avukat Deniz ve İlker karakterleri oldukça iyi çizilmiş. Bu da bir ilk roman için zordur doğrusu. Suç, dedik, elbette bu konuda da doyurucu bir altyapı var. Bundan yıllar sonra bu kitaba eli giden bir okuyucu şu anda yaşadığımız dönemde patır patır kapanan, çalışanlarına paralarını ödemeden kaçıp giden startupların arkasında dönen tezgâhları bir nebze çözebilecektir.

Nihayetinde, en azından iyi niyetli bir çalışmayla karşı karşıyayız. İddialı bir kitap değil, bunu kabul edelim. Yazarın ikinci kitabı için dikkat etmesi gereken noktalar olduğu da aşikâr. Fakat -düştüğü bütün tuzaklara rağmen- Gizli Dosya’nın okura ihanet etmeyen bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Eğer bir kitabı okurken sırtınızı yaslayıp, film izler gibi karakterleri takip etmeyi seviyorsanız bu kitaptan oldukça keyif alacağınızı da belirtebilirim.

Avukat Deniz ve İlker karakterlerinin yeni maceralarında, bu ilk romandaki sabırsızlıklara düşülmediği takdirde edebi anlamda daha lezzetli; suç kurgusu bağlamında da daha derinlikli maceraların bizi beklemesi çok yüksek ihtimaldir.

Editör: Mete Karagöl

Visited 25 times, 1 visit(s) today
Close