“Sıradan insan”, çağımız insanına “kuş bakışıyla” bakarken…
Gökçe Kalaycı, Kuş Bakışı‘nda, ismiyle müsemma bir kitap koyuyor önümüze. Çok çok iyi kurguladığı Güzide karakteriyle, hem her gün bin kez yanımızdan geçen sıradan bir insanın hayatına hem de artık boğulma noktasına geldiğimiz “modern çağ” insanına “kuş bakışıyla” bakıyor.
Modern çağın ya da artık belki de bizim de kabul etmeye razı olmamız gereken, Zizek’in tanımıyla “post-insan” çağının, üzerimize yüklediği yükler yüzünden beşeriyetimizden tamamen koptuk. Bu çağın insanı içinde bıraktığı paradoks öyle keskin ki, bir tarafı bize ne kadar önemli olduğumuzu, “biricik”liğimizi, “tekliğimizi” pompalayıp, sevgili Tayfun Atay’ın deyimiyle, “Görünüyorum, o halde varım.” hipotezinden başka varoluş yolu göstermezken, diğer tarafıysa dünyada toz zerresi kadar değerimiz olmadığını, gelip geçiciliğimizi, önemli olanın -ne olduğu fark etmez- inanmanın, -bu da fark etmiyor- iyi bir şeyler yapmanın ve elbette her ne yapıyorsak onu en mükemmel şekilde “başarmanın”, gerisinin hikâye olduğunu zerk ediyor. Bu yüzden de insan küçük şeyleri, ayrıntıları, kayboluşları, kaybedişleri bir “insan” olarak yaşayamıyor. Çünkü artık hepimiz çok büyük dertlerle uğraşan “büyük” ve “önemli” varlıklara dönüştük. Özümüzden uzaklaştık, geldiğimiz yerle vardığımız yer arasında kurduğumuz bağ sadece karşımızda kim varsa onu etkilemek için kullandığımız ağlak bir “referansa” dönüştü. Ama özünden, ufacık, “normal” insani dertlerle karşılaşınca da afallamıyor değiliz. Zira en nihayetinde sadece insanız ve asıl dertlerimiz, bir yarışma içine sokulacak kadar önemli dertler değil. Çünkü insanın fondip yaptığı şerbete ayak uyduracak geniş damarları yok!
Neyse ki bize bunları hatırlatanlar var ve hiç değilse aynada kendimize bakarken en azından kendimizi olmasa bile aynayı boy büyüklüğünde değil, normal ebatlarında görmemizi sağlıyor. İstanbul Üniversitesi Amerikan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirmiş, Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde de yüksek lisans yapmış, halen çeşitli mecralarda yazarlık ve editörlük yapan Gökçe Kalaycı’nın A7 Kitap etiketiyle yayımlanan Kuş Bakışı, tüm bu saydıklarımı birer birer ayıklayıp bizi “normal”le tekrar temasa sokarak, karşısında durduğumuz aynayı da olduğu gibi gören, anlatıyla roman arasında gidip gelen, başına buyruk bir bütünlüğü olan bir kitap.
Kuş Bakışı‘nın ana karakteri Güzide. Otuzlu yaşlarında. Sıradan genç bir kadın. Kalabalıklar arasında fark edilmeyen, edilmek de istemeyen kendi halinde bir hayatı var. Âdet yerini bulsun diye iki lafın belini kırdığı, kendisiyle alakası olmayan arkadaşları var. Sosyoloji okumuş. Akademik bir gelecek planlıyor. Ama bir türlü o kallavi metinleri okumak içinden gelmiyor. Onun dikkati balkonuna konan kuşlarda. Arada laf atıyor onlara. Günümüzün moda aktivitelerinden yeni doğacak bebeğin cinsiyetini yedi düvele duyurmak üzere düzenlenen partilere sırf yeğeninin erkek mi, kız mı doğacağını merak ettiği için gitmek istiyor ama bir görev insanı olarak yetiştiği için farklı misyonlarla bu “event”lere katılmak zorunda kalıyor. Kendi yaşamını kurmak için ailesinden ayrı bir eve çıkıyor. Kıyamet kopmasa da laf olur, söz olur safsatasını çekmekle uğraşıyor. Türlü gıybetin döndüğü “günlerde”ki kadınlara uyuz oluyor.
Özel hayatı da pek parlak değil. Geçmişte yediği sağlam tokadın izini kalbinde hınçla taşıması, Güzide’nin yeni sulara rahatça yelken açmasına engel oluyor. Hoş, açıldığı sularda karşılaştıkları da ayrı bir âlem ama yine de yalnızlık zor. Birisi olsun istiyor yanında. Ama olamıyor. Çünkü yukarıda bahsettiğim çağ izin vermiyor buna. Herkes kendini bir şeye ayak uydurmak zorunda hissediyor. Güzide’nin payına da Adalar’ın romantik atmosferinde geçireceği bir gün aklına düşmüşken, yarım saatte hem Güzide’nin “basitliğinden” hem de Adalar’ın ortamından sıkılıp ilk vapurla şehre dönen adamın arkasından iki damla gözyaşı kalıyor…
Gökçe Kalaycı, Kuş Bakışı‘nda, ismiyle müsemma bir kitap koyuyor önümüze. Çok çok iyi kurguladığı Güzide karakteriyle, hem her gün bin kez yanımızdan geçen sıradan bir insanın hayatına hem de artık boğulma noktasına geldiğimiz “modern çağ” insanına “kuş bakışıyla” bakıyor.
Editör: Burak Akbaş
- Kuş Bakışı - 8 Mart 2025
- Son Harfin Kalbine - 3 Mart 2025
- Abrakadabra – Ölümsüz Hikâyeler - 25 Şubat 2025