Yazar: 10:09 Genel, İnceleme, Tiyatro İncelemesi

Cambazın Cenazesi: Trajikomik Bir Taşra Hikâyesi

Firuze Engin’in 2015 yılında kaleme aldığı Cambazın Cenazesi, küçük bir taşra kasabasında geçen bir kentsel dönüşüm hikâyesini ölüm teması üzerinden işlerken, toplumsal değerlerin yozlaşmasını mizahi bir dille sahneye taşıyor. İzmir’in yeni açılan sahnesi Tiyatro Kök 35’te Hakan Taner Yıldırım yönetmenliğinde sahnelenen oyun, hem geleneksel Türk tiyatrosunun izlerini taşırken hem de modern sahneleme teknikleriyle dikkat çekiyor. 

Oyun, taşra kasabası Yapıldak’da yaşayan Cambaz Rasim’in ani ölümüyle başlıyor. Ancak ölüm, bu hikâyenin yalnızca bir başlangıç noktası. Cambaz Rasim’in vasiyeti olan bahçesine gömülme isteği, onun ailesinin geçmişle olan bağlarını ve modernleşmenin yarattığı kopuşları derinlemesine sorgulatıyor. 

İzmir’in sahil beldelerinde son yıllarda yapılan rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri, bölgenin doğal ve kültürel dokusunu ciddi şekilde tehdit etmektedir. Örneğin; Çeşme ve Urla gibi popüler sahil kasabalarında yapılan projeler, kıyı şeritlerini beton yapılarla doldurmuş, halka açık alanların özel siteler ve otellerle sınırlandırılmasına neden olmuştur.  

Cambaz’ın Cenazesi bu bağlamda kötü kentleşen İzmir’in hikâyesiyle benzerlik gösteriyor. Oyun bu tip projelerin taşra kültürünü nasıl tehdit ettiğini, izleyiciyi hem güldürüp hem düşündürerek anlatıyor.   

Engin’in metni, açık biçim oyun yapısıyla dikkat çekiyor. Oyun, hem bireysel trajediyi hem de toplumsal çürümeyi sahneye taşıyor. Cambaz Rasim’in evinin bahçesine gömülme arzusu, miras kavgasından kentsel dönüşüme uzanan kuyruklu bir yalan halini alırken, taşra kasabası Yapıldak ise sistemin çarkları arasında can çekişen onlarca yerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Metnin ironik dili, trajedi ile komedi arasındaki hassas dengeyi oldukça başarılı bir şekilde koruyor.  

Ekip, sadece üç oyuncuyla, metindeki çok karakterli yapıyı başarıyla hayata geçirmiş. Anıl Alkan, Filiz Göker ve Sezer Türkan hem Cambaz’ın ailesini hem de kasaba halkını temsil eden yan karakterlere başarıyla hayat verirken, karakter geçişlerindeki ustalıkları oldukça başarılı. Geleneksel Türk tiyatrosundaki meddahlık geleneğinden izler taşıyan anlatıcı performansları, oyuna güç katıyor. Özellikle oyuncuların olmayan nesne kullanımındaki başarısı, metne olan hâkimiyetlerini gösteriyor. Olmayan nesnenin takibi seyirciye başarılı bir şekilde geçiyor. Oyuncuların mizahi ve dramatik anları büyük bir doğallıkla yansıtması, hikâyeyi etkileyici kılan unsurların başında geliyor.   

Hakan Taner Yıldırım, metnin açık biçim yapısına uygun bir sahneleme tercih etmiş. Geleneksel Türk tiyatrosunun öğelerini –anlatıcılar, epik anlatım, mizahi dokunuşlar– modern tiyatronun sahne estetiğiyle birleştirirken oyunun ritmini başarıyla koruyor. Yıldırım’ın, oyuncuların beden performansını öne çıkarması ve minimal dekor tercih etmesi, oyunun anlatı gücüne hizmet ediyor. 

Teknik Unsurlar 

Türker Tuna’nın sade ama etkili dekor tasarımı, taşra kasabasının çarpıcı doğasını ve kentsel dönüşüm tehdidini minimal çizgilerle yansıtıyor. Oyuncular, üç adet küple mezarlık, bahçe, bank, tabut, musalla taşı, ameliyat masasını oldukça minimal ve gerçekçi bir biçimde canlandırıyorlar.  

Ada Onat Karataş’ın ses tasarımı ve Melike Kapan’ın ışık yönetimi ise anlatının ruh haline uygun atmosferler yaratmada oldukça başarılı. Özellikle rüzgâr, ezan ve doğa sesleri, sahnede görünmeyeni duyurarak izleyicinin hayal gücünü harekete geçiriyor. 

İzmir gibi hem modern hem geleneksel dinamiklerin bir arada bulunduğu bir şehirde sahnelenen Cambazın Cenazesi, yerel seyirciyle güçlü bir bağ kuruyor. İzleyiciler, taşra kültürüne duyulan özlemi ve modernleşmenin getirdiği kayıpları kendi şehirlerinin dönüşüm süreçleriyle özdeşleştirebilir. Oyun, kentsel dönüşüm projelerinin yalnızca mekânsal değil, aynı zamanda kültürel ve duygusal yıkımları da beraberinde getirdiğini ustalıkla işliyor. İzmir’e ait bir tiyatronun böyle bir metni oynuyor olması oldukça anlamlı.  

“Cambaz Rasim bu gece hanesini ziyaret etti ve torununa kendi ruhunu emanet etti. Bebeğin adını Rasim İsmet koydular. Rasim İsmet, şu bahçeyi göremeyecek. Zeytinleri, dutları, ıhlamuru bilmeyecek. Halı sahada maç yapacak. Ahşap ve ipli tırmanma merdivenlerine tırmanacak. Güvenlik kartı olacak. Havuzda yüzecek. Denizde yüzerse dubalardan ileri gitmeyecek. Sporsa spor, parksa park, doktorsa doktor. Spa mıpa! Yepyeni bir hayata doğdu, şanslı sıpa!  

O yüksek katlı güvenlikli evlerinizden çıkıp, vasiyeti bir zeytin ağacının altına gömülmek olan Cambaz’ın hikâyesine tanık olmak isterseniz, Cambaz’ın Cenazesi sezon boyunca Tiyatro Kök 35’te seyircisiyle buluşmaya devam edecek. 

Editör: Gülçin Yurdaer

Visited 23 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version